10. Hukuk Dairesi 2015/10021 E. , 2015/11436 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hizmet döküm cetvelinde davaya konu süre ile çakışır şekilde 19.04.2004 - 22.04.2004 tarihleri arasında dava dışı 1041491.55 sicil nolu işyerinde geçen 4 günlük sigortalılık süresinin bulunduğu anlaşılan davacının, 01.07.1995 - 19.04.2005 tarihleri arasında davalı işverenler nezdinde hizmet akdine dayalı olarak gerçekleşen ve Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin açtığı davada; mahkemece, yapılan yargılamada, davacının askerlikte geçen 21.08.1999 - 21.02.2001 tarihleri arasındaki dönem hariç olmak üzere 01.07.1995 - 19.04.2005 tarihleri arasında 2975 gün süreyle çalıştığının tespitine karar verilerek istem kısmen hüküm altına alınmıştır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 79/10. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır. Ayrıca, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde
./...
açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Eldeki dava dosyasına konu olayda; mahkemece, yapılan araştırma ve inceleme, hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Zira, davacının hizmet döküm cetvelindeki dava dışı 1041491.55 sicil nolu işyerinde geçen çalışmaların davacının abisi olan ..."e ait olduğu ve anılan işyerinde 19.04.2004 tarihinde çalışmaya başlandığı yönünde ... adına düzenlenmiş olan sigortalı işe giriş bildirgesindeki imzanın da davacıya ait olmadığı yönündeki davacı vekilinin iddialarına rağmen, bahse konu giriş bildirgesindeki imzanın davacıya aidiyeti hususunda imza incelemesi yaptırılmadığı, ayrıca uyuşmazlık konusu tarihleri içerir dönemsel sigorta primleri bordroları ile aylık prim ve hizmet belgelerinin Kurumdan getirtilerek anılan bordrolarda ve belgelerde bildirimleri yapılan sigortalıların tanık sıfatıyla dinlenmedikleri anlaşılmaktadır.
Mahkemece, öncelikle, dava dışı 1041491.55 sicil nolu işyerinde 19.04.2004 tarihinde çalışmaya başlandığı yönünde düzenlenmiş olan sigortalı işe giriş bildirgesindeki imzanın davacıya aidiyeti hususunda imza incelemesi yaptırılmalı, şayet bahse konu işe giriş bildirgesindeki imzanın davacıya ait olduğu saptanırsa ve bu işyeri ile davalı işverenler arasında organik bir bağın da bulunmadığı sonucuna varılırsa, 19.04.2004 tarihi öncesine ilişkin istemin hak düşürücü süreye uğradığı gözetilmeli, davacının çalışmasının süresinin ve niteliğinin belirlenmesi için, tarafların gösterdiği tanıklarla yetinilmeyip, re"sen araştırma yapılarak, uyuşmazlık konusu tarihleri içerir dönemsel sigorta primleri bordroları ile aylık prim ve hizmet belgelerinin Kurumdan getirtilerek anılan bordrolarda ve belgelerde bildirimleri yapılan sigortalıların beyanlarına başvurulmalı, davacının kayıtlarda görünmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği, ya da bildirim dışı kaldığı hususu,
çalışmanın varlığı ve kesintili olup olmadığı yöntemince araştırılmalı, toplanan tüm kanıtlar birlikte değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek hâlinde davacıya ve davalı işverenlere iadesine, 09.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.