10. Hukuk Dairesi 2015/6352 E. , 2015/11518 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Davacı Kurum, 12.09.2004 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalı ..."ın hak sahiplerine bağlanan gelirlerden oluşan sosyal sigorta yardımlarının 506 sayılı Kanun’un 10 ve 26/1"inci maddeleri uyarınca davalı işverenden rücuan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davalı işverenin yargılandığı ve mahkumiyetle sonuçlanarak kesinleşen ceza davasında alınan kusur raporu esas alınmak ve ...i’nin 26’ncı maddeye yönelik iptal kararı gözetilmek suretiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İşverenin, meydana gelen iş kazasından nedeniyle sigortalı ya da hak sahiplerine sosyal sigorta yardımları yapmakla görevli olan Kuruma karşı 506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesi uyarınca sorumluluğu, kusur sorumluluğu ile sınırlı bulunmaktadır. Anılan kusur sorumluluğu; ancak işverenin kastı, suç sayılır eylemi, işçilerin sağlığı ve iş güvenliği mevzuatına aykırı eyleminin ve bunlarla meydana gelen iş kazası arasında illiyet bağının bulunması halinde oluşmaktadır. Buna göre; işverenin iş kazasındaki kasıt veya kusurunun tespiti amacıyla; iş kazasının oluşumuna ilişkin maddi olguların eksiksiz biçimde saptanması, sorumluluğu gerektiren her koşulun, kendi özelliği çerçevesinde araştırılıp irdelenmesi, işveren ve diğer ilgililerin kusur oran ve aidiyetlerinin belirlenmesi gerekir.
Bu kapsamda; 6331 sayılı Kanunun 37’nci maddesi uyarınca yürürlükten kaldırılan ancak zararlandırıcı sigorta olayının meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu"nun 77’nci maddesi uyarınca, işverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı
./...
ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumluluktan konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Anılan madde ile, işverenlere, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından kapsamlı olarak, her türlü önlemi almak yanında, bir anlamda objektif özen yükümlülüğü de öngörülmektedir. Bu itibarla işverenin, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı takdirde gerekmeyeceği gibi bir düşünce ile almaktan sarfınazar etmesi kabul edilemez.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ile ..."nün (...) ortak Komisyonunda işçi sağlığının esasları: Bütün işkollarında işçinin fiziksel, ruhsal ve sosyo-ekonomik bakımdan sağlığını en üst düzeye çıkarmak ve bunun devamını sağlamak; çalışma şartları ve kullanılan zararlı maddeler nedeni ile işçi sağlığının bozulmasını engellemek; her işçiyi kendi fiziksel ve ruhsal yapısına uygun işte çalıştırmak; özet olarak işin işçiye ve işçinin ise uyumunu sağlamak olarak tanımlanmaktadır. Belirlenen amaçlara ulaşmak, dolayısıyla iş kazalarını ve meslek hastalıklarını önlemek temel sorumluluktur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.11.2006 gün ve E: 2006/10-696, K: 2006/704 sayılı kararı).
Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 53 ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 74’üncü maddesi hükmü uyarınca hukuk hâkimi kesinleşen ceza dosyasındaki maddi olgu ile bağlıdır.
Somut olayda; tescilsiz bina tadilat işyerinin çatısında çalışmakta olan sigortalının kendi kurduğu çıkrık tabir edilen makara düzeneği ile çatıya malzeme çekerken dengesini kaybedip düşerek öldüğü anlaşılmaktadır. Her ne kadar Mahkemece, işveren 5/8, sigortalıya 3/8 oranında kusur atfeden ve ceza dosyasında alındığı anlaşılan kusur raporu esas alınmak üzere hüküm kurulmuş ise de; yapılan değerlendirmeler itibariyle söz konusu raporun 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesini uygun olmadığı açıktır. Esasen yukarıda açıklandığı üzere, mahkumiyetle sonuçlansa bile ceza dosyasındaki kusur oranlarının işbu davaya ilişkin bağlayıcılığı da bulunmadığı ancak oluşa ilişkin maddi vakıaların bağlayıcı olduğu nazara alınarak, Mahkemece, iş güvenliği ve işçi sağlığı konularında uzman bilirkişilerden oluşacak kuruldan, 506 sayılı Kanun’un 26, 4857 sayılı Kanun’un 57, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün 2 ve devamı maddelerine uygun olarak düzenlenmiş kusur raporu alınarak, işverenin ve sigortalının kusur oran ve aidiyetlerinin gerçeğe uygun olarak tespiti gerekir.
2- ... bildirim sürelerini düzenleyen ve olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanun’un 4447 sayılı Kanunla değişik 9"uncu maddesi ile; işverenin, çalıştıracağı kimseleri işe başlatmadan önce örneği Kurumca hazırlanacak işe giriş bildirgeleriyle bildirmek yükümlülüğü olduğu, ancak inşaat işyerlerinde işe başlatılacak kimseler için işe başlatıldığı gün doğrudan veya iadeli taahhütlü olarak postaya verilen işe giriş bildirgeleriyle Kuruma, ilk kez işyeri bildirgesi verilen işyerlerinde ise işe alınanlar için en geç bir ay içinde verilen işe giriş bildirgelerinin de süresi içinde verilmiş sayılacağı öngörülmüştür.
Somut olayda; iş kazası inşaat işyerinden meydana gelmiştir. Sigortalının işe girişine ilişkin herhangi bir bildirge verilip verilmediği ve hangi tarihten itibaren davalı işverene ait işyerinde çalıştığı araştırılmamıştır. Sigortalının işe girdiği gün iş
../...
kazasının meydana geldiğinin anlaşılması halinde 506 sayılı Kanunun 10"uncu maddesinde beliritilen sorumluluk koşullarının oluşmayacağı nazara alınarak; işyerinin tesciline ait belgeler ve varsa işyeri sicil dosyası ile sigortalının özlük dosyası celbedilip, dosyadaki mevcut delillerle birlikte değerlendirilmek suretiyle, yukarıdaki açıklamalar ışığı altında yapılan değerlendirme ile varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgulara göre yapılacak irdeleme sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalıya iadesine, 11.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.