14. Hukuk Dairesi 2013/7010 E. , 2013/8800 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.12.2011 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın ... ve ... yönünden kabulüne, ... yönünden de reddine dair verilen 19.02.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili, davalılar vekili ve davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, 129 ada 21 parsel sayılı taşınmazı lehine 129 ada 110, 104 ve 107 parsel sayılı taşınmazlar üzerinden geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalılar ... ve ... vekili ve davalı ..., davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 21 parsel sayılı taşınmaz lehine 110 ve 104 parsel sayılı taşınmazlar üzerinden geçit hakkı kurulmasına, davalı ... hakkında açılan davanın ise husumet yönünden reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili, davalılar vekili ve davalı ... temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile Tapu Sicil Tüzüğünün 60. maddesi uyarınca tapu kaydının beyanlar hanesine yazılması da gereklidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Somut uyuşmazlığa gelince; mahkemece bilirkişi raporu ve krokisinde 1 no"lu alternatif olarak belirlenen 104 ve 110 parsel sayılı taşınmazlar üzerinden geçit hakkı kurulmuştur. Dosya içerisindeki pafta suretine göre aleyhine geçit kurulan 104 ve 110 parsel sayılı taşınmazların yüzölçümünün komşu 129 ada
18 ve 125 parsel sayılı taşınmazlardan daha küçük olduğu anlaşılmaktadır. Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda uygulanan fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi gereğince öncelikle yüzölçümü büyük olan parsel üzerinden geçit hakkı kurulmalıdır. Bu durumda, 129 ada 18 ve 125 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtları getirtilerek öncelikle bilirkişi raporu ve krokisinde 3 no"lu alternatif olarak gösterilen güzergah değerlendirilerek yüzölçümü büyük olan bu parseller üzerinden geçit hakkı kurulmasının mümkün olup olmadığı araştırılmalı, mümkün olmadığı takdirde diğer alternatifler üzerinde durulmalıdır.
Kabule göre de; davanın niteliği gereği yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması, davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken bu hususların gözetilmemesi ayrıca davalı ... yönünden davanın reddine karar verildiği halde bu davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi de yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekili ve davalı ..."in temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 11.06.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.