Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/7212
Karar No: 2013/8906
Karar Tarihi: 12.06.2013

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2013/7212 Esas 2013/8906 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2013/7212 E.  ,  2013/8906 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 16/05/2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 28/02/2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R

    Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davalı, davacının kendi muvazaasına dayanamayacağını, orantısız mal taksimi olduğu belirtilmekte ise de kendi ekonomik durumunun davacıya göre daha iyi olduğunu, mektubun yapılan işlemi ikrar etmediğini, kabul edilse dahi mektubun davacıya hitaben yazılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davacının ileri sürdüğü mektup niteliğindeki belgenin taraflar arasında inanç sözleşmesinin yapıldığına dair delil niteliğinde olmadığı, yazılı delil başlangıcı mahiyetinde de bulunmadığı, davacı tarafça açıkça yemin deliline de dayanılmadığından davanın ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
    İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
    İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
    İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
    İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
    İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
    Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
    Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
    İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.
    Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin zimmet suçlaması ile ... Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığını, davacının da içinde bulunduğu kooperatif yöneticilerinin cezalandırıldığını, aleyhine çok sayıda tazminat davalarının açılmasından endişe ettiğinden tarafların müşterek murislerinden intikal edecek taşınmazların taksimi ile kendisine düşen taşınmazların tapu kayıtlarının davalı üzerinde kalması konusunda anlaştıklarını ancak davalının devretmediğini ve davacı aleyhine müdahalenin men"i davasını açtığını belirterek ... Köyü 912, 951 sayılı parsellerin tamamının, 2166 parsel sayılı taşınmazın 9/14 hissesine ilişkin tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.
    Tarafların müşterek murislerinden intikal eden taşınmazların tüm mirasçılar arasında tapuda düzenlenen taksim sözleşmesine göre davacı ile birlikte tüm mirasçılara eşit oranda paylaştırılması gerekirken davacıya çok az miktarda yer bırakıldığı, davalı dışındaki diğer mirasçılara yaklaşık aynı miktarda davalıya ise diğer mirasçıların yaklaşık 2 katı oranında taşınmaz verildiği 08.02.1995 tarihli akit tablosundan anlaşılmaktadır.
    Davalının elinden çıkan ve tarafların kızkardeşi ..."e hitaben yazdığı 12.02.1995 tarihli mektupta tarafların iradelerine uygun paylaşıma göre davacıya düşen ancak davalının kendi uhdesinde bulundurduğu miras payı ev ve arazilerden söz ettiği saptanmıştır. Davacı tarafından dosyaya delil olarak sunulan ve davalı tarafından da inkar edilmeyen bu mektubun Dairemizin yukarıda açıklanan ilkeleri doğrultusunda yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi gerekir.
    Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda gerekli inceleme ve araştırma yapılarak, tarafların gösterdiği tanıklar dinlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 12.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi