1. Hukuk Dairesi 2016/15895 E. , 2020/1094 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan ..."ın 148 ada 53, 148 ada 79, 108 ada 54, 150 ada 19, 11 ada 8 (taşlıkpınar mevkii), 148 ada 53 (söğütlük mevkii) ve 7 ada 17 parsel sayılı taşınmazlarını oğlu olan davalı ..."a satış suretiyle temlik ettiğini, işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının miras payı oranında iptali ile adına tescilini istemiş, 22.05.2014 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesinde 5 nolu taşınmaz olan 150 ada 26 parselin sehven taşlıkpınar mevkii 11 ada 8 parsel olarak yazıldığını belirterek bu taşınmaz yönünden talebini atiye terk etmiş, dava dilekçesinde 6 nolu taşınmaz olan söğütlük mevkiindeki 11 ada 8 parselin sehven 148 ada 53 parsel olarak yazıldığını belirterek, anılan parselin söğütlük mevkii 11 ada 8 parsel olarak düzeltilmesini istemiştir.
Davalı, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 150 ada 26 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın açılmamış sayılmasına, diğer taşınmazlar yönünden işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1935 doğumlu mirasbırakan ...’ın 24.06.2012 tarihinde ölümüyle geride mirasçı olarak davacı kızı ..., davalı oğlu ... ile kendisinden önce ölen kızı ...’in dava dışı çocukları ..., ... ve ...’ı bıraktığı, mirasbırakanın çekişme konusu 11 ada 8 (söğütlük mevkii), 143 ada 53 ve 79, 108 ada 54, 150 ada 19 parsel sayılı taşınmazları 24.08.1999 tarihinde davalı oğlu ...’a satış suretiyle temlik ettiği, çekişme konusu 7 ada 17 parseldeki ¼ payın eski tapu kaydına istinaden 24.04.1984 tarihinde davalı ... adına tespit edildiği, tespitin itiraz edilmeksizin 21.10.1985 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda HMK 190. madde ve TMK 6. madde gereğince herkes iddiasını ispatla mükelleftir.
Somut olaya gelince, davacı, temlikin mal kaçırma amacıyla yapıldığını kanıtlayamamış, dinlenen tek davacı tanığı da temliklerin muvazaalı olduğu yönünde beyanda bulunmamıştır.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.