Esas No: 2019/14571
Karar No: 2021/5245
Karar Tarihi: 08.04.2021
Danıştay 6. Daire 2019/14571 Esas 2021/5245 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2019/14571
Karar No : 2021/5245
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: İstanbul İli, Pendik İlçesi, … Köyü, … Mevkii, … pafta, … parsel sayılı taşınmazda bulunan ruhsatsız yapıların davalı idare tarafından yıkımı sebebiyle taşınmaz üzerinde bulunan bina ve muhdesat, ağaçlar ve ilgili donanım sebebiyle uğranıldığı ileri sürülen toplam 1.630.391,00-TL maddi zararın 25/04/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davanın kabulü yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Ondördüncü Dairesinin 04/05/2017 tarih ve E:2016/7412, K:2017/3024 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyularak verilen temyize konu kararda; yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri uyarınca; su havzaları mutlak koruma alanlarında kesin yapı yasağının bulunduğu, bu alanların suyu kullanan idare tarafından kamulaştırılmasının öngörüldüğü, 2560 sayılı Kanunun 20. maddesinin, daha önceden alınmış geçerli bir yapı ruhsatı bulunmayan su havzaları için zararlı tesis ve yapıların yıkımı konusunda davalı idareye yetki verdiği, mutlak koruma alanında bulunan taşınmazın üzerindeki dava konusu yapıların ruhsatı bulunmadığından, bu yapıların yıkılmasından dolayı idareye hizmet kusuru yüklenemeyeceği, davacının uğradığını ileri sürdüğü zararın, davalı idare tarafından tazmin edilmesi talebinin kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, Danıştay Ondördüncü Dairesinin bozma kararının sadece yapılara ilişkin olduğu ve davaya konu ağaç ve donanım bedeli bakımından bozma kararı bulunmamasına rağmen bozma kararını aşar şekilde davanın reddine karar verildiği, davanın konusunun sadece bina bedelinin tazmini talebi olmadığı, taşınmaz üzerinde bulunan ağaçlar ve donanım bedelinin de tazmini talebinde bulunulduğu, binanın 1979 yılı öncesine ait olduğu, yapım tarihi itibarıyla meri kanunlara uygun olarak yapıldığı, davalı idare tarafından usulüne uygun kamulaştırma kararı alınmadan 25/04/2007 tarihinde taşınmaz üzerinde bulunan mevcut yapılar ile tüm eklentilerin yıkıldığı, yıkım sırasında ağaçlara, yer altı sulama, içme suyu arıtma ve aydınlatma sistemine zarar verildiği, elektrik kesintisi ile bitkilerin sulama olanağının kalmadığı, ana taşınmazın köy yerleşik alanı içinde kaldığı halde bu hususun değerlendirilmediği, binanın 1980 yılında tamamlandığı ve 1982 yılında elektriğinin bağlandığı, binanın yapıldığı tarihteki mevzuata göre kıyıdan en az 30 m uzağa inşaat yapılması hükmü bulunmakta iken, köy muhtarından alınan izinle kıyıdan 85 m uzağa inşa edildiği ve binanın mevzuata uygun olarak yapıldığı, sonradan yapılan mevzuat değişikliği sonucunda taşınmazın durumunun değiştiği, yapıların ruhsatsız olduğu iddiasının Asliye Hukuk Mahkemesinde yapılan yargılamada da incelendiği ve yapıların ruhsatsız olmadığına karar verildiği ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, hukuka aykırı olarak taşınmazların yıkıldığı ve üzerinde bulunan ağaçlar ve diğer ürünlerin zarar gördüğü, yıkım kararı tebliğ edilmeden davalı idarece gelişigüzel yıkım yapıldığı belirtilerek temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Mahkeme kararının, aşağıda belirtilen gerekçenin eklenmesi suretiyle onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca duruşma istemi yerinde görülmeyerek, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
13/03/1984 tarih ve 18340 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "İçme ve Kullanma Suyu Temin Edilen ve Edilecek Olan Yüzeysel Su Kaynaklanılın Kirlenmeye Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik"in 2. maddesi ile mutlak koruma alanına ilişkin düzenleme yapılmıştır. Anılan Yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle Ömerli Barajı Havzası ilan edilmiş ve davaya konu parselin bulunduğu alan mutlak koruma alanı olarak belirlenmiştir.
… tarih ve … sayılı davalı idare kararı ile, Ömerli Barajı mutlak koruma alanında bulunan davaya konu taşınmazın kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından 16/06/1995 tarihinde, dava konusu taşınmazın, tapu kaydının beyanlar hanesine “İSKİ tarafından kamulaştırma kararı alındığına dair” şerh konulmuştur.
Davaya konu … parsel sayılı taşınmazın 1/2 hissesi, davacı tarafından 27/06/2002 tarihinde satın alınmıştır. Davaya konu taşınmazın 1/2 hissesi ise, davalı idareye ait bulunmaktadır.
29/01/1980 tarihli bina bildirim beyannamesinde davaya konu yapı, 80 m² büyüklüğünde ve müştemilatı bulunmayan tek katlı yığma yapı olarak beyan edilmiştir.
Davaya konu taşınmazda, ruhsatsız yapılar (iki katlı betonarme konut, tek katlı bekçi evi, ahır, kümes) bulunduğunun tespit edilmesi üzerine, davalı idarenin 18/07/2006 tarihli işlemi ile söz konusu yapıların davacı tarafından otuz gün içerisinde yıkılması gerektiğine, yıkılmadığı takdirde davalı idare tarafından yıkım işleminin gerçekleştirilmesine karar verilmiştir.
Davacı tarafından 29/03/2007 tarihinde Mahkeme kaydına giren dilekçeyle, davaya konu yapılar için yıkım kararı alındığından ve yapıların yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya olduğundan bahisle, … Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… değişik iş sayılı dosyasında, söz konusu parselde bulunan yapı, muhdesat, ağaç ve donanım için tespit davası açılmıştır
… Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… değişik iş sayılı dosyasında yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 09/04/2007 tarihli raporda; binanın 130 m², deponun 40 m², müştemilatın 42 m², jeneratör odasının 15 m², su arıtma tesisinin 16,25 m² büyüklüğünde olduğu tespit edilmiştir.
Davalı idare tarafından, 25/04/2007 tarihinde davaya konu taşınmazda bulunan yapıların yıkım işlemi gerçekleştirilmiştir.
Davacı tarafından, davaya konu yapıların yıkımı neticesinde uğranılan zarar sebebiyle maddi (arsa, bina, muhdesat ve ağaç ve donanım bedeli) ve manevi tazminat talebiyle … Asliye Hukuk Mahkemesinin E…. dosyasında açılan dava sonucunda verilen kararın, Yargıtay … Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla bina, muhdesat, ağaçlar ve donanım sebebiyle tazminat talebine ilişkin uyuşmazlığın idari yargının görevine girdiği gerekçesiyle bozulması üzerine, bozma kararına uyularak … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E…., K:… sayılı kararı ile davacının bina, muhdesat, ağaçlar ve donanıma ilişkin tazminat talebi hakkında davanın görev yönünden reddine karar verilmiş ve anılan karar Yargıtay … Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla onanarak kesinleşmiştir.
Davacı tarafından, adli yargıda verilen davanın görev yönünden reddine dair karar üzerine, bakılmakta olan dava açılmıştır.
… Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 11/11/2008 tarihli raporda; taşınmazın davacı tarafından satın alınmasından sonra, binanın tamamen sıfırlanarak esaslı surette yenilendiği, 2002-2003 yıllarında binanın kısmen yeniden inşa edildiği, binanın zemin kat alanının 130 m², bodrum kat alanının 130 m², müştemilatın 45 m², prefabrik barakanın 42 m², fosseptik ve jeneratör dairesinin 30 m², su arıtma tesisinin 16,25 m², tek katlı yığma yapının 68,16 m² büyüklüğünde olduğu, taşınmazda bulunan ağaçların yıkımdan sonra yeterli sulama yapılamadığı için olumsuz etkilendiği belirtilerek bina ve muhdesat, ağaçlar ve ilgili donanım bedeli olarak 1.630.391,00 TL zararın belirlendiği tespit edilmiştir.
… İdare Mahkemesinin 14/12/2015 tarihli ara kararıyla, davacıdan yapı ruhsatının bulunup bulunmadığı, köy muhtarlığından ya da Valilikten izin alınıp alınmadığı hususu sorulmuş olup, davacı tarafından bu hususa ilişkin herhangi bir belge sunulmamıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
20/11/1981 tarih ve 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile, şehrin yararlandığı su kaynaklarının korunmasına ilişkin hizmetleri yürütmek üzere İSKİ Genel Müdürlüğü kurulmuş ve 18. maddesi ile, yapı için belediyeden ruhsat isteyen gerçek ve tüzel kişilerin önce İSKİ'den su ve kanalizasyon durumu hakkında belge almak zorunda olduğu, durum belgesi alınmadan veya durum belgesine aykırı olarak yapı yapılması halinde imar mevzuatının ruhsatsız yapılar hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı kuralı getirilmiştir.
13/03/1984 tarih ve 18340 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "İçme ve Kullanma Suyu Temin Edilen ve Edilecek Olan Yüzeysel Su Kaynaklanılın Kirlenmeye Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik"in 2. maddesi ile, içme ve kullanma suyu temin edilen veya temin edilecek yapay veya doğal göller etrafında en yüksek su seviyesinden su ile karanın oluşturduğu çizgiden itibaren yatay 300 mt. genişlikteki karasal alan mutlak koruma alanı olarak tanımlanmış ve 4. maddesi ile, mutlak koruma alanı içinde kalan yerlerin bir program dahilinde İSKİ Genel Müdürlüğünce kamulaştırılacağı hükmü getirilmiş ve mutlak koruma alanında yapı yapılması yasaklanmıştır.
04/09/1988 tarih ve 19919 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan "Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği"nin 17. maddesi ile, içme ve kullanma suyu rezervuarlarının maksimum su seviyesinden itibaren 300 m genişliğindeki şerit mutlak koruma alanı olarak tanımlanmış, aynı maddesinde, mutlak koruma alanı içinde kalan bölgenin, ilgili Kanunun yetkili kıldığı idare tarafından kamulaştırılacağı, içme ve kullanma suyu projesine ve mevcut yapıların kanalizasyon sistemlerinin ıslahına ait mecburi teknik tesisler hariç olmak üzere, mutlak koruma alanında hiçbir yapı yapılamayacağı hükmüne yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; İSKİ'nin su kaynaklarının korunmasıyla görevli olduğu, yapı yapmak isteyenlerin öncelikle İSKİ'den su ve kanalizasyon durumu hakkında belge almak zorunda olduğu, durum belgesi alınmadan veya durum belgesine aykırı olarak yapı yapılması halinde imar mevzuatında yer alan ruhsatsız yapılar hakkındaki hükümlerin uygulanacağı, mutlak koruma alanında ise yapı yapılmasının yasaklandığı anlaşılmaktadır.
İçme ve kullanma suyu kaynaklarının korunmasının sağlanması amacıyla mutlak koruma alanlarında yapılaşmanın engellenmesi Yasanın gereği olduğu gibi, aynı zamanda kamu yararının da gereğidir.
Öte yandan; yıkım kararı alınmasının ve uygulanabileceğinin öngörülebilir nitelikte olduğu, yani, ruhsatsız yapının yıkılıp yıkılmayacağı noktasında belirsiz veya öngörülemez durumun bulunmadığı hallerde, yapı sahibinin yıkımın yapılmasından doğan sonuçlara katlanması gerektiği, bu durumun, ilgilinin mülkiyet hakkının korunması ile kamu yararı arasındaki adil dengeye aykırı olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Nitekim; Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru üzerine verdiği 31/10/2018 tarih ve Başvuru No:2015/6675 sayılı kararında; "...binanın yapımından hemen sonra bina hakkında yıkım kararı alınmış ve malik hakkında idari para cezaları uygulanmıştır. İdare tarafından yıkım kararı ve para cezası malike tebliğ edilmiştir. Dolayısıyla başvurucular yönünden yıkım işleminin uygulanabileceği öngörülebilir niteliktedir. Ruhsatsız olarak inşa edilen yapıların tespit edilerek ruhsata bağlanması mümkün olmadığı takdirde yıkımı kamunun genel menfaatlerinin sağlanması adına idare açısından bir sorumluluk niteliğindedir. Sonuç olarak bu alanda kamu makamlarına tanınan geniş takdir yetkisi de dikkate alındığında başvurucuların mülkiyet haklarının korunması ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucular aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı söylenemez." değerlendirmesine; 20/03/2018 tarih ve Başvuru No:2015/7208 sayılı kararında "...kıyı mevzuatına aykırı olarak inşa edilen ruhsatsız binanın yıkılıp yıkılmayacağı noktasında belirsiz veya öngörülemez bir durumdan söz edilemez. Bu alanda kamu makamlarına tanınan takdir yetkisi gözetildiğinde ve bu şekildeki bir binanın yıkılmasının dayandığı kamu yararı amacının ağırlığı ile karşılaştırıldığında mülkiyet hakkına yapılan müdahale başvuruculara aşırı bir külfet yüklememektedir. Dolayısıyla müdahalenin belirtilen kamu yararı amacı ile başvurucuların mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil denge bozulmamış olup müdahale ölçülüdür. Başvurucuların mülkiyet hakkının ihlal edilmediği açıktır." değerlendirmesine; 18/06/2020 tarih ve Başvuru No:2016/14532 sayılı kararında ise "...inşaat ruhsatının verildiği tarihten çok kısa bir süre sonra iptal davası açılması ve hukuka aykırılık ile telafisi güç zararların doğacağı gerekçesiyle yürütmenin durdurulması kararı verilmesi karşısında ruhsatın iptal edilebileceği başvurucu tarafından öngörülebilir hâle gelmiştir. Ruhsatsız olarak inşa edilen yapıların tespit edilerek ruhsata bağlanması mümkün olmadığı takdirde yıkımı kamunun genel menfaatlerinin sağlanması adına idare açısından bir sorumluluk niteliğindedir." değerlendirmesine yer verilerek, yıkım kararının uygulanabileceğinin öngörülebilir olduğu durumlarda, yapı sahibinin yıkımın sonuçlarına katlanması gerektiği ve yıkımı gerçekleştiren idarenin tazmin yükümlülüğünün bulunmadığı vurgulanmıştır.
Öte yandan; Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru üzerine verdiği 15/06/2016 tarih ve Başvuru No:2014/5162 sayılı kararında; "...somut olayda işgal edilen alanın boşaltılması için tebligat yapılmasından sonra başvurucunun enkaz bedelinin tespiti için İlk Derece Mahkemesinden delil tespiti talebinde bulunduğu, 08/10/2004 tarihinde keşif yapıldığı, yıkım işleminin ise 01/12/2004 tarihinde gerçekleştirildiği dikkate alındığında yıkım ve ağaçların sökülmesi işleminin bizzat başvurucunun kendisi tarafından gerçekleştirilmesine ve enkaz üzerinde tasarrufta bulunmasına imkân sağlayacak bir sürenin başvurucuya tanınmadığı söylenemez. Başvurucunun gecekondunun yıkımını kendisi gerçekleştirerek enkaz üzerinde tasarrufta bulunmasına, ağaçları sökerek başka bir yere taşıtma veya ağaçlar üzerinde başka şekillerde tasarrufta bulunmasına engel bir yasal düzenleme bulunmamaktadır." değerlendirmesine yer verilmiştir.
Uyuşmazlık konusu olayda; davalı idare tarafından 16/06/1995 tarihinde, dava konusu taşınmazın, tapu kaydının beyanlar hanesine “İSKİ tarafından kamulaştırma kararı alındığına dair” şerh konulduğu, davaya konu taşınmazın, davacı tarafından 27/06/2002 tarihinde satın alındığı, 29/01/1980 tarihli bina bildirim beyannamesine göre davaya konu taşınmaz üzerinde 80 m² büyüklüğünde ve müştemilatı bulunmayan tek katlı yığma yapı bulunduğu, … Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… sayılı dosyasındaki bilirkişi raporuna göre, taşınmaz üzerinde bulunan yapının tamamen yenilendiği ve çeşitli yapılar yapıldığı, davalı idarenin 18/07/2006 tarihli işlemi ile söz konusu yapıların davacı tarafından otuz gün içerisinde yıkılması gerektiğine, yıkılmadığı takdirde davalı idare tarafından yıkım işleminin gerçekleştirilmesine karar verildiği, davacı tarafından 29/03/2007 tarihinde … Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… değişik iş sayılı dosyasında tespit davası açıldığı, … Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında bulunan bilirkişi raporunda, taşınmaz üzerinde bulunan ağaçların çoğunluğunun 9 yaş ve üzerinde olduğu tespitine yer verildiğinden, ağaçların çoğunluğunun davacının taşınmazı satın aldığı tarihte mevcut olduğu, davacının yıkım kararından en geç tespit davasını açtığı 29/03/2007 tarihinde haberdar olduğu, davaya konu yapıların yıkımının ise 25/04/2007 tarihinde gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenip değerlendirilmesinden; davaya konu yapıların Ömerli Barajı mutlak koruma alanında kaldığı ve ruhsatsız olduğu, davacı tarafından davaya konu taşınmazın, tapu kaydında yer alan 16/06/1995 tarihli “İSKİ tarafından kamulaştırılacağına” dair şerhin bilinerek satın alındığı, davacının davaya konu taşınmazı satın aldığı tarihte taşınmazın Ömerli Barajının mutlak koruma alanında kaldığı, taşınmazın satın alınmasını müteakip davacı tarafından var olan yapının sıfırlanarak yeniden yapıldığı ve ayrıca başka yapılar da yapıldığı ve ağaçların çoğunluğunun davacının taşınmazı satın aldığı tarihte mevcut olduğu, davacının taşınmaz üzerindeki kamulaştırma şerhini, dolayısıyla, taşınmazın Ömerli Barajı mutlak koruma alanında kaldığını bilerek, üzerinde bulunan yapı ve ağaçlar ile birlikte satın aldığı, davacı tarafından taşınmazın satın alınmasından sonra, taşınmaz üzerindeki yapının sıfırlanarak yeniden yapıldığı, ayrıca başka yapılar da yapıldığı ve ağaçların dikildiği görülmektedir.
Bu itibarla; Ömerli Barajı mutlak koruma alanında kalan yapıların yıkılıp yıkılmayacağı hususunda belirsiz ve öngörülemez bir durumun bulunmadığı, yukarıda yer verilen Anayasa Mahkemesi kararları da dikkate alındığında, yapıların yıkılacağının öngörülebilir olmasına rağmen davacı tarafından davaya konu taşınmazın satın alındığı, diğer yandan, davacı 29/03/2007 tarihinde yıkım kararından haberdar olduğundan, yapıların yıkımının yapılması ve ağaçların sökülmesi için davacıya süre tanındığı, davacının ağaçları sökerek başka bir yere taşıtma veya ağaçlar üzerinde başka şekillerde tasarrufta bulunmasına engel bulunmadığı da dikkate alındığında, davaya konu bina ve muhdesat, ağaçlar ve ilgili donanım sebebiyle uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın tazmini talebinin reddine dair temyize konu İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın reddi yolundaki … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının yukarıda belirtilen gerekçenin eklenmesi suretiyle ONANMASINA,
3. 2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 08/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.