Esas No: 2016/15934
Karar No: 2021/1643
Karar Tarihi: 06.04.2021
Danıştay 10. Daire 2016/15934 Esas 2021/1643 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/15934
Karar No : 2021/1643
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALILAR) : 1- … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
2- … Bakanlığı
VEKİLİ : Huk. Müş. …
İSTEMİN_KONUSU : ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, iş akdinin 27/06/2004 tarihinde feshedilmesi üzerine 01/07/2004 tarihinde açılmış olan işe iade davasının, İş Kanunu'nun öngörmüş olduğu zorunlu süre olan 3 ay içinde sonuçlandırılamaması nedeniyle, 5.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 10.000,00 TL tazminatın; yargı sisteminde davaların karara bağlanmasının gecikmesinde, sistemin yavaşlığı ve bu alanda gerekli alt yapının hazırlanmaması nedeniyle doğan zararların tazmin yükümlüğünün idarenin görevi olduğu, bu görevin gereği gibi yerine getirilmemesinde idarenin kusursuz dahi olsa sorumlu olduğu ileri sürülerek, anılan tazminatın 27/06/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarelerden tazminine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla Mahkemelerinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının Danıştay Onuncu Dairesi'nin 03/11/2014 tarih ve E:2010/95, K:2014/6363 sayılı kararı ile bozulması üzerine bozma kararına uyularak; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 2. maddesinin 2. fıkrasında " İdari yargı yetkisi idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari Mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak şekilde yargı kararı veremezler." şeklinde düzenleme ile idari yargının yargı yetkisinin sınırları açıkca belirlendiği, dava konusu edilen olay, davacının işveren tarafından iş akdinin haksız yere fesh edilmesi üzerine açmış olduğu işe iade davasının 3 aylık süre içerisinde karar verilmemesi ile ilgili olup idari yargıda dava konusu edilebilecek idarenin eylem ve işlemi niteliğinde olmayıp bir yargılama faaliyeti olduğu, kaldı ki, 4857 sayılı İş Kanunun 20. maddesinde, " dava seri muhakeme usulüne göre 2 ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi halinde Yargıtay 1 ay içinde kesin olarak karar verir." düzenlemesi mevcut ise de, Kanunun tamamına bakıldığında yargılama faaliyetinin bu süre içerisinde bitirilmediği takdirde yargılama faaliyetini yerine getiren hakimlerin veya idarenin bundan dolayı sorumlu tutulacağını düzenleyen herhangi bir düzenlemenin mevcut olmadığı, anılan maddenin gerekçesinde, feshin geçersizliğine ilişkin davanın seri muhakeme usulüne göre kısa sürede sonuçlanmasının amaçlandığı, içtihat birliğinin sağlanması için de dosyanın bir kez de Yargıtay tarafından incelenmesinin öngörüldüğü, Kanunda öngörülen 2 ay içinde yerel mahkemenin karar vermesi ve 1 ay içerisinde de Yargıtay tarafından dosyanın sonuca bağlanmasını öngören bu süreler uyuşmazlığın kısa süre içerisinde sonuca bağlanması gerektiğini anlatan süreler olup aksi takdirde açık bir kasıt veya kusur bulunmadan bundan dolayı ilgili mahkeme görevlileri ve idarenin sorumlu tutulabilmesinin kabulünün mümkün olmadığı, bu nedenle davacının tazminat isteminin yerinde bulunmadığı, uyuşmazlıkta, davacı tazminat istemini, adalet teşkilatının işleyişindeki ve örgütlenmesindeki aksaklıklar sonucunda oluşan gecikmenin hizmet kusuru olduğu iddiasına dayandırmaktaysa da; görevi, kanunlarda kurulması öngörülen mahkemeleri açmak ve teşkilatlandırmak olan Adalet Bakanlığı'nın bağımsız mahkemeler tarafından yerine getirilen yargılamanın 22 ayda sonuçlandırılmasında herhangi bir dahli olamayacağı ve davacı tarafından da davalı idarenin hizmet kusuru ortaya konulamadığı, gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacı tarafından, devletin resmi görevlilerin vermiş oldukları zararı karşılamakla yükümlü olduğu, davaların nihayete erdirilememesinde, kararların gecikmesinde devletin kusuru bulunduğu bu sebeple doğan zararların devlet tarafından karşılanması gerektiği, yasanın öngördüğü sürenin aşılması sonucu adil yargılanma hakkının da ihlal edildiği belirtilerek temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFLARIN_SAVUNMASI : Davalı Adalet Bakanlığı tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmakta olup davalı Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Dava konusu işlemin iptali yolundaki ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/04/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.