10. Hukuk Dairesi 2014/16761 E. , 2015/11591 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : . İş Mahkemesi
Davacı, çalıştığı iş ve işyeri itibariyle itibari hizmet süresinden / fiili hizmet süresi zammından yararlandırılması gerektiğinin tespitini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Somut olayda; davacı, davalı işveren nezdinde 23.12.1999 – 28.02.2011 tarihleri arasındaki çalışmalarında 506 sayılı Kanunun Ek 5. Maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 40. Maddesi kapsamında itibari hizmet süresinden / fiili hizmet süresi zammından yararlandırılması gerektiğinin tespitini istemiş, mahkemece, sigortalının davacının 15/12/1999 "dan - 30/09/2008 "e kadar toplam 3129 gün çalıştığı, her 360 gün için 90 gün eklendiğinde yararlandırılması gerekli fiilli hizmet süresi zammının 782 gün olduğu, sigortalının filli hizmet süresi zammı ile birlikte toplam gün sayısının 3911 gün olduğunun tespitine yönelik hüküm kurulmuştur.
1 - 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 74’üncü maddesinde, Medeni Kanun ile belirtilen hükümler saklı olmak üzere, hakimin her iki tarafın iddia ve savunmalarıyla bağlı bulunduğu, ondan fazlası veya başka bir şey hakkında karar veremeyeceği, 01.10.2011 günü yürürlüğe girerek 1086 sayılı Kanunu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 26"ncı maddesinde de, hakimin, tarafların istem sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği şeklindeki “Taleple bağlılık ilkesi” gözetilmeksizin, istemde belirtilen 23.12.1999 tarihinden önceki dönem olan 15.12.1999 tarihiden itibaren olan dönem kabul edilmiştir.
2 - 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı ... ve ... Kanunu"nun 4-a bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin olduğu ancak, geçiş hükümlerini içeren aynı Yasa"nın geçici 7. maddesi hükmünde "Bu Yasanın yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479
sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Yasalar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Yasa"nın geçici 20"nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Yasa hükümlerine göre değerlendirilirler" hükmü ve genel olarak Yasaların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, 01.10.2008 tarihinden önceki dönem yönünden davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun Ek 5/2. Maddesidir.
Basım ve gazetecilik işyerindeki çalışma koşulları nedeniyle itibari hizmet süresinden yararlanabilmek için, yasada öngörülen iki koşulun birlikte gerçekleştiğinin belirlenmesi gereklidir. Bunlardan birinci koşul; sigortalının basım ve gazetecilik işyerinde çalışmış olmasıdır. Ancak, bu koşulun araştırılıp saptanmasında; işyeri, dar anlamda muhakkak ve sadece gazete basımıyla uğraşan bir basımevi olarak düşünülmeyip, yasanın açık amacı göz önünde bulundurularak söze değil, öze üstünlük tanıyan bir yorumla sonuca varılmalıdır. İkinci koşul ise, yine, aynı maddenin II. Alt Bendinin “a-f” işaretli alt bentlerinde yazılı fiziksel dış etkenlerden birinin olayda ayrıca gerçekleşmiş bulunmasıdır.
Dava konusu olayda, davacının hangi tarihler arasında Macintosh operatörü olduğu ve planlama koordinasyon elemanı olarak çalıştığı, bu görevler dışında başka bir görevi olup olmadığı, yine bu görevlerin niteliği ile yukarıda belirtilen iki şartın varlığı açısından; işyerinin kapsamı, çalışma düzeni ve koşulları ile bölümleri ve bu bölümlerin taşıdıkları özellikler, hangi bölümlerdeki çalışmalarda anılan kanunda sayılan fiziksel dış etkenlere maruz kalındığı ve buna bağlı olarak itibari hizmet süresinden yararlanmayı gerektirir işlerden olup olmadığı yönleri ayrı ayrı incelenip, davacının yaptığı iş, çalıştığı birimler ve bunların baskı bölümü ile ilişkisinin niteliği ve süresi yönünden bireyselleştirilmeden, soyut bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuştur.
Mahkemece, davacının, uyuşmazlık konusu dönemde yaptığı iş ve görev aldığı birimler ve süresi tereddüte mahal bırakılmaksızın yöntemince araştırılmalı; davacı işçinin işyerinde yaptığı işin niteliği belirlenmeli, davacının çalıştığı bölümlerde yapılan işin niteliği, özellikleri ve buna bağlı olarak hangi olumsuz dış etkenlere maruz kalındığı; gürültü ve ihtizaz yapıcı makine ve aletlerin bulunduğu yerde ne kadar süre çalıştığı, çalışmalarının baskı bölümü dışındaki yerlerde ne kadar süre olduğu, çalışmanın gerçekleştiği saatler, gürültü düzeyi ve kullanılan maddelerin, insan sağlığı için tehlike sınırı ve ölçümleme yöntemiyle davacının itibari hizmet süresinden yararlanması gereken sürenin, primi ödenmiş sigortalılık süresi esas alınarak belirlenmesi gereği gözetilmelidir.
3 –Kabule göre ise:
Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinin (2). fıkrasında "hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir", hükmü öngörülmüş olup, mahkemenin, 30.09.2008 tarihinden önceki çalışmaları kabul ettiği gözetildiğinde, davanın yasal dayanağının 506 sayılı Yasanın
F.k 5. maddesi olduğu anılan maddenin 3. fıkrasının "... Fiilen çalışılmış güne eklenecek itibari hizmet günü sayısının bulunmasında (Çalışılan gün sayısı x 0.25) formülü uygulanır." hükmü gereği, hüküm kurulması gerekirken yine Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 16.05.2000 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanan 18.02.2000 gün ve 1997/1 Esas - 2000/1 Karar sayılı kararında, anılan Kanunun Ek 5"inci maddesinde öngörülen itibari hizmet süresinin, salt sigortalılık süresine eklenmesi gerekeceği, ayrıca bu sürenin fiili prim ödeme gün sayısına eklenmesinin söz konusu olamayacağına ilişkin kararı dikkate alınmaksızın, infazda tereddüt ve çelişkiye mahal verilecek şekilde fiili hizmet süresi zammının belirtilmesi isabetsizdir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının davalı ...’ye iadesine, 11.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.