14. Hukuk Dairesi 2013/6885 E. , 2013/8801 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 27.06.2011 gününde verilen dilekçe ile mecra hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14.03.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne ve duruşma talebinin değerden reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanunun 744. maddesi gereğince mecra irtifakı kurulması isteğine ilişkindir.
Davalı vekili, bölgedeki çifçilerin çoğunun 400-500 m. mesafede bulunan kanaldan hortumla sulama yaptığını, kurulacak mecranın müvekkilinin taşınmazına zarar vereceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 434 parsel sayılı taşınmaz yararına 433 parsel sayılı taşınmaz üzerinden 3 m. genişliğinde mecra hakkı tesisine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 744. maddesi uyarınca “Her taşınmaz maliki, uğrayacağı zararın tamamının önceden ödenmesi koşuluyla su yolu, kurutma kanalı, gaz ve benzerlerine ait boruların, elektrik hat ve kablolarının, başka yerden geçirilmesi olanaksız veya aşırı ölçüde masraflı olduğu takdirde, kendi arazisinin altından veya üstünden geçirilmesine katlanmakla yükümlüdür.”
Mecra irtifakı kurulması istemine ilişkin davalarda, irtifak hakkı taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından, leh ve aleyhine irtifak hakkı kurulması istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına mecra irtifakı kurulacak taşınmaz müşterek mülkiyete konu ise, dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Mecra irtifakı kurulması isteğine ilişkin davalar, özünü komşuluk hukuku ilkelerinden alması nedeniyle yapılacak araştırma ve incelemede, öncelikle davacının mecra ihtiyacının bulunup bulunmadığı saptanmalıdır. İhtiyacın saptanması halinde de, çevre taşınmazların tamamının üzerinde irtifak hakkı kurmaya elverişli olup olmadığı incelenip, hukukun genel bir ilkesi olan “fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi” uyarınca taraf yararları da gözetilerek en az masrafı gerektiren ve bundan da en az zarar görecek kişi taşınmazı üzerinden mecra irtifakının bağlanacağı su, elektrik, gaz ve benzerine ait yol ya da kaynak ile yararına mecra hakkı kurulan taşınmaz arasında kesintisiz bağlantı sağlayacak şekilde kurulmalıdır. Ayrıca mecranın niteliği, nasıl ve hangi araçlarla geçirileceği ayrıca belirlenerek kararda gösterilmelidir.
İrtifak hakkının bedeli, taşınmazların niteliğine göre uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak saptanmalı ve bedel hükümden önce mahkeme veznesine depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Davanın niteliği gereği, yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Anılan maddenin son fıkrası uyarınca, istem halinde gideri davacı tarafından karşılandığında mecra hakkının tapu siciline kaydına da karar verilmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;
Davacı, dava konusu 434 parsel sayılı taşınmazı yararına 433 parsel sayılı taşınmaz üzerinden su yolu geçirilmesini istemiştir. Ancak mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarında davacının mecra ihtiyacının varlığı veya yokluğu konusunda bir değerlendirme yoktur. Davacının mecra ihtiyacı saptanmadan davanın kabulü olanaksızdır.
Ayrıca, bilirkişi raporunda su yolu niteliğinde mecranın genişliği 3 m olarak belirlenmiştir. Davalı vekili bölgedeki çifçilerin hortum vb diğer araçlarla sulama yapabildiğini belirtmiş ve mahkemece de bu itirazları değerlendirmek üzere rapor tanzimi istenmiş ancak davalı vekilinin itirazları açıklığa kavuşturulmamıştır. Dairemizin ilkeleri doğrultusunda fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi gereğince sulama ihtiyacının başka yöntem ve araçlarla
karşılanıp karşılanamayacağı ve su yolu geçirilmesi gerekiyor ise davalı taşınmaza en az zarar verebilecek ve davacının sulama ihtiyacını karşılayacak asgari boyutlarda su yolu genişliği hususlarında gerekirse yerinde keşif yapılarak bilirkişilerden gerekçeli ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınmalı ve mecranın niteliği, nasıl ve hangi araçlarla geçirileceği ayrıca belirlenerek kararda gösterilmelidir.
Dairemizin yukarıda belirtilen ilkeleri doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemeler yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle; davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 11.06.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.