Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/932
Karar No: 2017/315
Karar Tarihi: 22.02.2017

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/932 Esas 2017/315 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/932 E.  ,  2017/315 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana 2. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 12.09.2013 gün ve 2011/1026 E.-2013/335 K. sayılı kararın temyiz incelemesinin davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 10.03.2014 gün ve 2013/25153 E.- 2014/5515 K. sayılı kararı ile;
    "... Davacı vekili, davalı kurum tarafından müvekkiline iş kaybı tazminatı ödendiğini, daha sonra ödemelerin eksik olduğu gerekçesiyle 6.118,28 TL daha ödeme yapıldığını, sonrasında fazla ödeme yapıldığı iddiasıyla müvekkili hakkında takip başlatıldığını ve müvekkilinin yaşadığı tedirginlikle borcu taksitler halinde icra dosyasına ödediğini belirterek, 7.776,00 TL davalıdan istirdadına karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili, davacının fazla ödenen iş kaybı tazminatını itiraz etmeden ödediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece borcun taksitler halinde ödenmesi, süresinde itiraz edilmemesi ve menfi tespit davası da açılmadığından ödenmiş borcun geri alınamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    İİK"nun 72. maddesinde takibe itiraz etmeyen veya itirazın kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek zorunda kalan şahsın, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebileceği bildirilmiştir.
    Davacının yaptığı prim ödemeleri ile iş kaybı tazminatına ilişkin evrakların tamamı getirilerek talep doğrultusunda inceleme yapılarak çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile karar verilmesi bozma sebebidir..."
    gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, istirdat istemine ilişkindir.
    Davacı vekili davalı kurum tarafından müvekkiline iş kaybı tazminatının eksik ödenmiş olduğunun tespit edilmesi üzerine yapılan ek ödemenin daha sonra hataen yapıldığı gerekçesi ile icra takibi yoluyla geri alınmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek 7.760,00 TL’ nin faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ... Kurumu Genel Müdürlüğü vekili iddiaya konu farklılığının iş kaybı tazminatının hesaplanmasına ilişkin yargı kararlarında ortaya çıkan değişikliklerden kaynaklandığını, yargı kararlarına uyarak yeniden hesaplama yaptıklarını ve fazla ödendiği anlaşılan tazminatın geri alınmasını teminen başlattıkları icra takibinde davacının herhangi bir itirazda bulunmaksızın ödemede bulunduğunu, bu nedenlerle iade istenemeyeceğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece davacıya 6.375,10 TL fazla iş kaybı tazminatı ödenmiş ise de davacının eksik borç teşkil eden bu parayı herhangi bir itirazda bulunmaksızın icra takibi sırasında ödediği, bu halde ödenmiş eksik borcun iadesinin istenemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin temyiz itirazları üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda karar başlığında yazılı gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel mahkemece somut olayda İİK 72. maddesinin uygulanamayacağı gibi bozma kararında eksikliğine işaret edilen tüm delil ve belgelerin ilk yargılama sırasında toplanarak üzerlerinde bilirkişi incelemesinin de yapılmış olduğu gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından davacının iade istemine konu ödemenin eksik borç ödemesi olarak kabul edilip edilemeyeceği, burada eksik borç teşkil etmediği sonucuna varılacak olur ise, istemin İcra İflas Kanununun 72. maddesi çerçevesinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu doğrultuda yapılacak inceleme için dosyadaki bilgi ve belgelerin yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Bozma ve direnme kararlarının içerik ve kapsamları itibariyle, öncelikle somut olay safahatinin açıklanmasında yarar vardır.
    Davacı 26.09.1983 tarihinden beri çalışmakta olduğu işyerinin 24.10.2004 tarihinde kapatılması nedeniyle tazminatları da ödenerek iş sözleşmesine son verilmesi üzerine 4 ay işsizlik sigortası alarak 2005 yılının 1. ayında emekli olmuştur. Davalı Kurumun 01.08.2007 tarihli yazısı ile “Genel Müdürlüğümüzün 09.05.2007 tarih ve 63648 sayılı emirleri gereği İl Müdürlüğümüzce SSK hattından yapılan kontroller sonucunda bildirgedeki son dört aylık primler Sosyal Sigortalar Kurumuna yatırılan SSK primleri doğrultusunda güncellenmiş, tarafınıza eksik ödeme yapıldığı belirlenmiştir. Belirlenen 6.118,28 TL’lik eksik ödeme” nin 06.08.2007 tarihinden itibaren otomasyona açık (online) PTT şubelerinden çekilebileceğinin bildirilmesi üzerine bu bedel davacı tarafça çekilmiştir. Kurumun 26.02.2008 tarihli yazısı ile bu kez “Genel Müdürlüğümüzün 09.05.2007 tarih ve 63648 sayılı emirleri gereği başvurunuz yeniden değerlendirilmiş ve SSK’ya yatırılan son dört aylık primler doğrultusunda güncellenmiş ve bu güncelleme sonucunda da ek ödeme yapılmıştı. Ancak Genel Müdürlüğümüzün 23.01.2008 tarih ve 12430 sayılı emirlerinde Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin kesinleşen kararı gereği, yapılan ödemelerin anılan kararda belirtildiği gibi yeniden hesaplanması talimatlandırılmış ve bu doğrultuda yapılan hesaplamada tarafınıza 6.375,10 TL fazla ödeme yapıldığı tespit edilmiştir.” şeklindeki açıklama ile söz konusu meblağın Kurum hesabına iade edilmesi, aksi halde yasal yollardan tahsile başvurulacağı ihtar olunmuş, bu yönde aleyhine başlatılan Adana 8. İcra Dairesinin 2008/10360 sayılı takibinde davacı en son 03.05.2010 tarihinde olmak üzere toplamda 7.760,00 TL ödemiştir.
    Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle iş kaybı tazminatı kavramının kısaca açıklanması yerinde olacaktır.
    İş kaybı tazminatı, Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı Kanunun 5398 sayılı Kanunla değişik 21 inci maddesi uyarınca, özelleştirme nedeniyle işini kaybeden işçilere ödenmesi gereken tazminattır. Buna göre özelleştirme kapsamına alınan kuruluşların (iştirakler hariç) özelleştirmeye hazırlanması, özelleştirilmesi, küçültülmesi veya faaliyetlerinin kısmen ya da tamamen durdurulması, süreli ya da süresiz kapatılması veya tasfiye edilmesi nedeniyle; bu kuruluşlarda iş sözleşmesine dayalı olarak ücret karşılığı çalışanlardan iş sözleşmeleri tâbi oldukları iş kanunları ve toplu iş sözleşmeleri gereğince tazminata hak kazanacak şekilde sona ermiş olanlara, kanunlardan ve yürürlükteki toplu iş sözleşmelerinden doğan tazminatları dışında ilave olarak iş kaybı tazminatı ödenir.
    Davacının icra baskısıyla davalıya iade etmek zorunda kaldığı bu iş kaybı tazminatı ödemesinin mahiyeti Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasında ihtilâflıdır. Hal böyle olunca öncelikle yerel mahkemenin gerekçesine dayanak olan eksik borç kavramının açıklanması gerekir.
    Eksik borçlarda, esas itibariyle bir dava ile himaye edilmemiş borç münasebetleri ve bu suretle mesuliyetsiz borç halleri söz konusudur. (Schwarz, A., Borçlar Hukuk Dersleri-1.cilt, İstanbul 1948, s.92) Gerçekten, bir borç ilişkisinde alacaklı borçluya karşı talep, dava ve cebri icraya başvurma yetkilerine sahip iken eksik borç adı verilen borçlarda bu yetkilerden tamamen veya kısmen yoksun bulunmaktadır. Türleri çok farklı olmakla beraber, bu borçların hepsinde ortak kriter dava edilememeleri ve fakat ifa edilebilmeleridir (Oğuzman, M.K- Öz, T., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 3.Bası, İstanbul 2000, s.15)
    Uyuşmazlıkta Mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun uygulanması gerektiği açıktır. Bu Kanun’un "Alacağın Dava Edilememesi" başlığını taşıyan 504. maddesinin 1. cümlesinde "Kumar ve bahis, bir alacak hakkı tevlit etmez.", "Borç Senedi İtası Ve Bilihtiyar Tediye" başlığını taşıyan 505. maddesinin 1.cümlesinde ise; "Kumar oynayan veya bahis eden kimse tarafından imza edilmiş adi borç veya kambiyo senedi üçüncü bir şahsa devir edilmiş olsa bile bunlara müsteniden hiçbir kimse bir hak talep edemez." hükümleri getirilmiştir.
    Bu düzenlemelerle, kanun koyucu, sosyal ve ahlaki yönlerden zararları olan kumar ve bahis için hükümsüzlük müeyyidesi öngörmemiş, kumar ve bahis borcuna ilişkin ifanın geçerli olması esasını benimsemiştir (Yavuz, C., Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 4. Bası, İstanbul 1996, s. 831).
    Öğretide baskın olan görüşe göre, kumar ve bahis sözleşmeleri geçerlidir; bunlardan borç doğar. Fakat bu borçlara dayanarak borçluyu borcunu ifa etmek üzere zorlama imkanı yoktur. Bu borç, dava hakkından yoksun, eksik (tabii) bir borçtur. (Kocayusufpaşaoğlu, N., Borçlar Hukuku Dersleri Genel Hükümler, İstanbul 1978, s. 70)
    Kumar ve bahis borcunun eksikliği savunması bir def’i değil, bir itiraz oluşturur. Varlığı yargıç tarafından görevinden ötürü dikkate alınır. Böyle bir savunmayı ortaya atmak da hakkın kötüye kullanılması sayılmaz (Yavuz, C., a.g.e., s. 831).
    Mahkemece davacının kendisine yapılan ödemeyi cebri icra sırasında davalıya iade etmesi, yukarıda izah edilen eksik bir borcun ödenmesi olarak değerlendirilmiştir. Özel Daire ise bu durumun eksik borç teşkil etmediği, borçlu olunmayan bir paranın cebri icra tehdidi altında ödenmesi durumunun söz konusu olup İcra ve İflas Kanununun 72. maddesi anlamında istirdat hükümlerinin uygulanması gerektiğini dile getirmiştir.
    Kendisine karşı ilâmsız icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmakla birlikte yerinde görülmemiş olması sebebiyle icra takibi kesinleşse dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir. Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir. (Kuru, B. İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 233)
    2004 sayılı İcra ve İflâs Kanununun 72/1. maddesi “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.” hükmünü içermektedir. Aynı maddenin 7. fıkrasında ise “Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir.” düzenlemesi mevcuttur.
    İstirdat davası, İcra ve İflâs Kanununda düzenlenmiş olmasına rağmen, uyuşmazlığı maddi hukuk bakımından sona erdirme amacına yönelik bir davadır. (Kuru, B. a.g.e, s. 235, HGK’nın 03.02.1982 gün, 1982/1347-73 sayılı Kararı)
    2004 sayılı Kanun’un 72/7. fıkrası uyarınca istirdat davası, borç olmayan paranın tamamen ödendiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde açılmalıdır. Bu süre hak düşürücü niteliktedir. Somut olayda son ödeme tarihi 13.05.2010 olup, 29.04.2011 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu çekişmesizdir.
    Bu davada, geri verilmesi istenen paranın maddi hukuk bakımından iadesinin mümkün olması gerekir; bazı hallerde bu mümkün değildir. Örneğin, ahlâki bir ödevin yerine getirilmesi için verilen şey (BK m.62/2), kanuna ve ahlâka aykırı amaç elde etmek için verilen şeyler (BK m.65), zamanaşımına uğramış borç için yapılan ödemeler (BK m.62) ve eldeki uyuşmazlıkta Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasındaki anlaşmazlık noktası olan kumar ve bahis borçları (BK m. 504) gibi eksik borçların geri verilmesi talep ve dava edilemez.
    Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacının icra zoruyla davalıya iade ettiği bedelin eksik borç olarak kabulü mümkün değildir. Zira, ifası ve ifa edilmesi halinde iadesinin talep edilmesinin mümkün olmadığı eksik bir borcun ödemesi değil, borçlu olunduğu sanılarak yapılan bir ödeme söz konusu olup davacı maddi hukuk anlamında ödeme yükümlülüğü altında olmadığını eldeki dava ile ispat yoluna gitmiştir. Bu halde Özel Dairenin bozma kararında eksik borç ilişkisinin mevcut olmadığı, istemin İcra ve İflâs Kanununun 72. maddesi çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği yönündeki tespiti isabetli olup mahkemenin aksi yöndeki direnme kararı bu yönden usul ve yasaya aykırıdır.
    Ne var ki; davacının yaptığı prim ödemeleri ile iş kaybı tazminatına ilişkin evrakın tamamı getirilerek talep doğrultusunda inceleme yapılıp çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek eksik inceleme nedenine dayalı olarak da karar bozulmuş ise de, bahsi geçen evrakın yargılama aşamasında dosya içerisine alınmış ve bu belgeler üzerinde bilirkişi incelemesinin de yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Anılan 01.10.2012 tarihli bilirkişi raporu ve 27.03.2013 tarihli ek raporda belirtildiği üzere, son yargısal uygulamalar çerçevesinde hesap yapıldığında davalı Kurumun davacıya 6.375,10 TL fazla ödeme yaptığı sabit ise de, Kurumun yaptığı ilave ödemelerde davacının hiçbir dahili ve hilesi bulunmadığı, Kurumun kendi hatalı tasarruflarını, kazanılmış hakları bulunan kişilerden geriye dönük şekilde istenmesinin hukuka uygun yönünün bulunmadığı göz önüne alındığında davacının istirdat isteminin yerinde olduğunun kabulü gerekir.
    Hal böyle olunca Özel Dairenin direnmeye konu bozma kararında yer alan “Davacının yaptığı prim ödemeleri ile iş kaybı tazminatına ilişkin evrakların tamamı getirilerek talep doğrultusunda inceleme yapılarak çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile karar verilmesi bozma sebebidir” cümlesinin karardan çıkarılarak hükmün açıklanan gerekçe ile bozulması gerekir.
    Direnme kararı bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
    S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 10.03.2014 gün ve 2013/25153 E.- 2014/5515 K. sayılı kararında yer alan “Davacının yaptığı prim ödemeleri ile iş kaybı tazminatına ilişkin evrakların tamamı getirilerek talep doğrultusunda inceleme yapılarak çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile karar verilmesi bozma sebebidir” şeklindeki bozma gerekçesinin karardan çıkarılması suretiyle direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 22.02.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.  

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi