9. Ceza Dairesi 2020/1371 E. , 2020/1889 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Tefecilik yapma
Hüküm : Her ikisi için de mahkumiyet
Sanıkların tefecilik suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
A)Sanık ... hakkında tefecilik suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik olarak sanık müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Karar başlığında hatalı olarak gösterilen suç tarihinin, müşteki ve tanık beyanları göz önüne alınarak, suça konu ödünç paranın en son verilme tarihi olan 2012 Ocak olarak mahallinde düzeltilmesi ve 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Sanık suça konu eylemleri birden fazla kişiye karşı, değişik tarihlerde zincirleme şekilde gerçekleştirdiği kabul edilmesine rağmen sanık hakkında zincirleme suç hükümlerini içeren TCK"nın 43/1. maddesinin uygulanmaması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır.
Yapılan yargılama sonunda aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda tartışılıp sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümde eleştiri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
B)Sanık ... hakkında tefecilik suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik olarak sanık müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 26.04.2016 tarihli ve 2014/118 Esas, 2016/208 sayılı Kararında da belirtildiği üzere, tefecilik suçu ile korunan hukuki yarar ve bu bağlamda suçun topluma karşı suçlar bölümünde düzenlenmesi karşısında, bu suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamı, diğer bir ifadeyle kamu olduğu, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağı, bu bağlamda TCK"nın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun kazanç elde etmek amacıyla borç para verilmesiyle oluşacağı, bunu meslek haline getirmenin suçun unsurları içerisinde yer almadığı, değişik zamanlarda ve/veya farklı kişilere karşı tefecilik eylemini zincirleme olarak işleyen sanık hakkında aynı Kanunun 43. maddesinin uygulanması gerektiği, zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günün suç tarihi olduğu, bu itibarla hukuki kesinti oluşturan iddianame tarihinden evvel sanık hakkında dava konusu olsun ya da olmasın tüm eylemlerin teselsülün içerisinde değerlendirilmesi, iddianame tarihinden sonraki eylemlerin ise gerçek içtima hükümleri ve varsa kendi içinde teselsül hükümleri değerlendirilmek suretiyle karara bağlanması icap ettiği nazara alındığında;
UYAP sisteminden yapılan sorgulamada; sanık hakkında, bu dosya ile birlikte incelenen Giresun 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.02.2014 günlü ve 2013/534 Esas, 2014/65 sayılı Kararıyla sanık hakkında beraat hükmü verildiği, dosyanın temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2020/852 Esasına kaydedildiği, suç tarihinin 22.10.2012 yılı, iddianame tarihinin 08.10.2013 olduğu, temyize konu bu kamu davasında ise suç tarihinin 2012 Ocak, iddianame tarihinin 27.11.2013 olması karşısında; sanığın hukuki kesinti bulunmayan eylemlerinin bir bütün halinde zincirleme tek tefecilik suçunu oluşturması ve davalar arasında da suçun sübutunun değerlendirilmesi ve nitelendirilmesi bakımından CMK"nın 8/1. maddesinde yer aldığı şekilde hukuki ve fiili bağlantı bulunması nedeniyle, söz konusu dosyaların birleştirilmesi sonrasında TCK"nın 3/1 ve 61/1. maddeleri de gözetilerek sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerekirken yetersiz gerekçe ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
1-Ayrıntıları Dairemizin 07.10.2020 tarihli 2020/1926 Esas ve 2020/1281 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; tefecilik fiili nedeniyle oluşan kamunun maddi zararının, kanaat verici basit bir araştırma ile tespit edilebilecek nitelikte olmadığından CMK"nın 231. maddesinin uygulanmasında göz önüne alınması mümkün değildir. Bu bağlamda, Mahkemece sanığa hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğinin sorulması sonrasında, seçenek yaptırımlara çevirme ve erteleme gibi diğer kişiselleştirme nedenlerinden önce CMK"nın 231/5 ve 231/6-a-b madde ve bentleri kapsamında değerlendirme yapılması gerekirken "Hazine zararı giderilmediğinden" gerekçesi ile sanık hakkında CMK"nın 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
2-Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin, suça konu ödünç paranın en son verilme tarihi olan “2012 Ocak’’ olarak gösterilmemesi,
3-5237 sayılı TCK’nın 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek kazanılmış hak hükümleri saklı kalmak üzere CMUK"nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 11.11.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.