Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/2314
Karar No: 2017/311
Karar Tarihi: 22.02.2017

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/2314 Esas 2017/311 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/2314 E.  ,  2017/311 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli 2. İş Mahkemesince kısmen kabulüne dair verilen 08.11.2012 gün ve 2012/10 E., 2012/614 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 08.04.2013 gün ve 2013/459 E., 2013/6823 K. sayılı kararı ile;
    "...1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
    2-Dava, davacının, 01/09/1997 tarihinden itibaren tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının 01/08/1998–31/12/1998 ve 01/08/2002-23/05/2011 tarihleri arasında tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
    Davanın yasal dayanağını oluşturan 2926 Sayılı Yasada, 506 Sayılı Yasanın 79. maddesindeki gibi, geçmiş Tarım Bağ-Kur hizmetlerinin tespitine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. Anılan yasanın 5. maddesinde, 7. maddede belirtilen süre içinde kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin, kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacağı belirtilmiştir. Yasanın 10. maddesindeki kayıtlar Kurum tarafından yapılacak olan tescil işlemleri için uygulama alanı bulmaktadır.
    Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş kararları; Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi halinde, Bağ-Kur’un prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı re’sen kayıt ve tescil etmemesi, yasanın kendisine yüklediği re’sen tescil yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiğinden, prim tevkifatının yapıldığı tarihi izleyen aybaşından itibaren sigortalı olarak kabulü gerektiği yönündedir.
    İlk prim kesintisini izleyen yıllarda prim kesintisi veya ürün tesliminin gerçekleştiğinin belirlendiği durumlarda, bu yıllar için de tespit kararı verilmesi gerekmektedir.
    Tarım Bağ-Kur sigortalılığının temel koşulu 2926 sayılı Yasanın 2/1 ve 3/b maddelerinde belirtildiği gibi, tarımsal faaliyette bulunmaktır. Prim tevkifatına dayalı tespit davasında, salt ziraat odası ve kooperatif kaydı gibi belgelerin bulunması, davanın kabulü için yeterli değildir. Tarımsal faaliyetin sürdüğünün, faaliyete ilişkin olarak hangi tarımsal ürünlerin üretildiği, nereye satıldığı veya teslim edildiği gibi hususlar da somutlaştırılarak belirlenmelidir. Prim tevkifatı ve ürün tesliminin, iki yıla kadar olan süre dışında süreklilik arzettiği hallerde de, tarımsal faaliyetin sürekli olduğu kabul edilebilir.
    Prim kesintisinin bulunmadığı yıllarda, tarımsal faaliyetin saptanması bakımından, ürünlerin ne şekilde değerlendirdiğini ortaya koymak, davacının tarımsal faaliyete elverişli taşınmazlarının bulunup bulunmadığını araştırmak, tarımsal faaliyetin taşınmazların kiralanması suretiyle yürütüldüğü iddia ediliyor ise, bu konuda taşınmazların kimden, hangi yıllar için kiralandığı, hangi tarımsal ürünlerin üretimi için faaliyette bulunulduğu, kiralayan kişinin Tarım Bağ-Kur sigortalılığının bulunup bulunmadığı, kiracının kiralama yoluyla tarımsal faaliyetini yürütmeye elverişli tarımsal alet edevatının bulunup bulunmadığı gibi ayrıntılı araştırma yapmak, gerektiğinde tarımsal faaliyetin yapıldığı iddia edilen dönemdeki muhtar ve azaların bilgilerine başvurmak, özetle, tarım faaliyetinin devam edip etmediğini hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde ortaya koymak ve sonucuna göre hüküm kurmak gerekir.
    Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacının 23/05/2011 tarihinde kuruma tarım bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği, teslim ettiği ürünlerden ilk defa Ağustos/1996 yılı olmak üzere takiben 1998 ve 2002 yıllarında prim kesintisinin yapıldığı, 23/07/2001 tarihinde ziraat odası kaydının başladığı ve halen devam ettiği, 2001 yılında ilçe tarım müdürlüğüne kayıtlı olduğu ve doğrudan gelir desteğinden yararlandığı, muhtar ve zabıta tutanağı ile tanık beyanlarında tarımla uğraştığının belirtildiği, adına kayıtlı 12 dekar tarla bulunduğu anlaşılmaktadır.
    Davacının talepte bulunduğu 1997 yılında prim kesintisi yok ise de, 1996 yılındaki tevkifatı dikkate alınarak 01/09/1997 tarihi itibariyle tarım Bağ-Kur sigortalılığının başlatılması gerekmektedir. Öte yandan 1998-2002 yılları arasında prim tevkifatı ve ürün teslimi bulunmamakta ise de, 2001 yılında ziraat odası kaydının başladığı, dolayısıyla tarımsal faaliyette bulunma iradesinin gösterildiği, bu nedenle davacının 1997-2002 yılları arasında tarımsal faaliyetinin kesintisiz olduğu kabul edilip, bu dönem yönünden (01/09/1997-31/12/2002 tarihleri arası) tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesi gerekmektedir. Öte yandan 01/01/2003 tarinden sonraki dönemin ise, yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırılma yapılmadan sonuca gidilmesi hatalıdır.
    Mahkemece yapılacak iş, davacının 01/09/1997-31/12/2002 tarihleri arası tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine, 01/01/2003 tarinden sonraki dönemin ise yukarıda belirtilen hususlara uygun ayrıntılı araştırma yapılarak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
    Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…"
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, 2926 sayılı Kanuna tabi Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine ilişkindir.
    Davacı vekili müvekkilinin uzun süre çiftçilikle uğraştığını ve çay üretiminden dolayı prim kesintisinin bulunduğunu ileri sürerek 01.09.1997 tarihinden itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı ... vekili 2926 sayılı Kanuna göre 22 yaşını doldurmuş aile reisi kadınların sigortalı sayılacağına dair hükmün 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 48. maddesi ile değişikliğe uğrayarak kadınlar için “aile reisi” koşulunun yasa metninden çıkarıldığını, bu haliyle evli kadınların 02.08.2003 tarihinden önce sigortalı sayılmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece davacının 06.08.1996, 24.07.1998, 15.07.2002 tarihlerinde prim kesintisi bulunduğu ayrıca ziraat odası kaydının 23.07.2001 tarihinde başladığı gerekçesiyle davacının 01.08.1998 - 31.12.1998 ve 01.08.2002 - 23.05.2011 tarihleri arasında 2926 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
    Mahkemece verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel mahkemece 01.09.1997 - 31.12.2002 tarihleri arasında davacıdan yalnızca 1998 ve 2002 yıllarında prim tevkifatı yapıldığı, Yargıtay’ın birçok kararında ziraat oda kaydı ve ilçe tarım kayıtlarının tarımsal faaliyette bulunma iradesini yansıtmadığı ve prim tevkifatı ve ürün teslimatının iki yıla kadar olan süre dışında süreklilik arzettiği hallerde tarımsal faaliyetin sürekli olduğunun kabul edildiği, taleple bağlılık ilkesi gereğince 1997 yılında tevkifatı bulunmadığından talep tarihinden sonraki ilk prim kesintisinin 20.07.1998 tarihinde yapıldığı gerekçesiyle davacının sadece 01.08.1998- 31.12.1998 ve 01.08.2002 - 31.12.2002 tarihleri arasında 2926 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitinin gerektiği belirtilmiş, 01.09.1997 - 31.12.2002 tarihleri arasında sigortalı olması gerektiğine dair bozma ilamına direnme kararı verilmiştir.
    Direnme hükmü taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının 01.09.1997 - 01.08.1998 ile 31.12.1998 - 01.08.2002 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanunun 2, 3, 5, 9 ve 10. maddeleridir.
    2926 sayılı Kanunun 2. maddesinde kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3. maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları açıklanmıştır.
    2926 sayılı Kanunun 3. maddesinin (b) bendinde "Tarımsal faaliyette bulunanlar; kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim, dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar" olarak tanımlanmış, 5. maddesinde, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Resen tescil başlığını taşıyan 9. maddeye göre bu yasa kapsamında sigortalı sayılanların sigortalılıklarının başladığı tarihten itibaren 3 ay içinde Kuruma kayıt ve tescilini yaptırmayanların tescil işlemlerinin Kurumca resen yapılması gerektiği belirtilmiştir.
    2926 sayılı Kanunun 10. maddesine göre ise, kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin T. Şeker Fabrikaları A.Ş. ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir.
    Diğer yandan 2926 sayılı Kanunun 36. maddesi kapsamında Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür.
    Bu bağlamda 2. madde kapsamına girenlerin prim borçlarının 36. madde kapsamında ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Bağ-Kur’a ödenmesi halinde, kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dahi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle sigortalı olarak kayıt ve tescil konusundaki iradenin ortaya koyulduğunun kabulü ile Tarım Bağ-Kur sigortalılığının prim tevkifatını takip eden aybaşından itibaren başlatılması zorunludur.
    Öte yandan, Kurumun iş bu prim ödemesine rağmen, sigortalıyı resen kayıt ve tescil etmemesi yasanın kendisine yüklediği resen tescil mükellefiyetine de aykırılık teşkil etmektedir.
    Yeri gelmişken belirtilmelidir ki Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunda bildirimsiz kalan sigortalılar için 506 sayılı Kanunun 79 ve 5510 sayılı Kanunun 86. maddesinde öngörülen "hizmet tespiti" davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemesi nedeniyle 2926 sayılı Kanun ile sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının hükme bağlanmış olması karşısında kayıt ve tescil ya da tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatı ile devam eden tarımsal faaliyet ve buna dayalı "Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti" söz konusu olamayacaktır.
    Kaldı ki 2. madde kapsamına girenlerin ürün bedellerinden 36. madde kapsamında yapılan prim tevkifatlarının Bağ-Kur’a ödenmesi halinde, kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dahi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle sigortalı olarak kayıt ve tescil konusundaki iradenin ortaya koyulduğunun kabulü ile prim tevkifatını takip eden aybaşından itibaren tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil zorunlu olmakla birlikte, prim tevkifatı veya ürün teslimi olmayan yıllar yönünden 2926 sayılı Kanun uyarınca tarım Bağ-Kur sigortalılığı için 3. maddede belirtilen tarımsal faaliyetin kesintisiz sürdürüldüğünün yöntemince kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
    Ayrıca tarımsal faaliyetin kesintisiz olarak devam ettiği hususunun kanıtlanması yönünden 2926 sayılı Kanunun 10. maddesinde yer alan kurum veya kuruluş kayıtlarının mevcudiyeti tek başına yeterli olmayıp, bu kayıtların fiili olarak tarımsal faaliyette bulunulduğuna dair diğer delillerle birlikte bulunması gerekmektedir.
    Bu doğrultuda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.05.2011 gün ve 2011/10-230 E., 2011/319 K. sayılı kararında da açıkça davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz sürüp sürmediğinin tespiti için mahkemece; çekişmeli dönemde davacının nerede oturduğu; Nüfus Müdürlüğü, İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı ve muhtarlık kayıtları esas alınarak belirlenmeli; dönem içinde Ziraat Bankası, kooperatif veya birlikler aracılığıyla tarımsal amaçlı kredi kullanıp kullanmadığı; 25.04.2006 gün 26149 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5488 sayılı Tarım Kanununun 19. maddesi uyarınca Çiftçi Kayıt Sistemine dahil edilerek doğrudan gelir desteği alıp almadığı ve bu bağlamda davacının hangi ürünleri ekerek bunları nerelere sattığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "zirai kazanç, zirai faaliyet, zirai işletme, çiftçi ve mahsulün tarifi" başlıklı 52, "zirai kazançta vergileme" başlıklı 53 ve "vergi tevkifatı" başlıklı 94 vd. maddeleri ile 213 Vergi Usul Kanununun "vergi kesenlerin sorumluluğu" başlıklı 11. maddesi kapsamında zirai kazançlarından dolayı vergi ödeyip ödemedikleri araştırılmalıdır.
    Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun konu ile ilgili 08.12.2010 gün ve 2010/10-580 E., 2010/647 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tevkifat yapma ve kurum hesaplarına aktarma yükümü, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 94/11. maddesinde öngörülen çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden gelir vergisine mahsuben tevkifat yapma yükümüne paralel olarak getirilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal faaliyette bulunan bu kişilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler. Tevkifat suretiyle vergilendirilen çiftçiler yaptıkları satış ve hizmetleri dolayısıyla müstahsil makbuzu almak ve saklamak zorundadırlar.Tarımsal faaliyeti kapsamında ilaç, gübre ve sulama parası ödenip ödenmediği, varsa bunların fatura ve belgelerinin nelerden ibaret olduğu, ziraat odası, kooperatif veya birliklere üyeliği varsa üyelik kaydı yanında bu kuruluşlara düzenli bir şekilde aidat ödenip ödenmediği belirlenmeli, tarımsal faaliyete elverişli tapulu taşınmazının bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyetin taşınmaz kiralanması yoluyla gerçekleştirildiğinin savunulması halinde; taşınmazların, kimden hangi yıllar için kiralandığı, kiracının; kiralama yoluyla faaliyetini yürütmeye elverişli alet ve edevatının bulunup bulunmadığı araştırılmalı; traktörünün bulunduğunun ileri sürülmesi halinde, traktörün hangi tarihte satın alınıp ilgilisi adına trafiğe tescil edildiğini gösteren fatura ve trafik tescil belgesi celp edilmeli; hayvan yetiştiriciliği bulunduğunun ileri sürüldüğü hallerde, Hukuk Genel Kurulu’nun 01.06.2011 gün ve 2011/10-306 E., 2011/365 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere 16.05.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun 22. maddesi kapsamında hayvanlarına ilişkin menşe şehadetnamesinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, büyük ve küçükbaş hayvanlarına ilişkin istatistik bilgileri ve bu hayvanlara ilişkin yapılması zorunlu bulunan periyodik aşılara ilişkin bilgiler İlçe Tarım Müdürlüklerinden sorulmalı, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyeleri gibi tarımsal faaliyetin varlığını yakından bilebilecek durumda bulunan tanıklar dinlenerek sigortalılık olgusunun varlığı hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulduktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
    Öte yandan 2926 sayılı Kanunun 6. maddesinde tarım sigortalılığını sona erdiren nedenlere yer verilmiştir. Buna göre; sigortalılık niteliğini yitirenlerin tarım sigortalılığının yeniden başlaması için tescil veya tescil yerine geçen iradi prim ödemesi ya da prim tevkifatı yapılması gerekmekte olup, belirtilen durumlar dışında, kendiliğinden Kanun kapsamına alınmayacakları, Tarım Bağ-Kur sigortalılığın bir diğer sosyal güvenlik kuruluşu kapsamından çıkmaları ile yeniden başlayıp devam etmeyeceği de dikkate alınmalıdır (Hukuk Genel Kurulu’nun 14.02.2007 gün ve 2007/21-73 E. 2007/71 K.; 03.10.2007 gün ve 2007/10-658 E. 2007/718 K. sayılı ilamları).
    Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesinde, davacının 06.08.1996, 24.07.1998, 15.07.2002 tarihlerinde prim kesintisinin bulunduğu, adına kayıtlı tarla vasfında taşınmazının olduğu, 23.07.2001 tarihinden itibaren başlayan ziraat odası kaydının halen devam ettiği, 2001 yılından itibaren çiftçi kayıt sisteminde kayıtlı olduğu ve gelir desteği ödemesinden yararlandığı, yapılan kolluk araştırmasında tarımsal faaliyetle uğraştığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
    Hal böyle olunca, prim tevkifatı ve ürün tesliminin iki yıla kadar olan süre dışında süreklilik arzettiği durumlarda tarımsal faaliyetin sürekli olduğunun kabul edilmesi gerektiği ilkesi benimsenmiş ise de somut olay bakımından davacının 1998 - 2002 yılları arasında prim kesintisinin olmamasının tarımsal faaliyetine ara verdiğini göstermeyeceği aşikar olduğundan kararının bu değişik gerekçeyle bozulması gerekmiştir.
    O halde Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararında belirtilen ve yukarıda açıklanan nedenlerle Yerel Mahkemenin direnme kararı usul ve yasaya aykırı olup; direnme kararının bu değişik gerekçeyle bozulması gerekir.
    SONUÇ: Taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.02.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi