Esas No: 2020/1455
Karar No: 2021/733
Karar Tarihi: 08.04.2021
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2020/1455 Esas 2021/733 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1455
Karar No : 2021/733
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …
KARŞI TARAF (DAVACI) : … Eğitim Merkezi Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Sekizinci Dairesinin 26/11/2019 tarih ve E:2019/4434, K:2019/10746 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 18/05/2012 tarih ve 28296 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliği'nin 3. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinin, 16. maddesinin 3. fıkrasının, 19. maddesinin 1. fıkrasının, 20. maddesinin 1. fıkrasının, 22. maddesinin 2. fıkrasının, 25. maddesinin 2., 3. ve 4. fıkralarının, 29. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinin, 31. maddesinin 1. ve 4. fıkralarının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 26/11/2019 tarih ve E:2019/4434, K:2019/10746 sayılı kararıyla; davanın reddine yönelik Dairelerinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, dava konusu Yönetmeliğin 25. maddesinin 3. ve 4. fıkralarına yönelik kısımlarının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 19/12/2018 tarih ve E:2015/432, K:2018/503 sayılı kararıyla bozulması üzerine söz konusu bozma kararına uyularak;
Anayasa'nın "Özel hayatın gizliliği" başlıklı 20. maddesinde, herkesin, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme ve kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasının isteme hakkına sahip olduğu; bu hakkın; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsadığı; kişisel verilerin, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği belirtilmek suretiyle, kişisel verilerin korunmasının, özel hayatın gizliliğinin korunması kapsamında güvenceye bağlandığı;
Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Özel Hayatın ve Aile Hayatının Korunması" başlıklı 8. maddesinde, herkesin özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu, bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesinin, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabileceğinin kurala bağlandığı; Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin "Mahremiyet Hakkı" başlıklı 17. maddesinde ise, hiç kimsenin özel ve aile yaşamına, konutuna veya haberleşmesine keyfi veya hukuka aykırı olarak müdahale edilemeyeceği; onuru veya itibarının hukuka aykırı saldırılara maruz bırakılamayacağı, herkesin bu tür saldırılara veya müdahalelere karşı hukuk tarafından korunma hakkına sahip olduğunun belirtildiği;
652 Sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 36. maddesinin 1. fıkrasında, Bakanlığın, görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla izin verilen konularda idari düzenlemeler yapabileceğinin hüküm altına alındığı,
Dava konusu Yönetmeliğin 25. maddesinin 3. fıkrasında, kurumlarca engelli bireylerin ders devam takiplerinin, ders başlangıcından önce ve ders bitiminde engelli birey modülünde yer alan kimlik doğrulama sistemi ile yapılacağı; 4. fıkrasında, kurumlarca; eğitim personelinin ders devam takibinin ise giriş ve çıkışlarda engelli birey modülünde yer alan kimlik doğrulama sistemi ile yapılacağı kurallarına yer verildiği;
İdarelerce, gelişen teknolojinin kamu hizmetlerinin etkin ve verimli yürütülmesini kolaylaştırıcı etki sağlaması amacıyla, kamu kesiminde kullanılmaya başlanması mümkün olmakla birlikte, teknoloji kullanılarak kişisel verilerin kayıt altına alınması uygulamasının, ilgili Anayasal düzenleme uyarınca belirli bir yasal çerçeve içine oturtulması, konuya ilişkin usul ve esasların yasa hükmü ile tespit edilmesi ve yine Anayasa'daki ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası andlaşmalardaki temel hak ve özgürlüklere ilişkin hükümlere uygun olması gerektiği;
24/03/2016 tarih ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun 6. maddesi ve 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 43. maddesine 02/12/2016 tarihinde eklenen 3. fıkrasıyla 01/09/2017 tarihinden itibaren biyometrik kimlik doğrulama sistemi uygulamasına cevaz verilmiş ise de, belirtilen Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin (yürürlüğe giriş tarihi 694 sayılı KHK'nın 183. maddesiyle 01/09/2018 olarak değiştirildiğinden) henüz yürürlüğe girmemiş olduğu ve 6698 sayılı Kanun'un koruyucu ve bilgilendirici hükümlerinin davaya konu kuralın tesisinden sonra yürürlüğe girdiği ve belli koşullarda kişisel verilere erişime izin verildiği gözetildiğinde, işlem tarihi itibarıyla Yönetmeliğin dava konusu ilgili hükümlerini hukuka uygun hale getirmeyeceği;
Kişisel verilerin işlenmesine ilişkin olarak davaya konu düzenlemenin tesis edildiği tarihte, Anayasa'nın 20. maddesi hükmü çerçevesinde yürürlüğe konulmuş yasal bir düzenleme bulunmadığı gibi, kişisel verilerin alınması, depolanması ve işlenmesi konusunda işlem tesis etme yönünden davalı idareye yetki veren bir yasanın da mevcut olmadığı;
Bu bağlamda, Anayasa hükümleri ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası andlaşmalar uyarınca güvence altına alınan ve kanunla düzenlenmesi gereken kişisel verilerin işlenmesine ilişkin olarak uygulamanın sınırlarını, kişisel verinin nasıl depolanıp, kullanılacağını tespit eden; usul ve esaslarını gösteren dava konusu düzenlemeden önce yürürlüğe konulmuş dayanak bir yasal düzenleme olmaması nedeniyle, dava konusu Yönetmeliğin 25. maddesinin 3. ve 4. fıkralarında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu düzenlemelerin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, dava konusu Yönetmelik hükümleri mevzuatta öngörülen usul ve esaslar doğrultusunda hukuka uygun bir şekilde tesis edildiği halde farklı bir yorumla değerlendirme yapılarak oluşturulan gerekçe ile verilen Daire kararında hukuki isabet bulunmadığından, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'UN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin ikinci fıkrasında, Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulmasının;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkün olduğu belirtilmiş; dördüncü fıkrasında, "Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde bu madde ile ısrar hariç 50. madde hükümleri kıyasen uygulanır." denilmiş; 50. maddesinin dördüncü fıkrasında ise Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesinin, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu kararı; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 19/12/2018 tarih ve E:2015/432, K:2018/503 sayılı kısmen bozma kararında belirtilen gerekçeler göz önüne alınarak verilmiş bir karar olduğundan, usul ve hukuka uygun bulunmakta ve bozulmasını gerektirecek bir hukuka aykırılık taşımamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin reddine,
2. Dava konusu düzenlemenin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu 26/11/2019 tarih ve E:2019/4434, K:2019/10746 sayılı kararının ONANMASINA,
3.Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/04/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- Daire kararında, kişisel verilerin işlenmesine ilişkin olarak davaya konu düzenlemenin tesis edildiği tarihte, Anayasa'nın 20. maddesi hükmü çerçevesinde yürürlüğe konulmuş yasal bir düzenleme bulunmadığı gibi, kişisel verilerin alınması, depolanması ve işlenmesi konusunda işlem tesis etme yönünden davalı idareye yetki veren bir yasanın da mevcut olmadığı; 24/03/2016 tarih ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun 6. maddesi ve 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 43. maddesine 02/12/2016 tarihinde eklenen 3. fıkrasıyla 01/09/2017 tarihinden itibaren biyometrik kimlik doğrulama sistemi uygulamasına cevaz verilmiş ise de, belirtilen Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin (yürürlüğe giriş tarihi 694 sayılı KHK'nın 183. maddesiyle 01/09/2018 olarak değiştirildiğinden) henüz yürürlüğe girmemiş olduğu ve 6698 sayılı Kanun'un koruyucu ve bilgilendirici hükümlerinin davaya konu kuralın tesisinden sonra yürürlüğe girdiği ve belli koşullarda kişisel verilere erişime izin verildiği gözetildiğinde, işlem tarihi itibarıyla Yönetmeliğin dava konusu ilgili hükümlerini hukuka uygun hale getirmeyeceği gerekçesiyle dava konusu Yönetmeliğin 25. maddesinin 3. ve 4. fıkralarının iptaline karar verilmiştir.
Ancak, karar tarihinden önce, kişisel verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasları düzenlemek amacıyla hazırlanan 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu 07/04/2016 tarih ve 29677 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş, 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 43. maddesine 02/12/2016 tarihinde eklenen 3. fıkra ile 01/09/2018 tarihinden itibaren biyometrik kimlik doğrulama sistemi uygulamasına cevaz verilmiştir.
Düzenleyici işlemlerin hukuka uygunluk denetimi yapılırken, bireysel işlemlerden farklı olarak "işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla değerlendirilmesi" genel ilkesi yerine, düzenleyici işlemlerin "karar tarihi itibarıyla" değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira, düzenleyici işlemlerde, işlemin yürürlüğe konulduğu tarihte üst hukuk normlarına aykırılık bulunsa/bulunmasa da zaman içinde üst hukuk normlarında yapılan düzenlemeler ya da üst hukuk normlarına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi ve idari yargı mercilerince verilen kararlar nedeniyle dava konusu edilen düzenleyici işlemler, yasal dayanaktan yoksun kalabileceği gibi, sonradan yasal dayanağa da kavuşabilir.
Belirtilen nedenlerle, karar tarihi itibarıyla dava konusu Yönetmeliğin 25. maddesinin 3. ve 4. fıkralarının kanuni dayanağının bulunduğu ve üst hukuk normlarına aykırılık taşımadığı sonucuna varıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 43. maddesinin karar tarihi itibarıyla son hali göz önünde bulundurulmaksızın verilen iptal kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.