Esas No: 2021/6681
Karar No: 2022/1673
Karar Tarihi: 01.03.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/6681 Esas 2022/1673 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2021/6681 E. , 2022/1673 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak ve itirazın iptali davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davaların kabulüne yönelik olarak verilen hüküm, asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 01/03/2022 tarihinde asıl ve birleşen davada davacı vekili Av. ..., ile asıl ve birleşen davada davalı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Asıl davada davacı, davalı şirketin idaresinin mahkeme kararı ile kayyım heyetine verilmesi üzerine kayyım heyeti ile yapılan anlaşma gereğince 01/03/2009 ile 20/07/2009 tarihleri arasında şirketin avukatlığını yaptığını, 01/06/2009 tarihinde kayyım heyeti değiştirilince yeni kayyım tarafından 20/07/2009 tarihinde haksız olarak azledildiğini ileri sürerek, takip ettiği 2008/719 esas, 2008/723 esas ve 2008/77 esas sayılı dosyalar için 105.183,00-TL akdi vekalet ücretinin azil tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Birleşen davada davacı, 04/03/2009 tarihli avukatlık ücreti sözleşmesi uyarınca davalı şirketin vekili olarak hizmet verdiğini, avukatlık sözleşmesinin Bayındır Noterliğinin 20/07/2009 tarihli azilnamesi ile haksız olarak sonlandırıldığını, görev yaptığı 15 dosyanın bulunduğunu, Bayındır Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/284 esas sayılı dosyasında yalnızca 3 dosya yönünden alacağının haksız azil tarihi olan 20/07/2009 tarihinden itibaren işleyen faizi ile birlikte hüküm altına alındığını, anılı dosyada yalnızca akdi vekalet ücreti yönünden hesaplama yapıldığını, karşı yan vekalet ücretleri ile diğer dosyalardaki alacaklarının da talep edilebilir olduğunun belirlendiğini, bu şekilde haksız azil olgusunun ortaya çıktığını, haksız azil tarihinden itibaren vekalet ücretinin tahsili amacıyla davalı aleyhine İzmir 9. İcra Müdürlüğünün 2014/6777 sayılı dosyası ile takip başlattığını, itiraz üzerine takibin durduğunu belirterek, davalı aleyhine başlatılan İzmir 9. İcra Müdürlüğünün 2014/6777 sayılı dosyasına vaki itirazın iptalini, takibin devamını, haksız itiraz nedeniyle %20'den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı, Bayındır Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/124 esas sayılı dosyası ile 10/02/2009 tarihinde şirketin yönetiminin...dan oluşan kayyım heyetine tevdi edildiğini, belirtilen heyetin 04/03/2009 tarihinde davacı avukat ile vekalet sözleşmesi imzaladığını, aynı mahkemenin kayyım heyeti üyelerinden ...hakkındaki şikayetleri nedeni ile 15/06/2009 tarihinden kayyım heyetinin görevine son verildiğini ve başka bir kayyımın göreve atandığını, yeni kayyımın davacıyı, talimat almaksızın şirket adına yüksek meblağlı davalar açtığı, şirket ortakları tarafından savcılığa şikayet edildiği ve hakkında suçlamalar olduğu gerekçesi ile 20/07/2009 tarihinde vekaletten azlettiğini, davacının vesayet makamından hiçbir için izin almadan davalar açtığını, açtığı davaların harcını yatırmadığını, takip ettiğini iddia ettiği dosyalarda vekalet görevini kötüye kullandığını, yapılması gereken iş ve işlerin yapılmadığını savunarak, asıl ve birleşen davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece 16/07/2014 tarihinde, davanın kabulü ile 105.183,00-TL alacağın 20/07/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair verilen karar, davalının temyizi üzerine (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince verilen 03/03/2016 tarihli ve 2015/8244 E. 2016/6551 K. sayılı kararla "... Mahkemece vekalet ücreti talep edilen üç dosya açısından azlin haksız olduğu kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmiştir. Ancak vekalet ilişkisi ve azil işlemi bir bütün olduğundan azlin haklı olup olmadığı değerlendirilirken; avukatın yaptığı tüm işlemler itibari ile incelenmeli, görev yaptığı tüm dosyalar ayrı ayrı irdelenmelidir. Bu nedenle mahkemece, sadece ücret talep edilen üç dosya açısından değil, davalı tarafından bildirilen dosyalarla birlikte takip edilen tüm dosyalar açısından değerlendirme yapılmalı ve azlin haklı olup olmadığı belirlenmelidir. Mahkemece eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece uyulan bozma ilamı doğrultusunda, asıl davanın kabulü ile 105.183,00-TL vekalet ücreti alacağının temerrüt tarihi olan 28/07/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen davanın kabulü ile İzmir 9. İcra Müdürlüğünün 2014/6777 esas sayılı takip dosyasında davalının yaptığı itirazın iptali ile davalı hakkında takibin 305.875,80-TL üzerinden devamına, takip tarihinden itibaren kabul edilen miktara yasal faiz işletilmesine, şartları bulunmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Asıl ve birleşen dava, vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkindir. Avukatın, vekil olarak borçları Borçlar Kanununun 389. (Yeni Borçlar Kanunu 505. md) ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine (Yeni Borçlar Kanunu 506. md) göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri
görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; davacı avukat tarafından davalı şirket vekili olarak Bayındır Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/148 esas sayılı dosyasında 29/05/2009 tarihinde 700.000,00-TL, 2009/149 esas sayılı dosyasında 29/05/2009 tarihinde 700.000,00-TL, 2009/150 esas sayılı dosyasında 29/05/2009 tarihinde 55.604,07-TL ve 2009/187 esas sayılı dosyasında 18/06/2009 tarihinde 200.000,00-TL miktarlı olmak üzere adli yardım talepli alacak davaları açıldığı, 1086 sayılı HUMK’nun müzahereti adliye başlıklı 465. maddesinde; “Kendisiyle ailesini meişetçe ehemmiyetli zarurete düşürmeksizin masarifi lazimeyi kısmen veya tamamen ifadan aciz olan kimselerle müessesatı hayriye iddia ve müdafaalarında veya icraya ve ihtiyati tedbirlere müracaatlarında haklı olduklarına dair delil gösterirlerse müzahereti adliyeye nail olabilirler. Ecnebilerin müzahereti adliyeye nail olabilmeleri muamelei mütekabilenin cari olduğunun ispat edilmesine mütevakkıftır.” düzenlemesine karşılık, 6100 sayılı HMK’nun 334. maddesinde adli yardımdan yararlanacak kişilerin, “(1) Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler. (2) Kamuya yararlı dernek ve vakıflar, iddia ve savunmalarında haklı göründükleri ve mali açıdan zor duruma düşmeden gerekli giderleri kısmen veya tamamen ödeyemeyecek durumda oldukları takdirde adli yardımdan yararlanabilirler. (3) Yabancıların adli yardımdan yararlanabilmeleri ayrıca karşılıklılık şartına bağlıdır.” şeklinde hüküm altına alındığı, bu düzenlemeden anlaşıldığı gibi, tüzel kişilerden sadece kamuya yararlı dernek ve vakıflara belli şartlar altında adli yardımdan yararlanabilmek hakkı tanındığı, bunlar dışındaki tüzel kişilerin, özellikle anonim ve limited ortaklıkların, adli yardımdan yararlanabilmesinin olanaklı olmadığı, Bayındır Asliye Hukuk Mahkemesinde alacak davaların açıldığı tarihte yürürlükte olan 1086 sayılı Kanunda da gerçek kişilerden başka sadece hayır kurumlarının adli yardım talebinde bulunabileceklerinin düzenlendiği, davacı avukatın ticaret şirketlerinin adli yardım talebinde bulunamayacağına dair açık yasal
düzenlemelere rağmen, anılan davaları adli yardım talebinde bulunarak açtığı, davalı şirketin davaları adli yardım talepli açması için davacıya talimat vermediği, davacının davalı şirket adına adli yardım talepli olarak davalar açmasının şirketin ticari itibarını zedelediği, ayrıca bu hususun şirketin iflası ya da mali durumunun bozulduğu intibanı yaratacağının kabulü gerektiği, böylece davacının sadakat ve özen borcunu yerine getirmediği, ihmalinden dolayı azledildiği ortadadır. O halde mahkemece, azlin haklı olduğu kabul edilerek, ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebileceği gözetilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bent gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin asıl ve birleşen davada davacıdan alınıp asıl ve birleşen davada davalıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.