Abaküs Yazılım
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/292
Karar No: 2021/2043
Karar Tarihi: 14.12.2021

BAM Hukuk Mahkemeleri Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2019/292 Esas 2021/2043 Karar Sayılı İlamı

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

...

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
...)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/07/2018
ESAS-KARAR NO ...
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 14/12/2021
YAZILDIĞI TARİH : 07/012022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; müvekkili tarafından davalıya satılıp teslim edilen faturaların bedelinin tahsili için girişilen icra takibine davalının itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; icra takibine konu edilen faturaların bedelinin bonolarla ve çeklerle ödendiğini, ayrıca faturalardaki birim fiyatının yanlış yazıldığı ve bir kısım teslim edilmeyen mallar için de fatura düzenlendiği gibi iade faturasının da dikkate alınmadığını, yapılacak bilirkişi incelemesiyle taraflar arasındaki alacak borç durumunun belirleneceğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; benimsenen bilirkişi kurulu raporu doğrultusunda; tarafların ticari defter ve kayıtları ile takibe dayanak belgeler, davalının ödeme iddiasına dayanak çeklere ait banka kayıtları ve tüm dosya kapsamına göre; davacının davalıya satarak teslim ettiği malların toplam bedelinin 230.886,89 TL olup her iki tarafın kayıtlarına göre 2010 yılı devrinde davalının davacıdan alacaklı olduğu 40.992,98 TL ile davalının davacıya 2011 yılı içerisinde ödediği 1.111,00 TL mahsup edildiğinde davacının davalıdan 188.782,91 TL alacaklı olduğu, davacı defterlerinde kayıtlı olan ancak takibe konu edilmeyen 47.200,00 TL'lik fatura bedeli çıkartıldığında takip tarihi itibariyle bakiye alacak miktarının 141.582,91 TL olduğu, takibe konu edilen faturaların her iki tarafın da ticari defterlerinde kayıtlı olduğu ve bu hususta taraflar arasında uyuşmazlığın bulunmadığı, uyuşmazlığın davalı şirket tarafından davacı şirkete yapılan ödemeler hususunda kaynaklandığı, bu durumda davalının ödeme iddiasını ispatlaması gerektiği, ödeme vasıtası olarak bildirdiği çeklerin tamamının karşılıksız çıkıp iade edildiği, bunların bedellerinin ödendiğinin davalı tarafından ispatlanamadığı, ayrıca davalının diğer ödeme iddialarına ilişkin de ispata elverişli bilgi ve belge sunamadığı ve usulüne uygun şekilde ödeme iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı borçlu haksız olarak takibe itiraz edip davacının zamanında alacağına ulaşmasına engel olduğundan İİK'nın 67/2 maddesi uyarınca hüküm altına alınan alacağın %40'si oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, karar verilmiş, hükme karşı taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
I-Davacı vekili; davalı tarafından müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını, taraflar arasında birçok alım-satım ilişkisi bulunmasına karşılık, takip konusu on dokuz (19) faturanın ödemesi davalı tarafından yapılmadığını ve bu nedenle icra takibine girişildiğini, dava konusunun, Ankara 10. İcra Müdürlüğünün 2011/12385 E., sayılı dosyası üzerinden takibe konan 19 fatura ve buna ilişkin bedele yönelik olduğunu, davalının, müvekkiline yaptığı daha önceden ticari ilişki nedeniyle veya herhangi bir ödemeyi değil, takip konusu 19 fatura için yaptığı ödemeleri ispatlamak zorunluluğu bulunduğunu, taraflar arasında, takip konusu faturalar dışında birçok ticari alış veriş olduğunu ve birçok fatura bulunduğunu, bilirkişinin kurulunun söz konusu görüş ve tespitlerini kabul etmenin hukuken mümkün olmadığını, belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
II-Davalı vekili hükme esas alınan ve üst yargı denetimine elverişli olmayan bilirkişi raporlarına dayanılarak karar verilmeyeceğini, bilirkişi raporunda değerlendirmelerinde mahkemenin takdirine sunduğu hususun davacının ikrar ettiği ödeme kalemi müvekkilinin müşteri çeki olarak davacıya verdiği ... ... Şb. nin 22/03/2011, 24/02/2011 ve 20/01/2011 keşide tarihli toplam 40.000,00 TL tutarlı çekler (... adına) davacı tarafından tahsil edildiği kabul edildiğini, ancak cari hesaptan düşülmediğini bilirkişilerin de teyit ettiklerini, HMK md. 180 uyarınca davacı vekilince sunulan cevaba cevap dilekçesindeki ikrarı, mahkeme içindeki ikrar niteliğinde olduğunu, dolayısıyla 40.000 TL ödemenin ispatlandığını, mahsubu konusunda tereddüt bulunmadığını, bilirkişi raporunda değerlendirmelerinde müvekkilinin müşteri çeki olarak davacıya verdiği ... ... Şb. nin 28/03/2011 ve 05/04/2011 tarihli 6.500,00 TL tutarlı toplam 13.000,00 TL tutarlı çeklerin 30.11.2010 tarihli "...." yazılı kayıtta yer alıp almadığının anlaşılamadığının belirtildiğini, ancak girilen kayıtla beyanlarındaki çeklerin bir ilgisi olmayıp mahsup edilmediğini, dolayısıyla yine davacı tarafın ikrarı da olduğundan toplam 13.000 TL'nin de mahsubu gerekirken bu hususu ispatlamadığından değerlendirmeye alınmamasının da bilirkişi raporunun yanlışlığını ortaya koyduğunu,.... verdiği 10.000,00 TL tutarlı YKB’nın ... no.lu şahsi çeki alındı makbuzu karşılığı müvekkili tarafından ödendiğini makbuz itiraz dilekçesi ekinde de sunulduğunu, davacı yanda bu borcu kendisinin ödediğini belgeleyemediğini, bu konuda ilgili şirkete ödemenin kimin tarafından yapıldığı hususunun sorulması yönündeki talebin mahkemece yerine getirilmediğini, .... Şti’nin ...’a verdiği 10.000,00TL tutarlı YKB’nın .... no.lu şahsi çeki müvekkili tarafından ödendiğini, davacı yanın her ne kadar hatır çeki olduğunu iddia etmişse de bunu ispat yükünün de kendisinde olup, ödediğini ispat edemediğini, bu çekin müvekkil tarafından ödenmesi ve müvekkil şirket elinde bulunması nedeniyle bu bedelin de mahsubu gerektiğini, bilirkişi raporunda bu yapılan ödemelerin takdirinin mahkemeye ait olduğu belirtilmiş olup, bu takdiri neden değerlendirmediği hususunda mahkeme gerekçesinde belirmediği toplam 88.000 TL’nin mahsubunun yapılmadığını, bu nedenle gerekçeli kararın usul ve yasaya aykırı olduğu kaldırılması gerektiğini, bildirerek ilk derece mahkemesinin kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; davalıya satılıp teslim edilen faturaların muhteviyatı mal bedelinin tahsili için girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Ankara 10. İcra Müdürülüğünün 2011/12385 esas sayılı dosyası ile davacı alacaklı .... .... tarafından davalı borçlu....183.686,89 TL alacağın tahsili için girişilen icra takibine yönelik itiraz üzerine itirazın iptali, takibin devamı isteminde bulunulmuştur.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal düzenlemelerin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89.maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukukî sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nin cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır. Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’nin cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Takip talebinde bulunan alacaklı yapmış olduğu takibin içeriğini ve alacağın kaynağını usulüne uygun olarak belirtmelidir. Başka bir deyişle alacaklı yapmış olduğu takip talebini kontrol yükümlülüğü altındadır.
İtirazın iptali davası yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi gereğince ispat yükü kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde kanıt yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonucunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
Bu açıklamalar da göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
Kısmî ifaya ilişkin kurallar da (icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 100 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. TBK’nin 101. maddesi gereğince, birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir; borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır. TBK’nin 102. maddesi gereğince de kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.05.2006 tarihli ve 2006/19-260 E., 2006/251 K.; 09.06.2010 tarihli ve 2010/19-262 E. 2010/304 K; 27.01.2016 tarihli ve 2015/15-1830 E.,2016/98 K.; 25.04.2018 tarihli ve 2017/19-903 E., 2018/974 K. sayılı kararlarında da bu yönde açıklamalar yer almaktadır.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı alacaklının takip talebinde; 19 adet faturaya dayalı, toplam 183.686,89TL olmak üzere alacaklı olduğunu belirttiği, asıl alacağa işleyecek reeskont iskonto faizi, icra masrafları ve vekâlet ücreti ile birlikte (tahsilde tekerrür olmamak üzere) tahsili (TBK 100. maddesi gereğince kısmi ödemelerin öncelikle faiz ve masraflardan mahsubu) talebidir” beyanının yanında borcun kaynağı kısmında faturaların dökümünün sunulduğu anlaşılmaktadır.
Tarafların arasında mal alım satım ilişkisi bulunduğu, sözleşme gereğince taraflar arasındaki ilişkinin açık hesapta takip edildiği dosya kapsamı ile sabittir.
Davalı taraflar arasındaki akdi ilişkiyi inkar etmemiş, malların alındığı kabul edilerek ticari ilişki kapsamında davacıya verilen müşteri çek ve bonoları ile ödeme yapıldığı ayrıca birim fiyatı fazla kesilen mallar içinde iade faturası keserek alacak borç ilişkisinin kalmadığını savunmuştur.
Buna rağmen mahkemece, itirazın iptali davasının takibe sıkı sıkıya bağlı bir dava olduğu hususu dikkate alınmadan taraflar arasındaki tüm açık hesap ilişkisi gözetilerek karar verilmiştir. Oysa itirazın iptali davaları icra takibine sıkı sıkıya bağlı olduğundan, alacaklının takipte dayandığı belgeler dışında başka belgelere göre alacağın tespit edilmesi bu davada mümkün değildir. Davacının icra takibine dayanak belge dışında açık hesap ilişkisinden kaynaklanan başka alacakları varsa onlar için ayrıca icra takibi yapması veya alacak davası açması gerekecektir.
Mahkemece yapılacak iş, takip tarihinden önce davacı tarafından düzenlenen faturalar nedeniyle oluşan muaccel alacağın tespiti daha sonra davalı tarafından takip tarihinden önce yapılan ödeme tutarının tespiti, yapılan ödemeler ile takip öncesi diğer faturaların ödenmesinden sonra geriye fazla ödeme kalırsa o ödemenin de takip konusu faturaya yapılmış sayılması suretiyle ortaya çıkacak duruma göre karar vermekten ibarettir.
Ancak mahkemece bu husus denetime elverişli bir bilirkişi raporu ile saptanacaktır.
Taraflar arasındaki alacağın hangi faturalardan kaynaklandığı ise mahkemece alınan bilirkişi raporundan anlaşılamamaktadır. Davalı tarafça ibraz edilen ödeme belgelerinde de hangi fatura nedeniyle ödemede bulunulduğuna dair herhangi bir açıklık bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, ödemelerin yapıldığı tarih itibariyle henüz başlatılmış bir icra takibi bulunmadığı, bu nedenle ödemelerin vadesi ilk önce gelmiş borç için yapılmış sayılacağı, birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsubun orantılı olarak yapılması gerektiği, gözetilmek suretiyle, taraf defterlerinin bilirkişilere inceletilerek rapor alınması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmadığı gibi hükme esas alınan son ek bilirkişi raporunda da bilirkişi heyeti teşekkül edemediği, bilirkişilerden birinin noterlik mesleğine geçişi nedeniyle rapora imza dahi koymadığı gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Sonuç olarak mahkemece davanın kabulü ile itirazın iptaline karar verilmiş ise de, varılan sonuç esasa etkili nitelikteki delillerin toplanmaksızın ve değerlendirilmeksizin karar verilmesi nedeni ile doğru görülmemiştir.
Mahkemece açıklanan yönlerden delil toplanmamış, ayrıca toplanan deliller de açıklanan yönlerden karar yerinde tartışılmamıştır. 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri uyuşmazlığın çözümünde etkili delillerin toplanmadan veya gösterilen deliller değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.
Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen “uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili/esaslı nitelikteki deliller sözedilmekte olup bu özellikte delillerin toplanmaması tahkikatın büyük ölçüde yeniden yapılmasını gerektirir nitelikte ise HMK’nin 353/I-a-6. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira somut olayda olduğu gibi davalının sorumlu olup olmadığının belirlenmesi için yukarıda açıklanan yönlerden tahkikat yapılması zorunlu olup anılan araştırma ile delil toplanmaması ve bu delillerin değerlendirilmemiş olması halinde yargı sistemimiz bakımından benimsenmiş olan dar istinaf sisteminden uzaklaşılarak ilk derece mahkemesince değerlendirilmemiş olan konularda ilk defa istinaf mahkemesince bir delile ilişkin olarak tartışma yapılarak yargıya varılacaktır ki bu da iki dereceli yargılama olan istinaf yargı sistemi ile bağdaşmayacaktır.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin her hangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2014/1180Esas, 2018/603Karar sayılı ve 10/07/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.'nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde yatıranlara İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK'nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 14/12/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

....



NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
"5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur."

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi