20. Hukuk Dairesi 2011/13623 E. , 2012/3050 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği, Yumurtalık ilçesi, Kaldırım beldesi, köy civarı mevkiinde bulunan kuzeyi 544 parsel, güneyi çorak arazi, doğusu ... tarlası, batısı ...tarlası ile çevrili 9000 m2 yüzölçümündeki taşınmazın, tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medeni Yasanın 713. maddesi hükmüne göre taşınmazın adına tescilini istemiştir. Mahkemenin davanın kabulüne dair verdiği 09.03.1998 tarihli karar 8. Hukuk Dairesinin 11.06.1998 tarih 1998/3830 - 1998/6708 sayılı kararıyla “Dava tapusuz taşınmazın M.K’nun 639/1 maddesi hükmü gereğince tapuya tescili isteğini ilişkin olup bu madde gereğince bir yerin tapuya tescil edilebilmesi için tapuda kayıtlı olmaması gerekir. Hazine tarafından verilen temyiz dilekçesinde bu yerin hazineye ait Eylül 1329 tarih 24 nolu tapu kaydı kapsamında kaldığı bildirilmiştir. Hazineye ait tapulu bir taşınmazın zilyetlik veya imar- ihya yoluyla kazanılması mümkün olmaz. Davanın niteliği göz önünde bulundurularak Hazinenin ileri sürdüğü bu savunmanın değerlendirilmesi, tapu kaydı getirtilerek yerel ve teknik bilirkişiler aracılığıyla yerine uygulatılması, tescile konu taşınmazın tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi ve sonuca göre karar verilmesi gerektiğine değinilerek bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra mahkemece, davanın kabulüyle (A) ile gösterilen 9000 m2 yüzölçümündeki taşınmazın, davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1954 tarihinde yapılmış ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile dava tarihi arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki: çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede dava tarihinden önce orman kadastrosu yapılmadığı anlaşılmakta olup dosyada mevcut orman bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazın eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında ne şekilde gözüktüğü bildirilmemiş sadece amenajman planında orman sayılmayan alanda kaldığı bildirilmiştir. Ayrıca, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yeri gösterir orijinal kadastro paftası getirtilmediği gibi orijinal kadastro paftası üzerinde yeri de gösterilmemiştir.
Mahkemece, öncelikle çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı orman yönetiminden sorularak yapılmış ise buna ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilan tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneğinin bir sureti ile çekişmeli taşınmazın bulunduğu yeri gösterir orijinal kadastro paftasının bir sureti, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, çekişmeli taşınmazın kadastro sırasında hangi nedenle tescil harici bırakıldığı araştırılmalı, fenni bilirkişi tarafından çekişmeli taşınmazın orijinal kadastro paftası üzerinde yerini gösterir rapor alınmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 05/03/2012 günü oybirliği ile karar verildi.