20. Hukuk Dairesi 2011/13619 E. , 2012/3044 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tespit davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Hükmüne uyulan Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 15.02.2011 tarih 2010/16624 - 1163 sayılı bozma kararında özetle: “(1963) yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında davaya konu taşınmazla birlikte bu taşınmazların bitişiğinde bulunan arazi bölümlerinin tespit dışı bırakıldığı, çekişmeli taşınmazın bitişiğindeki ya da yakınındaki arazi bölümünün orman olarak sınırlandırıldığı anlaşılmaktadır. 1996 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında davaya konu taşınmazın orman tahdit hattı dışında kaldığı, yapılan uygulama ile belirlenmiştir. Arazinin konumu ve davalı taşınmaz ile orman arasında ayırıcı bir unsurun olmayışı ve arazi kadastrosunun yapıldığı yıllardaki kadastro ekiplerinin ormanlarla ilgili yukarıda anlatılan çalışma yöntemleri gözönünde bulundurulduğunda, davaya konu taşınmazın yer aldığı arazi bölümünün de orman olarak tespit dışı bırakıldığının kabulü zorunlu bulunmaktadır. Her ne kadar bilirkişi ve tanıklar taşınmazın öncesinin orman olmadığını, üzerinde imar- ihyayı gerektirecek nitelikte maki veya benzeri bitki örtüsünün bulunmadığını, taşınmazların davacı tarafından 30 - 40 yıldır kullanıldığını ifade etmişlerse de, kadastro işlemi olan tespit dışı bırakma işlemine, araziye ve eylemli duruma uygun düşmeyen bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemez. Mevcut deliller karşısında taşınmazın öncesinin orman olmadığı, bunu iddia eden tarafça maddi ve kesin delillerle kanıtlanması gerekir. Davacı taraf, taşınmazın öncesinin orman olmadığını kesin delillerle kanıtlayamamıştır. 6831 sayılı Orman Yasasının 1. maddesi gereğince, "Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır." zaman içinde taşınmaz üzerindeki orman örtüsünün kaldırılmış olması o yerin orman niteliğini kaybettiği anlamına gelmez. Toprağı ile birlikte orman olan taşınmazın zilyetlikle iktisabı da mümkün değildir. Yine, H.G.K.’nun 24/10/2001 gün ve 2001/8-964-751 sayılı ve 13/02/2002 gün ve 2002/8 - 183- 187 sayılı kararları ile kadastro (tapulama) komisyonlarınca orman sayılarak tespit harici bırakılan yerlerde, yukarıda yazılı gerekçelerle orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar orman sayılacağından, sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği kabul edilmiştir.
Bunun yanında, bir örneği dosyada bulunan amenejman planına göre taşınmazın baraj havzası içinde kaldığı, bilirkişi raporlarına göre de kısmen su altında bulunduğu, ayrıca büyük orman parseli içinde kaldığı ve 6831 sayılı Yasanın 17/2. maddesinde açıklanan orman içi açıklık niteliğinde olduğu, orman içi açıklık ve boşluklar ile orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanlar, yasa gereği orman sayıldığı için, 15.07.2004 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26. maddesinin (a) ve (j) bentleri gereğince Devlet Ormanı olarak sınırlandırılması öngörülmüş olup bu tür yerler zilyetlik yolu ile kazanılamaz ve özel mülk olarak tescil edilemeyeceğinden, davacı gerçek kişinin davasının reddine karar verilmesi” gereğine değinilerek bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 6831 sayılı Yasa gereğince orman kadastrosu ve 2/B uygulaması yapılmış, 07.03.1996 tarihinde ilan edilerek kesinleşmiştir. Genel arazi kadastrosu 1963 yılında yapılmış, çekişmeli taşınmaz tespit dışı bırakılmıştır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 05/03/2012 gününde oybirliği ile karar verildi.