11. Hukuk Dairesi 2018/1864 E. , 2019/3511 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Vakfıkebir Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 28/11/2016 tarih ve 2013/7 E- 2016/843 K. sayılı kararın davalılar vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine- kabulüne dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi"nce verilen 23/02/2018 tarih ve 2018/124 E- 2018/217 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin, davalı şirket yönetim kurulu başkanı olan davalılardan ... ile anlaşmazlığa düşmesi sonucunda, şirket yönetiminden istifa etmesi üzerine, davalılar ... ile oğlu Beytullah Kaya"nın çift imza ile şirketin temsilini gerçekleştirdiklerini ve bu andan itibaren şirketin tüm imkanlarını kendi aile bireylerinin kurduğu rakip firmaya kullandırarak, davalı şirketin içini boşaltmaya başladıklarını, şirketin kârından ortaklara kâr payı dağıtılmadığı gibi, elde edilen kârların da sermayeye eklenmediğini, davalıların şirketten alarak başka yere aktardıkları avansları şirkete geri ödenmediklerini ileri sürerek şirketin ödenmeyen karlarının ve davalıların şirkete verdikleri zararın tespiti ile şimdilik 10.000 TL"nın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Islah ile 634.292,27 TL"nin tahsili talep edilmiştir.
Davalılar vekili, şirketi davacı ile eski ortaklardan olan babası Remzi Kaya"nın zarara uğrattıklarını, davalı şirketin yüksek kâr potansiyeli olan bir şirket olduğunu, esasında müvekkillerinin mağdur edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, davacının şirketten alması gereken 484.478,60 TL kâr payının tespit edildiği, bu kar payının davacı tarafça davalı şirketten talep edilebileceği, ayrıca davalı şirkete davalı gerçek şahısların verdiği zarar nedeniyle davacının payına düşen zarar miktarının 149.813,67TL olduğu, ancak davalı yöneticilerce davalı şirkete verilen zarar nedeniyle davacının doğrudan bir zararı olmadığı, dolayısıyla davacı tarafça bu miktarın kendisine ödenmesi talep edilemeyeceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 484.478,60TL"nin davalı şirketten tahsiline, diğer davalılar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.Karara karşı davalılar vekilince ve katılma yoluyla davacı vekilince istinaf isteminde bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, kâr payının dağıtılmasına ilişkin dava tarihinden önce alınmış bir karar olmadığı, bu haliyle 6762 sayılı TTK"nın 469 maddesi gereğince kar payının tespiti ile davacıya ödenmesine kararının yerinde olmadığı, dava konusu yapılan diğer talep bakımından ise zararın dolaylı zarar olduğu bu hali ile davacı ortağın hükmedilecek tazminatın kendisine değil ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabileceği gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf isteminin reddine, davalılar vekilinin istinaf isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- 6100 sayılı Kanun"un Geçici 3. maddesi 2. fıkrası “Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun"un 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.” hükmünü haizdir. İlk Derece Mahkemesince yukarıda özetlenen gerekçe ile davalı şirket yönünden açılan davanın kısmen kabulü ile 484.478,60TL’nin davalı şirketten tahsiline, diğer davalılar yönünden davanın reddine dair verilen 28/11/2016 tarihli karar, her ne kadar bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra verilmiş ise de dava dosyasında Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 29/05/2012 tarihli karar evvelce Dairemizin 15.10.2012 tarihli 2012/13751 esas 2012/16111 karar sayılı ilamıyla incelemeden geçmiş olup, anılan Kanun maddesi uyarınca hükmün temyiz kanun yolu incelemesine tabi olduğu açıktır. Buna göre, dosyanın gönderildiği Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince, İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik kanun yolu incelemesi talebini içeren dilekçenin, temyiz istemine ait olduğunun kabulü ile dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilip 6100 sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın tüm davalılar yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 26/02/2018 tarih 2018/124 esas ve 2018/217 karar sayılı kararının resen bozulup kaldırılarak davacı vekilinin ve davalılar vekilinin ilk derece mahkemesi kararına yönelik temyiz isteminin incelenmesi gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
3-Davalılar vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; dava, davalılarca davalı şirkete verilen zararın dağıtılmayan kar payının tespiti ve tashili istemine ilişkinidir. İlk Derece Mahkemesin"ce, davalılarca verilen zararın şirkete ödenmesinin talep edilmediği, davacının şirket zararının kendisine ödenmesini talep edemeyeceği, davalı şirket tarafından dağıtılmayan karlardan davacı payına 484.478,60TL düştüğü, bu miktarın davacıya ödenmesi gerektiğinden bahisle davanın kısmen kabulü ile 484.478,60TL’nin davalı şirketten tahsiline karar verilmiştir. Ancak, 2011 ve önceki yıllara ilişkin kar payının davalı şirketten tahsiline karar verilmesi yerinde değildir. Zira 6762 TTK"nın 455. maddesi “Her pay sahibi, kanun ve esas mukavele hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılmaya tahsis olunan safi kazanca, payı nispetinde iştirak hakkını haizdir.” hükmünü içermekte olup, ayrıca davalı şirketin ana sözleşmesinin 14. Maddesinde de, kâr"ın genel kurulca tespit edilerek dağıtılacağı belirtilmiştir. Kanun"un ve ana sözleşmenin bu düzenlemeleri gereğince, davalı şirketin genel kurulunca kâr"ın dağıtılmasına karar verildiği taktirde bu kar payı muaecel olur ve ortağın oluşan bu kar payı alacağı için talep ve dava hakkı doğar. Davalı şirketin 2011 ve önceki yılların karlarının dağıtımına ilişkin genel kurulunca alınmış bir karar bulunmadığından kar payı dağıtımına ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kar payının hesaplanarak tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davalılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 26/02/2018 tarih 2018/124 esas ve 2018/217 karar sayılı ilamının BOZULARAK KALDIRILMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik davalılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının davalılar yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edenlere iadesine, 08/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.