Esas No: 2022/890
Karar No: 2022/1821
Karar Tarihi: 03.03.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/890 Esas 2022/1821 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/890 E. , 2022/1821 K."İçtihat Metni"
Davacı ... ile davalı ... aralarındaki alacak davasına dair Adana 5. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17/12/2020 tarihli ve 2020/211 E. -2020/387 K. sayılı hükmün onanması hakkında Dairemizce verilen 08/11/2021 tarihli ve 2021/1085 E. -2021/10983 K. sayılı karara karşı, davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile 25.08.1987 tarihinde evlendiklerini, 3-4 yıl ayrı yaşadıklarını, 2011 yılının nisan ayında aralarında tartışma yaşandığını, olayın ertesi günü olan 24.04.2011 tarihinde davalının müşterek hesaplarındaki paranın büyük bir kısmını çektiğini sonrasında davalı ile Almanya'da boşandıklarını, daha sonra Adana 6. Aile Mahkemesinin 2012/672 Esas ve 2013/1196 Karar sayılı kararı ile de boşanmalarına karar verildiğini, davalının habersizce çektiği paranın 23.05.2014 tarihli döviz kuruna göre 1.094.055,00 TL olarak tespit edildiğini, bu miktarın yarısı olan 547.027,00 TL'nin kendisine ait olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 547.027,00 TL’nin 24.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah ile talebini 733.807,078 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, 885.777,78 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, taraflarca temyiz edilen karar; Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin (kapatılan) 25.01.2018 tarih, 2016/23688 Esas, 2018/625 Karar sayılı ilam ile ‘‘...davacının ıslah dilekçesi ve taleple bağlılık ilkesi gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir...’’gerekçesiyle bozulmuş, davalı tarafın karar düzeltme talebinde bulunması üzerine, bu sefer karar, aynı dairenin 16.06.2020 tarihli, 2018/5688 Esas, 2020/4790 Karar sayılı ilamı ile “...mahkemenin talepten başka bir şeye karar vermesi mümkün bulunmamaktadır. Mahkemece, davacının talebi aşılarak karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, kararın bu nedenle bozulması gerekirken, yazılı gerekçe ile bozulması doğru olmayıp, kararın gerekçesinin bu şekilde düzeltilerek, belirtilen bu gerekçe ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir...” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın kabulü ile, 733.807,078 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmiş; tarafların temyizi üzerine hüküm onanmış, davalı taraf karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Dava; müşterek hesaplarda bulunan paranın, davalı tarafından çekildiği iddiasıyla tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece; tarafların müşterek hesaplarının bulunduğunun anlaşıldığı, davalının davacının haberi olmadan müşterek hesaplarından çektiği paranın 09.05.2016 havale tarihli bilirkişi raporu ile çekim tarihi itibariyle karşılığının 733.807,078 TL olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, tarafların Merkez Bankası Adana şubesinde çok sayıda müşterek hesabının bulunduğu, tarafların çeşitli zamanlarda bu hesaba para yatırdığı ve para çektiği anlaşılmaktadır. Şu durumda, müşterek hesaba yatırılan paranın kaynağını araştırmaya gerek yoktur. Eş söyleyişle, taraflara ait paranın, sonradan taraflar adına açılan müşterek hesaplara yatırılmış olması, hesabın müşterek olma niteliğini değiştirmez. (Dairemizin 2015/8610 E. 2016/5669 K., 2013/5455 E. 2013/7357 K, 2009/7693 E. 2009/11420 K ve 2009/15446 E. 2009/18793 K., kapatılan Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2015/40233 E. 2016/3203 K. ve 2014/11159 E. 2014/33102 K. sayılı ilamları da aynı yöndedir.)
Öte yandan, müşterek hesaptaki paylar aksi iddia edilip kanıtlanmadıkça birbirine eşittir. Zira, para müşterek hesaba yatırıldığına ve pay bakımdan bir anlaşma bulunmadığına göre, mülkiyetin yarı yarıya olmak ait olduğunun kabulü gerekir. Hesabın, teselsüllü müşterek hesap olması ise, tarafların her birinin bu hesaptan istediği kadar para çekebilmesi ve bankanın bu nedenle sorumluluğunun doğmaması ile ilgilidir. Taraflardan her biri, hesaptan para çekerken payına göre kendi adına, payından fazlası için diğer hesap sahibinin vekili olarak hareket etmekte olup, payından fazla çektiği miktarda diğer hesap sahibine karşı borçlu durumuna düşer. Diğer bir anlatımla, taraflar arasında müşterek hesaplar yönünden vekalet ilişkisi kurulmuş bulunmaktadır.
Somut olayda; mahkemece hükme esas alınan 09.05.2016 havale tarihli bilirkişi raporunda, tarafların çeşitli tarihlerde müşterek hesaplara yatırdığı ve çektiği döviz cinsinden paranın iki farklı tarihteki Türk lirası karşılığı dikkate alınarak bir hesaplama yapılmış ise de mahkeme kararında belirtildiği üzere, davacının çektiği paranın değeri somut şekilde 733.807,078 TL olarak tespit edilmemiştir. Ancak davacı vekilinin 23.05.2016 tarihli ıslah dilekçesinin incelenmesinden, davacının 01.01.2002 tarihinden önce hesaplara yatırılan parayı kişisel mal kabul edip, davalının hesaplardan çektiği paranın dava tarihi itibariyle değeri üzerinden hesaplama yaparak 733.807,078 TL alacak talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda da değinildiği üzere, taraflara ait paranın müşterek hesaba yatırılması, hesabın müşterek hesap niteliğini etkilemez. Bu durumda davacının, 01.01.2002 tarihinden önce kendisi tarafından hesaba yatırılan paranın kişisel mal olarak kabul edilip buna göre hesaplama yapılması gerektiğine ilişkin isteminin kabulü mümkün değildir. Diğer yandan hükme esas alınan bilirkişi raporunun dosya kapsamı ve tarafların iddia ve savunmaları yönünden değerlendirildiğinde, hükme esas alınabilecek nitelikte ve yeterlilikte olmadığı anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, öncelikle dava konusu banka hesaplarında bulunan paranın taraflar arasında görülen bir katılma alacağı davasına konu olup olmadığı araştırıldıktan sonra, taraf ve Yargıtay denetime elverişli bilirkişi raporu ile, müşterek hesaptaki paranın yarı oranında taraflara ait olduğu kabul edilerek, öncelikle tarafların dosyada mevcut belgelerde yer alan hesap hareketlerine ilişkin tüm banka kayıtları incelenerek, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda, müşterek hesaptan yapılan işlemler ve bu işlemlerin kim tarafından yapıldığı tespit edilip, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde davacının kendi payından fazla para çekip çekmediği somut olarak belirlendikten sonra, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Hükmün bu nedenle bozulması gerekirken zuhulen onandığı anlaşılmakla davalının karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 08.11.2021 tarih, 2021/1085 Esas, 2021/10983 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının Karar Düzeltme talebinin kabulü ile, Dairemizin 08.11.2021 tarih, 2021/1085 Esas, 2021/10983 Karar sayılı onama ilamının kaldırılmasına ve mahkeme kararının davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan karar düzeltme ve temyiz onama harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.