4. Hukuk Dairesi 2018/4350 E. , 2019/1867 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ...... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 10/07/2015 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın davalı ... yönünden reddine, diğer davalılar yönünden kısmen kabulüne dair verilen 08/12/2016 günlü karara karşı davacı vekili ve davalılar ..., ... ve ... vekillerinin istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; davalıların istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine, davacının istinaf başvurusunun vekalet ücreti yönünden kabulüne, ...... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/174 esas ve 2016/285 sayılı kararının HMK 353/1-B maddesi uyarınca düzeltilerek; davacının davalı ..."e yönelik davasının reddine, davacının davalılar ..., ... ve ..."a yönelik davasının kısmen kabulüne dair verilen 10/04/2017 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalılar ... ve ... vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı ... yönünden davanın reddine; diğer davalılar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hükme karşı taraf vekillerince istinaf talebinde bulunulmuştur. Bölge adliye mahkemesince;davalıların istinaf başvurusunun reddine; davacının istinaf talebinin vekalet ücreti yönünden kabulüne dair verilen hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkilinin 2005-2014 yılları arasında ...... Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığını, 25/03/2009 tarihinde meydana gelen helikopter düşmesi sonucu ......... ile yanında bulunan 5 kişinin hayatlarını kaybetmelerine yol açan kazanın savcılık soruşturmasını yürüttüğünü, davalı ..."un genel yayın yönetmeliğini, davalı ..."in haber sunuculuğunu yaptığı, ...... isimli ulusal yayın yapan televizyon kanalının 13/04/2015 tarihli ana haber bülteninde röportaj yapılan davalı ..."in verdiği röportajda ifade ettiği sözler nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığını, ayrıca davalı ..."un yayın yönetmeni olduğu internet sitesinde de aynı yayının yapıldığını ileri sürerek manevi tazminat istemiştir.
Davalılar ..., ... ve ... vekili, haberin diğer davalının açıklamalarının yayınından ibaret olduğunu, beyanların diğer davalıya ait olduğunu, ifadelerin televizyona ait olmadığından ve yorum getirilmediğinden yayınlandığını, yapılan haberin ve röportajın basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ..., düşüncelerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, röportaj içeriğindeki hususların daha önce basın mensuplarınca ve siyasilerce dile getirilmiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, davalı ... yönünden davanın reddine; diğer davalılar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükme karşı taraf vekillerince istinaf talebinde bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; dava konusu edilen bu ifadeler ve tanıtım nedeniyle davacının makam karşılığı çok önemli bir olayı kapattığı izlenimi verilerek kamuoyundaki saygınlığını ve itibarını zedeleyecek şekilde ve basın özgürlüğü ile eleştiri hakkını aşar şekilde değerlendirmeler yapıldığı, bu ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu belirtilerek davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine; davacının istinaf talebinin vekalet ücreti yönünden kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir
yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa"nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu olaydaki sözlerin muhatabı iddia makamını temsil eden Cumhuriyet savcısıdır. Adaletin teminatı olan ve hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hayati bir işlev gören yargı, görevlerini başarıyla yapabilmek için kamu güvenine ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle bu güveni ciddi şekilde zarara uğratabilecek temelsiz saldırılara karşı özellikle kendilerini hedef alan eleştirilere karşı cevap vermelerine engel olan bir sağduyuya sahip olma yükümlülükleri göz önünde bulundurulduğunda korumak gerekebilir. Ancak temelsiz ve ağır biçimde yaralayıcı saldırılar bir kenara bırakılırsa, yargı görevlileri de kabul edilebilir sınırlar içindeki eleştirilere sadece teorik ve genel olanlar değil konu olabilirler. Bu kişilerin görevlerini ifa ederken kendilerine yönelik kabul edilebilir eleştirinin sınırları sıradan bir vatandaşa kıyasla daha geniştir. Diğer bir deyişle, kamu adına soruşturmaları yürüten Cumhuriyet savcılarının her türlü eleştirinin dışında oldukları da iddia edilemez (AYM; ......(3), B. No: 2013/5298, 20/5/2015, pr. 26, 27). Kanaatimizce Cumhuriyet savcılarından kendilerine yönelik eleştiriler karşısında daha hoşgörülü olmaları beklenmelidir.
Dava dosyasının incelenmesiyle; dava konusu yayın bütün olarak değerlendirildiğinde; basın özgürlüğü kapsamında kaldığı, yayın içeriğinde davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde ifadelere yer verilmediği, davacı hakkında eleştirel mahiyette ifadelere yer verilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda, davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığından bahsedilemez. Anılan yön gözetilmeden istemin kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. Bu haliyle davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi 4. Dairesinin kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 28/03/2019 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
(M)
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.