Esas No: 2019/2474
Karar No: 2021/1829
Karar Tarihi: 15.12.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2474 Esas 2021/1829 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2474
KARAR NO: 2021/1829
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/10/2018
DOSYA NUMARASI: 2014/781 Esas - 2018/988 Karar
DAVA: Tazminat (Distribütörlük Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/12/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 17/03/2010 tarihinde distribütörlük sözleşmesi olduğunu, sözleşmenin 7. maddesine rağmen 01/04/2011 tarihi itibariyle davalı şirketin su verme işlemini durdurduğunu, müvekkili şirketin görev alanındaki alt bayilere bildirimde bulunmak suretiyle artık müvekkili şirketle çalışmayacağını bildirdiğini, fiili anlamda anlaşmanın davalı şirket tarafından tek taraflı olarak sona erdirildiğini, müvekkili şirketin davalı şirket tarafından zarara uğratıldığını, bu zararların distribütörlük sözleşmesinden doğan görevleri yerine getirmek için müvekkili şirket tarafından yapılan masraflar, görevin yerine getirilmesi için hizmet alımı nedeniyle başka kişi ve kuruluşlarla yapılan sözleşmelerden doğan taahhütler, faaliyet nedeniyle alınan yada kiralanan tüm mal ve araçların işe yaramaz hale gelmesi, 5 yıl süreyle mahrum olunan kâr şirketin içine düştüğü bu durum nedeniyle itibar kaybının yarattığı zararlar, sıfırdan oluşturulan bayi ağı ve sistemin tesisi bunun değer kaybı, aynı zamanda bu bayi ağının davalı şirketçe kullanılması sebebiyle taraflarında oluşan artı değer cari hesap nedeniyle doğan alacaklar, bayilerden geri ödenmeyen alacaklar, bayilerin taahhütlerinden doğan alacaklar, diğer tüm maddi ve manevi zararlar olduğunu belirterek, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı şirketin yapmış olduğu haksız davranışlar ve işlemler sonucunda fiilen sona erdirildiğinin tespiti ile ıslah hakları ve ek dava açma hakları saklı tutulmak üzere zararlarının her biri için 1.000,00 TL olmak üzere 9.000,00 TL'nin avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında ibraz ettiği ıslah dilekçesi ile dava değerini 283.458,04 TL olarak ıslah ettiklerini beyan etmiştir. Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; distribütörlük sözleşmesinin 3.10.maddesi uyarınca davalı müvekkilin hak ve menfaatlerini koruma yönünde işlemler yapacağını taahhüt etmesine rağmen davacı tarafın bu şartı ağır surette ihlal ettiğini ve yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davacı tarafın kendisinden önceki dönem ile kendi dönemi arasındaki satışlarda %59,5 oranında kayba sebebiyet verdiğini, bu zararların ...'nun zararı olduğunu, davacı tarafın gerektiği gibi çalışmadığı için yıllık hedefe ulaşma zorunluluğuna uymadığını, davacının sözleşmenin 3.11.maddesinde belirtilen bilgilendirme şartını yerine getirmediğini, ödemeler konusunda sözleşmenin 10.4.maddesine riayet etmediğini, ödemelerin çok geç yapıldığını, davacıya yaklaşık 200.000,00 TL tutarında maddi destekte bulunduğunu, davacı tarafla sözleşmenin fesih edilmesi olgusunun 19/04/2011 tarihli ihbarname ile gerçekleştiğini, nedeninin açıkça yazıldığını, fesih olgusunun haklı nedene dayandığını, davacı tarafa su verilmesi işleminin azaltma yoluna gidilmesinin, davacının gerçekleştirdiği satış oranları dikkate alınarak yapılmış bir işlem olduğunu, sözleşmenin feshedilmesi ile az su verilmesi durumunun söz konusu olmadığını, davacı tarafın sözleşme şartlarına riayet etmediği için müvekkili firmanın markası olan ...'nun pazarda kötü tanınmasına neden olduğunu, manevi zarar oluştuğunu, aynı zamanda davacı tarafın göndermediği ürünlere ilişkin olmak üzere fatura tanzim edip gönderdiğini belirterek, davacı tarafın açtığı haksız davanın reddine, sözleşmeden kaynaklı tüm zararlarına karşılık olmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Karşı davacı vekili ibraz ettiği 12.02.2012 tarihli dilekçesi ile, maddi tazminata ilişkin talep miktarının dayanağının, taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca, “yıllık hedefe ulaşamama”, “bilgilendirme şartını yerine getirmeme”, “ödeme dönemlerine riayet etmeme ve ödeme yapmama” nedenleriyle, ... markasının davacının sorumlu olduğu bölgede satışlarının düşmesinden, ödemelerin gecikmesinden ve davacıya/sahaya yapılan yaklaşık 200.000-TL bedel tutarındaki kaynaklı desteğin boşa çıkmasından kaynaklı olduğunu beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/10/2018 tarih ve 2014/781 Esas - 2018/988 Karar sayılı kararı ile; " .... Davalı-karşı davacı her ne kadar olağan fesih yolu ile sözleşmeyi feshettiğini beyan etmekte ise de Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 27/04/2016 Tarih ve 2015/15206 Esas ve 2016/4748 Karar sayılı kararı ile de "...dairemizin 22/10/2014 tarih 2014/7542 Esas-2014/16209 Karar ilamında da belirtildiği üzere; sözleşmede herhangi bir sebep gösterilmeksizin fesih hakkının bulunduğuna dair bir hüküm olması halinde dahi sözleşmenin feshi için haklı bir sebebin bulunması gerekmektedir." şeklinde benimsendiği üzere olağan fesih hakkının dahi haklı nedenle kullanılması gerektiği aksi değişle olağan fesih hakkının bile TMK md.2 anlamında hakkın kötüye kullanılması şeklinde kullanılamayacağının kabulü gerekmektedir.Kaldı ki 6098 sayılı TBK'nun m.640 'de adi ortaklık sözleşmesinin belirsiz süreli olması halinde taraflardan her birinin 6 ay önceden fesih bildiriminde bulunmak suretiyle sözleşmeyi sonlandırabileceği ve ancak fesih bildiriminin dürüstlük kurallarına aykırı olarak ve özellikle uygun olmayan zamanda yapılamayacağının öngörülmüş olması karşısında bu hükmün kıyasen sözleşmelerin olağan yolla veya olağanüstü yolla feshinin mümkün olduğu sözleşmelere uygulanabilecek olması ve bu kapsamda olağan ve olağanüstü fesih hakkının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde kullanılamayacağı bu hallerde bile feshin haklı nedene dayanması gerektiği görülmektedir. Kaldı ki Sapanca Asliye Hukuk Mahkemesine yazılan talimat neticesinde 2012/79 Talimat sayılı dosya üzerinden bilirkişi SMMM ...'dan alınan 06/02/2013 tarihli bilirkişi raporu ile davalı-karşı davacının davacıya mal göndermemesi nedeniyle 01/04/2011 tarihinden itibaren taraflar arasındaki cari hesabın işlememiş olması nedeniyle sözleşmenin bu tarih itibariyle davalı-karşı davacı tarafından fiilen feshedildiği ve bu haliyle somut olayımızda feshin olağan üstü fesih niteliğinde gerçekleştiği bu nedenle davalı-karşı davacının bu fesih hakkını kullanırken haklı nedene dayanması gerektiği halde davalı-karşı davacının fiili olarak gelişen olağan üstü fesih hakkını kullanmakta haklı olduğunun dosya kapsamıyla ispat edemediği görülmektedir. Davalı-karşı davacı her ne kadar davacının satış oranlarının azalmasını haklı neden olarak dile getirmiş ise de Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 18/04/2017 tarih 2015/14094 Esas-2017/2215 Karar sayılı kararında dile getirildiği üzere "...acentelik sözleşmesinin feshinde portföy azalmasının haklı neden olmayacağı..." şeklindeki içtihadı karşısında salt satış miktarının istenilen orana ulaşmamış olmasının haklı fesih nedeni olarak kabul edilemeyeceği görülmektedir. Tüm dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporları ile fesih nedeniyle davacının yoksun kaldığı kâr nedeniyle fesihten sonra elde etmesi muhtemel kâr mahrumiyeti nedeniyle zararı tespit edilememiş ise de fiili zararının 98.627,30 TL olarak tespit edilmiş olması karşısında davanın kısmen kabulü ile, taraflar arasında 17/03/2010 tarihinde akdedilmiş bulunan distribütörlük sözleşmesinin fesh olduğunun tespitine, davacının haksız fesihten dolayı oluşan 9.000,00 TL zararının dava tarihi olan 03/06/2011 tarihinden itibaren 89.627,30 TL zararının ise ıslah tarihi olan 21/04/2014 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2.maddesinde öngörülmüş olan avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karşı davanın reddine karar vermek gerekmiştir. " gerekçeleri ile; " ASIL DAVADA; Davanın KISMEN KABULÜ İLE, Taraflar arasında 17/03/2010 tarihinde akdedilmiş bulunan distribütörlük sözleşmesinin fesh olduğunun TESPİTİNE, Davacının haksız fesihten dolayı oluşan 9.000,00 TL zararının dava tarihi olan 03/06/2011 tarihinden itibaren 89.627,30 TL zararının ise ıslah tarihi olan 21/04/2014 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2.maddesinde öngörülmüş olan avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
KARŞI DAVADA; Karşı davanın REDDİNE, ... " karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı - karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı - karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin, davacı/k.davalı şirket ile 19 litrelik damacana suların satışı hususunda distribütörlük sözleşmesi imzaladığını ve davacı/k.davalı şirket ile sözleşme imza tarihi olan 17.03.2010 tarihinden itibaren çalışmaya başladığını, davacı/ k.davalı şirketin Ankara ... Noterliği'nin 12.04.2011 tarih ... yevmiye nolu ihtarnamesi ile müvekkili şirketin 01.04.2011 tarihi itibariyle sözleşmeyi fesih ettiğini ve başka bir distirübütör ile çalıştığını iddia ettiğini ve zararlarının tazminini talep ettiğini, bu ihtarnameye verdikleri Sapanca Noterliği'nin 19.04.2011 tarih ... yevmiye nolu cevabı ihtarnamede, davacı/k.davalı şirketin ihtarnamesinde iddia ettiği hususların gerçeği yansıtmadığını, başka bir distirübütör ile çalışılmadığını, ancak kendisinden önceki distirübütöre nazaran yaklaşık % 60 oranında satış kaybına sebebiyet veren ve ödemelerini düzenli ve sözleşmeye uygun olarak yapmayan, yani edimlerini yerine getirmeyen davacı/k.davalı şirket ile artık çalışamayacaklarını, ihtar tarihinden itibaren 3 ay sonrasında yürürlüğe girmek üzere sözleşmeyi haklı nedenle fesih ettiklerini ihtar ettiğini, bunun üzerine davacı/ k. davalı şirketin 3 aylık fesih bildirim sürelerini dahi beklemeden işbu davayı ikame ettiğini, Davacı/k.davalının, haksız olduğu bir konuda menfaat temin etmek gayesi ile dava açtığını, taleplerinin haksızlığının, davacı/k.davalıya gönderilen ihtarname içeriği ile sabit olduğunu, davacı/k.davalının kendisinden önceki distirübütöre nazaran yaklaşık %60 oranında satış kaybına sebebiyet verdiğini, müvekkil şirketin pazarda kötü tanınmasına sebebiyet verdiğini, sözleşmede belirtilen yıllık hedefe ulaşma zorunluluğuna uymadığını, müvekkilinin sahaya yaptığı yaklaşık 200.000 TL'yi heba ettiğini, ödemeleri düzenli yapmadığını ve ödenmeyen borçların icra kanalıyla tahsil edildiğini, yani davacı/k.davalı şirketin basiretli bir tacir gibi davranmayarak müvekkil şirketi zarara uğrattığını, hal böyle iken yerel mahkemenin gerekçeli kararında müvekkili şirketin sözleşmeyi fesih etmek için haklı ve olağan bir nedeni olmadığını, bu nedenle feshin olağanüstü olduğunu belirterek hataya düştüğünü, fatura bedellerinin icra kanalıyla tahsil edilmiş olmasının, satışların ciddi manada düşmüş olmasının (%60 civarı) olağan ve haklı nedenler olduğunu, gerek bilirkişi raporlarında gerekse yerel mahkemece yaptıkları tüm itirazlara rağmen karşı davanın dikkate alınmadığını, müvekkilin zararının hesaplanmadığını, Davanın kısmen kabulüne dayanak olan 18.06.2018 tarihli bilirkişi raporunda birçok hata bulunduğunu, bu rapora karşı dosyaya sundukları itiraz dilekçesinde, tespitlerin, tarafların muhasebe kayıtları (ticari defterleri) incelenmeksizin yapılamayacağını belirttiklerini, bilirkişi kurul raporunda “ Davalı-karşı davacı ..., 01.04.2011-19.07.2011 tarihleri arasında Davacı-k.davalı ... Şti’nin bölgesindeki alt bayilere veya burada satılmak üzere başka bir dağıtım kanalına ürün satıp satmadığı davalı-k.davacının bu muhasebe kayıtlarının olmaması nedeni ile tespit edilememiştir” cümlesinin, davanın başından beri tekrar ettikleri, ticari defterlerin de incelenmesi ve irdelenmesi suretiyle rapor hazırlanması gerektiği konusunda haklılıklarını ortaya koyduğunu, ticari defterlerin incelenmeyişinin bilirkişinin yorum suretiyle bir sonuca ulaşmasına sebebiyet verdiğini, somut bir delil var iken soyut delil ile görüş bildirmesine neden olduğunu, yerel mahkemenin de soyut beyanla hazırlanan, somut delile dayanmayan eksik ve hatalı rapora göre hüküm kurduğunu, müvekkili şirketin kesinlikle davacı-k.davalının bölgesinde davacı-k.davalıyı saf dışı bırakmak suretiyle bir satış yapmadığını, aksini ispat yükünün davacı-k.davalı tarafa düştüğünü, bu durumun yerel mahkemenin gerekçeli kararında da belirtildiğini, davacı-k.davalı tarafın da aksini ispat edecek hiçbir bilgi ve belgeyi dosyaya ibraz etmediğini, Yine boş damacanaların durumu hususunda da bilirkişilerce maddi gerçekten uzak bir görüş bildirildiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 8. maddesinde, delil sözleşmesinden bahsedildiğini, bu madde kapsamında taraflar arasındaki uyuşmazlıkların çözümünde tarafların resmi defter ve kayıtlarının kesin delil olduğu ve bu kayıtlar üzerinden çözümleneceğinin belirtildiğini, ortada böyle bir sözleşme var iken, bilirkişi heyetinin, dosyaya sunulmuş dayanaksız/teyit edilmemiş veriler üzerinden hesaplama yapmasının doğru olmadığını, rapora esas alınan 79.637,53 TL bedelli damacana iade bedeli faturasının, müvekkil ... firmasının defterlerinde kayıtlı olmadığını, bahse konu boş damacanaların müvekkili firmaya iade edilmediği gibi, iade edildiğine dair fatura kaydı da mevcut olmadığını, davacı/ karşı davalı ... firmasının, boş damacanaları, müvekkile iade ettiğini ispat etmesi gerektiğini, ancak bilirkişi heyetinin damacanaların uzun süre kullanılamayacağından bahisle damacanaların müvekkili firma tarafından alınması ve bedelinin ödenmesi gerektiğini belirttiklerini, davacı firma damacanaları teslimden kaçınır ise müvekkili firmanın bunları nasıl teslim alacağını anlamadıklarını, davacı şirket yetkililerinin basiretli davranmadığını, boş damacanaları ihmal ederek yahut kasti olarak müvekkile iade etmediklerini, dosyaya ibraz edilmiş 29.07.2013 tarihli raporun, işbu talebe konu iade faturalarla ilgili tespitinde, “iade faturalarına konu malların davalıya teslimine ilişkin, dosyada herhangi bir veriye rastlanmamıştır. Ayrıca, söz konusu düzenlenen faturaların üzerinde, teslim alan kısımlarının boş olduğu görülmüş olup” denilerek, bu talebin dayanaksız olduğunun tespit edildiğini, talep edilen bu kalem bu dosyada alınan 29.07.2013 tarihli bilirkişi raporu ile tescilli olarak hukuki dayanaktan yoksun olmasına rağmen bilirkişi kurulu raporunda bu kalemin davacı/k.davalı zararı olarak yazılmasının ve bu rapora göre hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davacı/karşı davalı ... firmasının, hizmet bedeli, damacana iade faturaları, bayi transfer bedeli, tanıtım masrafları, kurumsal destek zararı adı altında taleplerde bulunduğunu, ancak dayanak alınan bedellere dair faturaların tek taraflı olarak düzenlendiğini ve davalı - k. Davacı ... firmasına teslim edilmemiş faturalar olduğunu, içeriği kabul edilmemiş ve denetlenmemiş faturalara dayalı olarak, tahmini bir içerikle, müvekkiline sorumluluk yüklenemeyeceğini, Taraflar arasında, faturalara dayalı tüm alacaklardan kaynaklı olarak “kesin hükümle neticelenmiş” Sapanca Asliye Hukuk Mahkemesi'nin ve 14.06.2012 tarihli, 2011/262 E - 2012/242 K sayılı kararının dava dosyası içerisinde mevcut olduğunu, bu davanın, her iki tarafın ticari defterleri incelenerek değerlendirilmiş bir alacaklılık- borçluluk davası olduğunu, dolayısıyla davacı-k.davalı tarafın davalı-k.davacı ... A.Ş.’nden herhangi bir alacağı olmadığı ve aksine borçlu olduğu hususlarının kesinleşmiş mahkeme kararı ile sabit olduğunu, davacı/ karşı davalının Sapanca Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kesinleşmiş 2011/262 E - 2012/242 K sayılı davasının açılmasına (öncelikle icra takibine) sebebiyet verdiğini, ... firmasının sözleşme süresi içerisinde kesinleşmiş mahkeme kararı ile sabit olacak şekilde 37.491,24 TL miktarında su bedelini ödemediğinin ortada olduğunu, davacı ... firmasının, kesin hükümle neticelendiği üzere, su bedellerini/borçlarını ödememesine rağmen, müvekkili firmanın bildirimsiz fesih yaptığı şeklinde anlaşılmaz bir sonuca ulaşılmasının ve bu sonuca göre hüküm kurulmasının açıkça yasaya aykrılık teşkil ettiğini, ... firmasının su bedellerini ödemeyişi ve sözleşmede belirtilen 45 günlük süreye riayet etmemesi, % 60 civarında satışlarda düşüş yaşaması ve müvekkil şirketi zarara uğratmasının müvekkili açısından olağan ve haklı nedenle fesih sebepleri olduğunu, yerel mahkemenin gerekçesinde belirttiği gibi haklı nedene dayanmayan olağanüstü bir feshin söz konusu olmadığını, mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olup maddi gerçeğe de alenen aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK'nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl dava, taraflar arasında akdedilen distribütörlük sözleşmesinin haksız fesih edildiğininin tespiti ile haksız fesih nedeniyle uğranılan zararların tahsili; karşı dava ise, sözleşmeye aykırılık nedeniyle uğranılan zararların tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş, karara karşı asıl davada davalı, karşı davada davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında 07/03/2010 tarihli, davalı firma tarafından üretilen veya dağıtımı yapılan ürünler ile ilgili olarak distribütöre 19 lt. damacana su ürün segmentinde temsil bayilik kurma hak ve yetkisinin verildiği distribütörlük sözleşmesi aktedildiği, davacının distribütör, davalının "distribütörlük veren" olduğu, sözleşmenin 7. maddesinde, sözleşme süresinin 5 yıl olduğu, ancak taraflardan herhangi birinin haklı sebeple ve 3 ay önceden diğer tarafa yazılı ihbarda bulunmak kaydıyla dilediği zaman sözleşmeyi feshedebileceğinin düzenlendiği, Davacı tarafça Ankara ... Noterliğinin 12/04/2011 tarih ... yevmiye nolu ihtarnamesi ile; taraflar arasındaki 17.03.2010 tarihli distribütörlük sözleşmesinin 7. maddesine göre sözleşme süresinin 5 yıl olduğu, fesih sebepleri ve şeklinin belirtildiği, sözleşmenin bu maddesine rağmen 01.04.2011 tarihi itibari ile davacıya usulüne ilişkin hiçbir bildirimde bulunmadan davalının su vermeyi durdurduğu ve aynı gün davacı şirketin görev alanındaki bayilerine bildirimde bulunmak suretiyle artık distribütörle çalışılmayacağı, yeni su temin yerlerinin nereleri olduğunun bildirildiği, bu bayilere suyu başka bir yolla temin etmeye başladıklarının anlaşıldığı, bu şekilde davranmak suretiyle taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı davranıldığı gibi aradaki anlaşmanın davalı tarafça fiilen sona erdirilmiş bulunulduğu, yukarıda belirtilen olaylar sonucunda taraflar arasında yapılan anlaşmaya, Rekabet Yasası'na, Türk ticaret Kanunu'na, Borçlar Kanunu'na ve diğer mevzuat, ticari örf adetlere aykırı davranıldığının açık olduğu, bu nedenle davacı şirketin yapılan işlem ve eylemler sonucu uğramış olduğu tüm zararları tazmin edilmesinin talep edildiği, Davalı tarafça davacıya gönderilen Sapanca Noterliğinin 19/04/2011 tarih ve ... yevmiye nolu cevabi ihtarnamesi ile, 01.04.2011 tarihi itibari ile sözleşmenin feshedildiği olgusu ve başka bir distribütörle çalışıldığı olgusunun gerçeği yansıtmadığı, ... Ltd Şti'nin, yıllık satış rakamları doğrultusunda ürün gönderimi kararı alındığı ve bu doğrultuda hareket edildiği, ... Ltd.Şti tarafından sözleşmeye aykırı hareket edilmesi nedeniyle ... AŞ’nin ciddi oranlarda maddi ve manevi zarara uğradığı, ... Ltd.Şti ile aktedilen sözleşmenin açıklanan nedenlerle işbu ihtarname tarihinde (3 ay sonrasında yürürlüğe girmek üzere) feshedildiği ve sözleşmede öngörülen 200.000 TL cezai şart bedeli ile uğradıkları ve uğrayacakları maddi manevi tüm zararlarının işbu taraflarına ödenmesinin bildirildiği görülmektedir. Sapanca Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/307 esas 2014/462 karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davacının, işbu dosyada davalı ... Anonim Şirketi, davalının, işbu dosyada davacı ... Ltd Şti olduğu, davacı tarafça taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesi uyarınca davalıya satışı yapılan mallara ilişkin faturalı alacağın davalı tarafça ödenmediği, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu belirtilerek, davalının itirazın iptaline karar verilmesinin talep edildiği, mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davanın kabulü ile davalı borçlu ... Ltd.Şti.'nin icra takibine yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına, asıl alacak miktarının %40'ına tekabül eden icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verildiği, kararın Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin temyiz ve karar düzeltme incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır. İşbu dosyada davacının ilk talebi sözleşmenin feshedildiğinin tespiti olup, talep ettiği zarar kalemleri sözleşmenin haksız olarak feshedilmesi halinde istenebilecek niteliktedir. Mahkemece alınan bilirkişi raporlarında davalı tarafça davacıya en son 29.03.2011 tarihinde su satışı yapıldığı, 01.04.2011 tarihinden itibaren yapılan bir satış bulunmadığı tespit edilmiştir. Davalı tarafça, davacının su sipariş etmediği için satış yapılmadığı savunulmuş, davacı ise sözlü olarak istemelerine rağmen davacının su vermediği iddia edilmiştir. Son satış 29.03.2011 tarihinde yapıldığına göre, davacı tarafça, davalıya bu tarihten 12 gün sonra ihtarname gönderilerek, davalının su vermeyi durdurduğu, davacı şirketin görev alanındaki bayilerine bildirimde bulunmak suretiyle artık davacı distribütörle çalışılmayacağı, yeni su temin yerlerinin nereleri olduğunun bildirildiği, bu bayilere suyu başka bir yolla temin etmeye başladıklarının anlaşıldığı belirtilerek, aradaki anlaşmanın davalı tarafça fiilen sona erdirildiği, feshin haksız olduğu gerekçesi ile, işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafça gönderilen cevabi ihtarnamede, 01.04.2011 tarihi itibari ile sözleşmenin feshedildiği olgusu ve başka bir distribütörle çalışıldığı olgusunun gerçeği yansıtmadığı, ... Ltd Şti'nin, yıllık satış rakamları doğrultusunda ürün gönderimi kararı alındığı ve bu doğrultuda hareket edildiği belirtilmiştir. Dosya kapsamında davalının başka bir gerçek yada tüzel kişiye davacının bölgesinde distribütörlük verdiği veya davacının satış bölgesine fiilen kendisinin veya başka bir şekilde su vermeye devam ettiğine dair delil bulunmadığı gibi, 01.04.2011 12.04.2011 tarihleri arasında davacı tarafça davalıdan su verilmesinin istendiğine dair de herhangi bir yazılı delil bulunmamaktadır. Sözleşmenin 7. maddesinde feshin yazılı ihbarda bulunmak kaydıyla yapılabileceği düzenlenmiştir. Davacı tarafça, davalının fiili olarak sözleşmeyi feshettiği iddiasına dayanak olarak gösterdiği, istenilmesine rağmen su verilmediği, başka birine davacının bölgesinde distribütörlük verildiği veya başka bir şekilde davacı saf dışı edilerek su temin edildiği, ya da davacının bayilerine davacı ile olan distribütörlük sözleşmesinin sona erdirildiğinin bildirildiği ispatlanmadığı gibi, Sapanca Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/307 esas 2014/462 karar sayılı kararına göre, sözleşmenin devamı sırasında davacının davalıya olan borçlarını kısmen ödemediği nazara alındığında, borç ödenmeden su verilmemesinin de sözleşmenin feshi anlamına gelmeyeceği, davacı ihtarından önce sözleşmenin 7. maddesi uyarınca davalı tarafça davacıya gönderilen yazılı bir fesih de bulunmadığı dikkate alındığında, sözleşmenin davalı tarafça 01/04/2011 tarihinde fiili olarak feshedildiği iddiası ile feshin sonuçlarına bağlı tazminat talebinde bulunulmasının hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığı, bu hali ile sözleşmenin davalı tarafça 01/04/2011 tarihinde feshedildiğinin ispatlanmadığı, Öte yandan, davalı tarafça, davacıya gönderilen cevabi ihtarnamede, sözleşmenin ihtarname tarihi itibarı ile, ancak 3 ay sonra yürürlüğe girmek üzere feshedildiği bildirilerek fesih iradesinin ortaya konulduğu, davalı tarafça gönderilen ihtarnamenin tarihi 19.04.2011 olup, işbu davanın ihtarnamede belirtilen 3 aylık süre dolmadan 10.05.2011 tarihinde açıldığı, dolayısıyla dava tarihi itibari ile sözleşme ayakta olup sözleşmenin devam ettiği süre içerisinde davacı tarafça ileri sürülen taleplerin incelenmesinin mümkün olmadığı nazara alınarak, asıl davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Karşı dava ise 03/06/2011 tarihinde açılmış olup, bu tarih itibarı ile, sözleşmenin feshinin henüz yürürlüğe girmediği, karşı davadaki taleplerin de sözleşmenin feshi halinde ileri sürülebileceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, farklı gerekçeyle red kararı verilmesi doğru değil ise de, mahkeme kararı sonucu itibarı ile doğrudur.Açıklanan nedenlerle, asıl davada davalı/karşı davada davacı vekilinin, karşı dava yönünden istinaf başvurusunun usulen kabulüne, HMK'nın 353/1-b2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının gerekçesi düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kararın kaldırılmasına; asıl dava yönünden istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK'nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; A)Davalı - karşı davacı ... A.Ş.'nin asıl dava yönünden istinaf başvurusunun esastan kabulü, karşı dava yönünden istinaf başvurusunun usulen KABULÜ ile;
İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 10/10/2018 tarih ve 2014/781 Esas - 2018/988 Karar sayılı kararının, asıl ve karşı dava yönünden HMK'nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle, B) Asıl dava yönünden; 1-Davanın REDDİNE, 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL harcın, davacı tarafından peşin olarak yatırılan toplam 4.821,65 TL harçtan (133,65.TL peşin harç + 4.688,00 TL ıslah harcı) mahsubu ile bakiye 4.762,35 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı ... Ltd. Şti.'ye iadesine, 3-Davalı ... A.Ş. lehine dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 28.292,06 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı ... A.Ş.'ye verilmesine, 4-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan 6.653,00 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalı ... A.Ş. tarafından sarf edildiği anlaşılan 433,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, C) Karşı dava yönünden; 1-Karşı davanın REDDİNE, 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL harcın, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 148,50 TL harçtan mahsubu ile bakiye 89,2 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı ... A.Ş.'ye iadesine, 3-Davalı ... Ltd. Şti. lehine dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 5.100, TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı ... Ltd. Şti.'ye verilmesine, 4-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, D) Asıl ve karşı davada yönünden; 1-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: E)Harçlar Kanunu gereğince istinaf kanun yoluna başvuran davalı - karşı davacı ... A.Ş. tarafından asıl ve karşı dava yönünden ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, F)Davalı - karşı davacı ... A.Ş. tarafından asıl ve karşı dava yönünden ayrı ayrı yatırılan istinaf karar harçlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı- karşı davacıya iadesine, G)Davalı - karşı davacı ... A.Ş. tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 242,6 TL ( 121,3.TLx2 ) istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 26,00 TL posta gideri olmak üzere; toplam 268,6 TL yargılama giderinin, davacı - karşı davalı ... Ltd. Şti.'den alınarak davalı - karşı davacı ... A.Ş.'ye verilmesine, H)Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay'da temyiz yolu açık olmak üzere 15/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.