16. Hukuk Dairesi 2014/9211 E. , 2014/12084 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : NİĞDE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/02/2014
NUMARASI : 2010/31-2014/111
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu ..... Köyü çalışma alanında bulunan, 122 ada 74, 126 ada 34 ve 170 ada 31 parsel sayılı 4.496.84, 6.375.31 ve 5.808.77 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı Ş.. B.. adına tespit ve tescil edilmiş; daha sonra 126 ada 34 parsel sayılı taşınmaz satış nedeniyle davalı M.. B.."a intikal etmiştir. Davacılar Ş...E.. ve arkadaşları taksim, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak her parsel için ayrı ayrı dava açmışlardır. Mahkemece davalar birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazların davacıların kök murisleri M.. B.. ve H.. B.."dan kaldığı ve terekenin iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olduğu, davacılar terekeye karşı 3. kişi durumundaki davalılara karşı sadece kendi adlarına tescil talebinde bulunduklarından, aktif dava ehliyetlerinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan değerlendirme usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. İştirak halindeki terekede, bir veya birden çok mirasçı terekeye karşı üçüncü kişi konumunda bulunan kişilere karşı kendi miras payına/paylarına yönelik dava açma hakkına, TMK"nın 702. maddesi uyarınca sahip olmayıp, bir nevi tasarruf işlemi olan dava açılması işleminde tüm mirasçıların birlikte hareket etmesi yasa gereğidir. Bu cümleden olmak üzere; tüm mirasçıların eşyanın terekeye döndürülmesi istemine ilişkin birlikte hareket ederek dava açma hali ya tüm mirasçıların birlikte dava açması ya bir veya birden fazla mirasçının açtığı davaya diğer mirasçıların yöntemince muvafakat etmeleri veyahut da murisin terekesine temsilci atanması hallerinde mümkündür. Diğer taraftan, bir mirasçının eşyanın terekeye dahil olmadığı iddiasıyla açacağı davada birlikte hareket etmeyi gerektirir yasal bir zorunluluk bulunmamaktadır. Bu açıklamalar ışığında somut olayda; Şakire"nin tüm mirasçıları olan davacılar, çekişmeli taşınmazların öncesinin kök murislerine ait olduğunu ve kök murisin ölümünden sonra terekenin taksim edilerek kendi murisleri Şerife"ye isabet ettiğini bir başka ifadeyle, çekişmeli taşınmazların kök murisin terekesinden çıktığını ve mülkiyetin kendilerine ait olduğunu iddia ettiğinden tek başlarına dava açma hakkına sahiptirler. Davacılar Ş.. E.. ve arkadaşları, dava konusu taşınmazların öncesinin kök murisleri Mehmet ve H.. B.."a aitken mirasçılar arasında yapılan taksim sonucu kök murisin evladı kendi murisleri Şakire"ye isabet ettiğini bir başka ifade ile kök murisler Hatice ve Mehmet terekesinden çıktığını ileri sürmüşler; davalı taraf da yapılan taksimi kabul etmiş ancak taksim sonrası taşınmazları davacılardan satın aldıklarını iddia etmişlerdir. Artık bu durumda taraflar arasında mirasçılık ilişkisi kalmadığı kuşkusuzdur. Taşınmazların "Şakire" mirasçılarına (terekesine) ait olduğu iddiası ile bu terekeye göre 3. kişi durumunda olan davalılar aleyhine Şakire"nin tüm mirasçıları tarafından birlikte dava açıldığına göre, mahkemece, işin esasına girilmek suretiyle davacılara iddiasını ispat için imkan tanımak ve tarafların göstereceği delilleri toplayarak tüm dosya kapsamına göre yapılacak değerlendirme ile karar vermek gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup; davacılar vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, 30.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.