Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/13699
Karar No: 2012/3141

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/13699 Esas 2012/3141 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2011/13699 E.  ,  2012/3141 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Hükmüne uyulan Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 10.12.2007 tarih ve 20075850 -7142 sayılı bozma kararında özetle: “Mahkemece, kazanmayı sağlayan zilyetlikle taşınmaz edinme, imar-ihya koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.
    Uyuşmazlık konusu taşınmazlar Menderes Kadastro Müdürlüğünün 11.10.2006 gün ve 260/2591 sayılı karşılık yazısında "1956 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında fundalık ve çalılık olması nedeniyle tespit dışı bırakılan yerlerden olduğu" açıklanmıştır. Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına göre dava konusu taşınmazın esasen davacının kayınpederi tarafından 1940-1945 yılları arasında çıkan yangından önce imar ve ihya edildiğini ve delicelerin aşılanarak kültür arazisi haline getirildiğini, ancak 1940-1945 yılları arasında çıkan yangında dava konusu taşınmaz ve çevresinin tamamen yandığını 1970 yılında tescili istenen yerin bu sefer davacı ... tarafından imar ve ihya edildiğini o tarihten beri de kullandığını ve böylece imar-ihyanın 1970"li yılların başında tamamlandığını bildirmişlerdir, tanık ise bundan ayrı olarak 1976 yılından beri taşınmazların davacı tarafından tasarruf edildiğini açıklamıştır.
    Öte yandan birlikte verilen raporda orman yüksek mühendisi uyuşmazlık konusu taşınmazların bulunduğu köyde 1949 yılında 3116 sayılı Orman Kanunu hükümleri uyarınca orman sınırlandırmasının yapıldığını, buna ilişkin kayıt ve belgelerin 24.10.1949 tarihinde kesinleştiğini, kesinleşen orman haritası ve belgelerine göre dava konusu yerlerin kesinleşmiş orman sınırları dışında kaldığını, bundan ayrı 1975 yılında aynı yerde yapılan aplikasyon ve 1744 sayılı Kanunla değişik 6831 sayılı Kanunun 2. maddesi gereğince işlem yapıldığını, aynı işlemlerin 1975 yılında kesinleştiğini, bu kanuna göre yapılan orman kadastro çalışmalarında (C) harfi ile gösterilen 300 m2"lik kısmın orman sayılan yerlerden olmadığını bu bölüm yönünden 2. madde uygulamasının yapılmadığını, (B) harfi ile işaretlenen 4483 m2"lik taşınmaz bölümünün ise 2. madde uygulamasına tabi tutulduğunu ve orman sınırları dışına çıkarıldığını, 1986 yılında yapılan 2896 sayılı Yasayla değişik 6831 sayılı Orman Kanununun 2/B uygulamalarına bu yerlerin tabi tutulmadığını bildirmiş, 14.07.2007 günlü ek raporunda ise (B) harfi ile gösterilen kısmın 2/B sahasında kalan yerlerden olduğunu, (C) ile işaretli kısmın ise orman dışı kültür arazisi alanda kaldığını açıklamıştır. Görüldüğü gibi uzman bilirkişi orman yüksek mühendisinin raporunda açıkladığı konuların birbiriyle çelişkili olduğu bilimsel ve teknik verileri içermediği, sözü edilen rapor ile sonuca ulaşmanın ve sağlıklı bir karar vermenin olanaklı bulunmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan 24.04.2006 tarihinde ölen muris ... ç bakımından da miktar araştırmasının yapılmadığı ve taşınmazların tapuda kayıtlı olup olmadığının Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulmadığı saptanmıştır.
    Taşınmazlar 1956 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında fundalık ve çalılık niteliğiyle tespit dışı bırakılan yerlerden olduğu anlaşıldığına göre öncelikle 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerinde açıklanan imar ve ihya koşullarının araştırılıp belirlenmesi zorunludur. Yerel bilirkişi 1940 yılından önce davacının kayınpederi tarafından taşınmaz içerisinde bulunan delicelerin aşılanması suretiyle imar ve ihya edildiğini açıkladığına göre şayet taşınmaz orman sınırları içerisinde kalan bir yer ise imar ve ihya koşullarının TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kanunun 14. maddeleri yanında Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması hakkındaki 3573 sayılı Kanun hükümleri uyarınca araştırılıp belirlenmesi gerekmektedir. Koşulların varlığı halinde bu gibi yerlerin edinilmesi mümkündür. Şayet tescili istenen yerler kesinleşen orman sınırları dışında kalan yerlerden ise bu takdirde TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddeleri uyarınca imar ve ihya koşullarının oluşup oluşmadığının araştırılması düşünülmelidir. Öncelikle 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca bölgede yapılan orman kadastro çalışmalarına ilişkin gönderilmeyen harita ve dayanağı tutanaklar ile bu kanuna göre yapılan orman kadastro çalışmalarına ait tutanak ve belgelerin kesinleştiğini gösteren yazının ve diğer çalışmalara ait eksik belgelerin orman işletme müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, daha önce götürülen uzman bilirkişi orman yüksek mühendisi dışında başka bir uzman bir bilirkişi Orman Mühendisi aracılığıyla yerinde yeniden keşif yapılması, 1949 yılında 3116, 1975 yılında 1744 sayılı Kanunla değişik 6831 sayılı Kanunun 2. ve 1986 yılında 2986 ve 3302 sayılı Kanunlarla değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca yapılan orman kadastro çalışmalarına ilişkin tüm belgeler ve haritalar ile tutanaklar uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmazların sözü edilen kanunlara göre orman sınırları dışında kalan yerlerden olup olmadığı ve 6831 sayılı Kanunun değişik 2 ve 2/B maddeleri karşısındaki durumlarını birbirleriyle çelişki oluşturmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması ve buna göre değerlendirmenin yapılması, dava konusu yerin daha önce yangın geçirmiş bulunması nedeniyle 6831 sayılı Kanunun 17/2. madde ve fıkrası karşısındaki durumunun değerlendirilmesi, uzman bilirkişi orman mühendisinden belirtilen konulara ilişkin gerekçeli denetime açık bilimsel ve teknik verileri içeren rapor alınması gerekmektedir.
    Bundan başka; davacı ... 24.04.2006 tarihinde ölmüş olup, dava mirasçılar tarafından yürütüldüğünden ve ölüm tarihinden itibaren mirasçıların bağımsız 20 yıldır zilyetlikleri bulunmadığı anlaşıldığından, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince muris bakımından da miktar araştırmasının yapılması, murisin belgesizden taşınmaz edinip edinmediğinin Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlükleri ile zilyetliğe dayalı tescil davası açıp açmadığının o yer hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanak ve ekleri ile tapu kayıtlarının ve tescile ait dosyaların bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, 14. maddede açıklanan sınırlamalar bakımından gözönünde tutulması, teknik bilirkişilere ait rapor ve kroki eklenmek suretiyle dava konusu taşınmaz bölümlerinin tapuda kayıtlı olup olmadığının ayrıca Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulup saptanması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği ” gereğine değinilmiştir.
    Mahkemece bozmaya uyulduktan sonra davanın kabulüyle (B) ile gösterilen 4483 m2 ve (C) ile gösterilen 300 m2 toplam 4783 m2 yüzölçümündeki taşınmazın ... mirasçıları adına tesciline karar verilmiş; hüküm davalı hazine tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1949 yılında 3116 sayılı Yasa hükümleri gereğince yapılan orman tahdidi ile 16.08.1975 tarihinde ilan edilerek kesinleşen 1744 sayılı Yasa ile değişik 2. madde uygulaması ile 1984 yılında yapılan aplikasyon, her nasılsa orman sınırları dışında kalan ormanların orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması ile 24.06.1994 tarihinde ilan edilerek kesinleşen 3302 sayılı Yasa ile değişik 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
    Genel arazi kadastrosu da 1956 yılında yapılmış ve 28.6.1957 - 27.07.1957 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile dava tarihi arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
    Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; bir örneği dosyada yer alan 3116 sayılı yasa hükümlerine göre 1949 yılında yapılan tahdide ilişkin tahdit haritasında 4984, 4985, 4986, 4987 ve 4988 nolu orman sınır noktalarını birleştiren hat ile karara dayanak alınan bilirkişiler tarafından düzenlenen krokide, aynı noktaları birleştiren hat arasında açı, eğim, yön ve uzaklık bakımından benzerlik yoktur. Tahdit haritası ile kroki çelişkili olup, mahkemece bu yön üzerinde durularak çelişki giderilmemiştir. Aplikasyon; orman kadastrosu daha önceden yapılmış olan yerlerde, 2/B madde uygulaması sırasında, bağlantı kurulacak gerekli orman sınır noktalarının yerlerinin arazide belirlenip ihya edilmesinden ibaret olup bu belirleme ve ihya sırasında önceden kesinleşen orman sınır noktalarının aynı yerlerine konulması zorunludur (02.09.1986 tarihinde yürürlüğe giren 6831 sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması hakkındaki Yönetmeliğin 44. md.). Aplikasyon işlemi orman kadastrosu değildir. Aplikasyonla kesinleşmiş orman sınırları daraltılamaz. Kesinleşmiş orman sınırları değiştirilerek yapılan aplikasyon ve bu işlem sonucunda düzenlenen tahdit haritasının hukuken geçerliliği söz konusu olamaz, aplikasyonla tahdit sınırları değiştirilemez . Bu nedenle, 1949 yılında yapılan orman tahdidine ilişkin tahdit haritası ile çelişen krokiye dayanılarak hüküm kurulamaz.
    Bu nedenle; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Çevre Bakanlığı9 ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek üç mühendis ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte 2 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 6831 sayılı Orman Yasasına Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Yasanın 2/B Maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resm”i Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümde yazılı esaslar göz önünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, yörede 1949 yılında 3116 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan orman tahdidi, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeği çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı Yönetmelikler ile Teknik İzahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülerek çekişmeli taşınmazın 3116 tahdidine ilişkin tahdit haritası ile aplikasyon ve 2/B madde uygulama haritalarına göre konumu tam olarak belirlenmelidir. Bu şekilde yapılan inceleme ve araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın 3116 tahdidinde orman tahdit sınırları içinde iken tamamen
    veya kısmen orman sınırları dışına çıkarıldığı tespit edildiği taktirde; orman tahdit sınırları içinde kalan ve orman sayılan alanlar ile daha sonra yapılan 2/B madde uygulamasıyla orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin zilyetlikle kazanılması mümkün olmadığından davanın reddine karar verilmelidir.
    Yukarıda belirtilen şekilde yapılacak araştırma ve inceleme sonucunda çekişmeli taşınmazın 3116 tahdidinde orman tahdit sınırları dışında kaldığı ve orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığı taktirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; dava tarihine kadar davacılar yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 Sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, murisler yönünden de tapu sicil ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı yasanın 03.07.2005 gün 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Yasası ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, yasanın getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 05/03/2012 günü oybirliği ile karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi