20. Hukuk Dairesi 2011/5328 E. , 2012/2403 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı 06.10.2004 günlü dilekçesinde, ... köyü 212 ada 17 parselin 1/4 hisse sahibi olduğunu, taşınmazın 1999 yılında yapılan orman sınırı içine alındığını, bu yerlerin orman sayılmayan yer olduğu iddiası ile orman tahdidinin ve bu yer için oluşturulan 212 ada 45 parselin tapusunun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne, 212 ada 17 parselde 1/4 hisse sahibi ..."ın talebi gibi orman sınırlandırmasının ve 212 ada 45 parsel sayılı taşınmazın bu kısmının iptaline, mülkiyetin davacıya ait olduğunun tespitine ve orman sınırı dışına çıkarılmasına karar verilmiş, hükmün davalılar Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2008/12461-16549 sayılı kararı ile; incelenen dosya kapsamına, toplanan delillere göre, yazılı olduğu gibi hüküm kurulması yerinde değildir. Şöyle ki; dava, tapuya dayalı olarak 10 yıllık süre içinde açılan orman tahdidinin iptali ile birlikte orman tapusunun iptali istemine ilişkin olup, her ne kadar mahkemece dava konusu 212 ada 17 parsel kapsamının orman sayılmayan yer olduğu kabul edilerek müşterek mülkiyete tabi ve 1/4 hisse sahibi olan davacının talebi kabul edilip 1/4 hisse itibariyle orman sınırlandırmasının ve bu bölüme denk gelen 212 ada 45 parsel sayılı orman tapusunun iptaline karar verilmişse de, aynı taşınmazın hisseli olarak hem kişiler adına, hem de orman olarak Hazine adına kayıtlı olması sonucunu doğuracağından karar bu hali ile infaza elverişli olmadığı gibi tapu sicil tekniğine de uyun değildir.
Müşterek mülkiyete tabi taşınmazlar için bölünmesi mümkün olmayan hak ve taleplerde zaruri dava arkadaşlığı sözkonusudur. Her ne kadar, müşterek menfaatlerin korunmasına yönelik davaların müşterek maliklerden biri tarafından açılabileceği, 21.06.1944 gün ve 13/30-24 sayılı içtihadı birleştirme kararında belirtilmişse de, somut olayda iptal ve tescil talebi de bulunduğu ve uyuşmazlığın sadece müşterek menfaatin korunmasına yönelik olduğu düşünülemeyeceğinden diğer tapu maliklerinin de davada yer alması gerekir.
Bu nedenle; davanın esasının incelenebilmesi için, öncelikle tapu kaydında malik olarak görünen ve davada taraf olmayan diğer tapu maliklerinin ek dava açmaları sağlanarak bu dosya ile birleştirilmek suretiyle davaya katılımlarının sağlanması gerekir.
Açıklanan sebeplerle; orman cinsli tapu kaydının bir kısmının Hazine adına, bir kısmının kişiler adına tescili tapu tekniğine aykırı olup, infazı mümkün olmayacak şekilde kurulan hüküm usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyulduktan
sonra verilen kesin süre içinde diğer tapu maliklerinin ek dava açmaları sağlanmadığı için davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 10 yıllık süre içinde tapuya dayalı olarak açılan orman tahdidinin iptali istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 04.05.1999 tarihinde ilan edilip 04.11.1999 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu vardır.
Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince davacı dışındaki diğer paydaşların davaya katılmaması veya ayrı bir dava açmamaları nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, esasen uyulan bozma kararının bu yöne ilişkin bölümü maddi hataya dayalı olduğundan davanın reddine ilişkin karar dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Davalı 212 ada 17 sayılı parsel, paylı mülkiyet hükümlerine tabi olup tapu kaydında ¼ payı davacı ... adına kayıtlıdır. Yörede 1999 yılında yapılan orman tahdidi sınırları içine alınmış, orman kadastrosu kesinleştikten sonra çevredeki diğer parsellerle birlikte Yüzüncüyıl Devlet Ormanı adı altında 212 ada 45 parsel numarası ile mükerrer olarak tapuya tescil edilmiştir. Tapu sicil müdürlüğü, 212 ada 17 sayılı parselin tapu kaydı iptal edilmediğinden halen geçerli olduğunu bildirmiştir. Davacı 06.10.2004 günlü dilekçesinde, davalı taşınmazın orman sınırları içine alınması işleminin iptalini talep edilmiştir. Esasen dava, 6831 sayılı Yasanın 11.maddesi gereğince 10 yıllık süre içinde tapu kaydına tutunarak açılan orman kadastrosunun iptali davasıdır. Dava dilekçesinde, orman parselinin tapu kaydının iptaline ilişkin bir ibare ve talep bulunmamaktadır. Bu nedenle bozma karının; “Müşterek mülkiyete tabi taşınmazlar için bölünmesi mümkün olmayan hak ve taleplerde zaruri dava arkadaşlığı sözkonusudur. Her ne kadar, müşterek menfaatlerin korunmasına yönelik davaların müşterek maliklerden biri tarafından açılabileceği, 21.06.1944 gün ve 13/30-24 sayılı içtihadı birleştirme kararında belirtilmişse de, somut olayda iptal ve tescil talebi de bulunduğu ve uyuşmazlığın sadece müşterek menfaatin korunmasına yönelik olduğu düşünülemeyeceğinden diğer tapu maliklerinin de davada yer alması gerekir.
Bu nedenle; davanın esasının incelenebilmesi için, öncelikle tapu kaydında malik olarak görünen ve davada taraf olmayan diğer tapu maliklerinin ek dava açmaları sağlanarak bu dosya ile birleştirilmek suretiyle davaya katılımlarının sağlanması gerekir.” Bölümü, maddi hataya dayalı olup, mahkemenin bozmaya uyması ile usulü müktesep hak doğmaz. Zira bozma kararı, “Tapu iptali ve tescil talebi” temeline dayandırılmıştır. Oysa ki, yukarıda belirtildiği gibi dava, orman kadastrosunun iptali istemiyle açılmış olup tapu iptali ve tescile yönelik bir dava ve talep bulunmamaktadır. Bu durumda, meselenin çözümü paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda, paydaşlardan birinin orman kadastrosunun iptali için dava açıp açamayacağının çözümlenmesiyle belirlenebilir. 6831 sayılı Yasanın 11.maddesine göre, “Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanakların askı suretiyle ilanı, ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak, harita ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren altı ay içinde kadastro mahkemelerine, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemeye müracaatla sınırlamaya ve 2 nci maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı), ... ve hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler itiraz edebilir. Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir. Ancak, tapulu gayrimenkullerde tapu sahiplerinin, on yıllık süre içerisinde dava açma hakları mahfuzdur.
Hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılacak sınırlamaya itiraz davalarında hasım ..., 2 nci maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine karşı açılacak itiraz davalarında ise hasım Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ile Orman Genel Müdürlüğüdür.
Orman Genel Müdürlüğünce açılacak davalarda hasım, hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler ile Çevre ve Orman Bakanlığıdır. (Orman ve Su İşleri Bakanlığı)” maddede belirtilen hak sahipliği kavramı, 15.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanıp yürürlüğe giren Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/j maddesinde, “Sahiplilik; kişilerin taşınmazlar üzerindeki mülkiyet iddialarını her türlü geçerli resmi belge ve kayıtlarla ispatlamaları halidir.” şeklinde tarif edilmiştir. Buna göre, 6831 sayılı Yasanın 11. maddesi ile Orman Kadastro Yönetmeliğinin
23/j maddesi birlikte değerlendirildiğinde, orman kadastrosunun iptali davası açabilmek için bir taşınmazda hak sahibi olmanın yeterli görüldüğü, ayrıca taşınmazdaki bütün hak sahiplerinin birlikte dava açmaları gerektiği yönünde kısıtlayıcı bir düzenlemenin getirilmediği, bu düzenlemeler müşterek menfaatlerin korunmasına yönelik davaların müşterek maliklerden biri tarafından açılabileceğine ilişkin 21.06.1944 gün ve 13/30-24 sayılı içtihadı birleştirme kararı ile birlikte yorumlandığında, müşterek maliklerin ayrı ayrı orman kadastrosunun iptali davası açabileceklerinin kabulü gerektiği, aksi halin kabulünün somut olayda da görüldüğü gibi, hiç kimse lehine olan bir konuda dava açmaya zorlanamayacağından dava açmak isteyen müşterek malik yönünden haksız ve adaletsiz sonuçlar doğuracağı açıkça görülmektedir. Bu nedenle; mahkemece davanın on yıllık süre içinde açılan orman kadastrosunun iptali olduğu göz önünde bulundurularak, yapılan araştırma ile varılan sonuca göre taşınmazın öncesinin orman olmadığı belirlendiğine göre, sadece orman kadastrosunun iptaline karar verilmekle yetinilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 21/02/2012 günü oybirliği ile karar verildi.