Hukuk Genel Kurulu 2015/2240 E. , 2017/326 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Diyarbakır 1.İş Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 25.09.2012 gün ve 2011/915 E., 2012/644 K sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 19.11.2013 gün ve 2012/28520 E. 2013/25534 K. sayılı kararı ile “fazla çalışma alacağı” yönünden bozulmuş, bozma üzerine Diyarbakır 1. İş Mahkemesince 07.05.2014 gün ve 2013/1442 E. 2014/334 K. sayılı kararı ile verilen direnme hükmünün davalı vekili tarafından temyizi üzerine hüküm ikinci kez Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 23.09.2014 gün ve 2014/21513 E., 2014/25177 K. sayılı kararı ile;
"…Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin haklı bir sebep olmaksızın davalı işverence feshedildiğini ileri sürerek, davalıdan kıdem, ihbar tazminatı ile sair işçilik alacaklarının tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda fazla mesai alacağının kabulüne karar verildiği halde sair taleplerle ilgili olarak bozma kapsamı içinde olmadığından bahisle hüküm kurulmamıştır.
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dosyada sorun bozma üzerine verilen kararda bozma dışında kalan hususlarda yeniden hüküm kurulup, kurulmayacağıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;
a)Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b)Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç)Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d)Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e)Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi, içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve Kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir. (Hukuk Genel Kurulu - 2007/14-778 esas, 2007/611 karar)
Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılması bu kısımların bağımsız bir şekilde onandığını göstermez, hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır.
Bozma kararı üzerine önceki hüküm tamamen ortadan kalkar. Bu nedenle bozma kararından sonra da mahkemece Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinde belirtilen unsurları taşıyacak şekilde yeni bir karar verilmek zorundadır.
Somut olayda, mahkeme tarafından hükmüne uyulan bozma kararı doğrultusunda yapılan inceleme sonunda kabul edilen kısım açısından verilen karar doğru olmakla birlikte, bozma kapsamı dışında kalan alacaklar hakkında hüküm kurulmamış olması hatalı olup kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece ilk kararda davacının izinsiz ve mazeretsiz olarak ardı ardına 3 gün işe devam etmediği, işverenlikçe yapılan feshin süresinde ve haklı olduğu bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatına dair taleplerin yerinde olmadığı; davacının fazla çalışma alacağı, yıllık izin, UBGT alacağı ve servis ücreti taleplerine ise hak kazandığı belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Özel Dairece davalı ... Bakanlığının bir kamu kurumu olduğu ve kamu kurumlarında yapılan çalışmaların, harcamaların ve gelir ve giderlerin kayıt ve belgeye bağlanmasının zorunlu olduğu dikkate alındığında fazla çalışma isteğinin salt şahit sözlerine (beyanlarına) dayanılarak kabulünün isabetli olmadığı, eksik araştırma ve inceleme ile karar verildiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Yerel mahkemece Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerinin kamu kurumu olsun veya olmasın herkese eşit uygulanması gerektiği, davalı kurumun vekille temsil olunduğu ve davalı kurum vekili tarafından ileri sürülmeyen bir delilin mahkemece resen toplanamayacağı, bu durumun özel hukuk yargılamasının temel ilkelerinden olan ve HMK’nın 25. maddesinde de açıkça düzenlenen taraflarca getirilme ilkesine aykırı olacağı gerekçesiyle fazla çalışma alacağının kabulü yönünde direnme hükmü kurulmuştur.
Direnme hükmünün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece karar yukarıda başlık kısmında belirtilen gerekçelerle ikinci kez bozulmuştur.
Yerel Mahkemece bu kez; Özel Dairenin ilk bozma kararına karşı verilen direnme kararının Yargıtay 22.HD" nin 2014/21513 E. ve 2014/25177 K. sayılı kararı ile bozulduğu, bu aşamada direnme kararı verildiğinin Özel Dairece gözden kaçırıldığı, direnme kararının inceleme merciinin Hukuk Genel Kurulu olduğu, ayrıca bozma dışında kalan konuların kesinleştiği, bozma kararına uyulmuş olsa dahi bozma kararının dışında kalan kısımların kesinleştiği, Yargıtay İBK"nın 04.02.1959 gün ve 13/5 E. K. sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca bozma dışında kalan kısımlar açısından usulü kazanılmış hak oluştuğu gerekçesiyle bir önceki hükümde yeniden direnilmiştir.
İkinci direnmeye ilişkin hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık Özel Daire’nin 23.09.2014 tarihli kararı ile sair yönler hakkında temyiz isteminin reddedildiği gözetildiğinde bozma kararı dışında kalarak kesinleşen hususlar hakkında yeniden hüküm kurulmasının gerekli olup olmadığı noktasındadır.
Bilindiği üzere 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 373. maddesi uyarınca direnme kararının temyizi halinde temyiz incelemesi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır.
Somut olayda mahkemece verilen 07.05.2014 tarihli ilk direnme hükmünün davalı vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece bozmaya uyulduğu gerekçesiyle yeniden inceleme yapılmış, bu kez direnmeye konu fazla çalışma alacağı talebinin kabulüne ilişkin hüküm onanmış ancak kesinleştiği belirtilen ve bozma dışında kalan hususlar hakkında hüküm kurulmamasının hatalı olduğu belirtilerek hüküm bozulmuştur. Yukarıda değinildiği üzere mahkemece verilen ilk direnme hükmünün Hukuk Genel Kurulu yerine ilgili Özel Daire tarafından incelenmesi doğru görülmemiştir.
Ne var ki mahkemece bozma sonrası “bozma dışında kalan konuların kesinleştiği, Yargıtay İBK"nin 04.02.1959 gün ve 13/5 E. K. sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca bozma dışında kalan kısımlar açısından usulü kazanılmış hak oluştuğu” demek suretiyle ikinci kez direnme hükmü kurulmuş ise de;
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesinde yer alan;
“(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” ve ,
“Hükmün Yazılması” başlıklı 298.maddesinde yer alan;
“(1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.
(2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
(3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.
(4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.” hükümleri gözetildiğinde yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği olarak kararın hüküm fıkrasında yer alan ve bozmaya konu yapılmayan kısım yönüyle de ilk hükümdeki gibi karar verilmesi gerekmektedir. Aksi durum yeni tereddütler ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denilebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Yerel mahkeme kararı, bozma kararı ile birlikte ortadan kalkıp hukuki geçerliliğini yitirmekte olup, bozulan karar sonraki kararın eki niteliğinde değildir. Bu nedenle bozma kararından sonra kurulacak yeni hüküm HMK" nın 297. maddesine uygun olarak oluşturulmalıdır.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.10.2011 gün ve 2011/20-607 E.-604 K.; 10.10.2012 gün ve 2012/9-851 E., 2012/705 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.
Bu durumda mahkemenin 23.01.2015 tarihli ikinci direnmeye ilişkin hükümde HMK"nın 297.maddesi gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görüldüğünden direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 22.02.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.