17. Hukuk Dairesi 2013/5753 E. , 2014/5194 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Çatalca 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/09/2012
NUMARASI : 2010/412-2012/241
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulü ile itirazın iptaline dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili şirkete zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı ve davalının maliki olduğu aracın 13/10/2009 tarihinde karıştığı çift taraflı trafik kazasında sigortalı araçta bulunan A. O. G."in vefat ettiğini, sigortalı araç sürücüsünün kusurlu ve alkollü olduğunu, ölenin mirasçılarına ödenen 33.018,00 TL’nin davalıdan tahsili talebiyle başlatılan icra takibine davalının itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili kazada kusurlu olsa da, kasta yakın bir kusuru, ağır kusur hali bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı malik ve sürücü Nihat"ın kazada %100 oranında kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile itirazın iptaline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik sigorta poliçesi nedeniyle ödenen tazminatın kendi sigortalısından rücuen tahsiline ilişkin başlatılan icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir.2918 sayılı KTK"nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97/1. maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan "b-2" bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, Zorunlu Mali Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektiren olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK"nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkol oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları). Mahkemece yukarıdaki ilkeler ışığında makine mühendisi ve nöroloji uzmanı bilirkişi heyetinden alınan bilirkişi raporunda davalı araç sürücüsünün 0.52 promil alkollü olduğu, sürücü tam kusurlu olsa da kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşmediği belirtilmiştir. O halde mahkemece dosya kapsamı ve rapor içeriğine göre sürücü tam kusurlu olsa dahi sürücünün kasta yakın bir kusuru, ağır kusur hali bulunmadığından, kazanın münhasıran alkolün etkisiyle gerçekleşmediği anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli bulunmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 7.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.