3. Hukuk Dairesi 2020/5821 E. , 2020/8296 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 18. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen menfi tespit davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı ..."nın istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı ...Ş."nin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile düzelterek yeniden esas hakkında verdiği kararın, süresi içinde davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ..."ndan konut kredisi kullandığını, ardından daha uygun faiz oranı ile kredi vermesi nedeniyle davalı ..."tan davalı ..."ndaki kredinin kapatılması amacıyla bir kredi sözleşmesi akdedildiğini, davalı ...’a 19.03.2013 tarihinde kredi kapatma tutarının 67.402,39 TL olduğu bildirilmesine rağmen kredi kapatma tutarının 24 gün gecikmeli olacak şekilde 66.500 TL olarak ödendiğini, böylece davalı ...’na olan borcun kapanmadığını, davalı ...’ın durumdan kendisini haberdar etmediğini, diğer davalı ...’nın ise kredinin kapatılmadığını kendisine bildirmeden, hesaba yatan 66.500 TL’yi vadesiz hesapta tutarak aylık kredi taksitlerini tahsil etmeye devam ettiğini, böylece vade farkından ötürü faiz işlettiğini, bu durumu tesadüfen öğrendiğini, davalı ...’ndan kredinin kapatılmasını istediğinde kendisinden 10.000 TL’ye yakın tutar bir ödeme talep edilediğini, kredinin kapatılmamasından davalıların sorumlu olduğunu ileri sürerek, davalı ...’na kapatma tutarının geç ve eksik ödenmesinden ve haksız olarak faiz ödenmesi nedeniyle davalı bankaların kusurlu olduklarının tespiti ile davalı ...’na borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ...Ş. davanın reddini dilemiş; davalı .... davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, davacının Yapı Kredi Bankası’na olan kredi kapama tutarının geç ve eksik ödenmesinden dolayı haksız olarak faiz ödemesiyle karşı karşıya bırakılarak mağdur edildiği ve bu olayda davalı bankaların müştereken müteselsilen sorumluluklarının tespitine
./....
67.402,39 TL bedelle kredi transfer sözleşmesinden kaynaklı olarak davacının Yapı Kredi Bankası’na faiz de dahil olmak üzere borçlu bulunmadığının tespitine, krediye konu olan taşınmaz üzerindeki ipotek kaydının terkinine, karar verilmiş; hükme karşı, davalılar istinaf talebinde bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi"nce, davalı ..."ın istinaf başvurusunun HMK m.353/1-b-1 gereğince esastan reddine, davalı ..."nın davacının ipoteğin fekki yönünde talepte bulunmadığı halde talepten fazla olarak ipotepin fekkine karar verilmesi hukuka aykırı olduğundan bu yöne ilişkin istinaf talebinin kısmen kabulü ile HMK m.353/1-b-2 uyarınca mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, 67.402,39 TL bedelle kredi transfer sözleşmesinden kaynaklı olarak davacının, davalı ..."na faiz de dahil olmak üzere borçlu bulunmadığının tespitine ve olayda davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının tespitine karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacı eldeki davada, davalı ...’ndan kullandığı krediyi kapatmak için davalı ...’tan kredi kullandığını, ancak davalı ...’ın kredi kapatma tutarını eksik ve geç göndermesi sebebiyle davalı ...’nından kullandığı kredinin kapatılmadığını, davalı ...’nın ise gönderilen meblağı vadesiz hesapta tutarak aylık kredi taksitlerini tahsil etmeye devam ettiğini, her iki bankanın da kredinin kapanmadığını kendisine bildirmediğini ileri sürerek, davalı ...’na kapatma tutarının geç ve eksik ödenmesinden ve haksız olarak faiz ödenmesi nedeniyle davalı bankaların kusurlu olduklarının tespiti ile davalı ...’na borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Medeni Usul Hukuku’nda davacının; mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir dava açılabilmesi için, bu davayı açmakta veya hukuki korunma istemekte haklı bir yararının bulunması gerekir. Bu hukuksal yararın, "hukuki ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması gerekir. Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca, açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin, hakkına ulaşmak için, mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez H./Atalay, O./Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s.297).
Bilindiği üzere mahkemeden istenen hukuki korunmaya göre davalar, eda davaları, tespit davaları belirsiz alacak ve tespit davaları ile inşai davalar olarak ayrılmaktadır.
Tespit davası, eda davasının öncüsü olup, işlevi bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitinden ibarettir. Tespit davasının konusu bir hukuki ilişki olmalı ve davacının, bu hukuki ilişkinin var olup olmadığının hemen tespit edilmesinde hukuken korunmaya değer güncel bir menfaati bulunmalıdır.
Bir hukuki ilişkinin hemen tespit edilmesinde hukuki yararın bulunduğunun kabulü için ise; davacının bir hakkı veya hukuki durumunun hali hazır bir tehlike ile tehdit edilmiş olması, bu tehdit sebebiyle davacının hukuki durumunun tereddüt içinde bulunması, tespit davasının bekletilmesinin davacıya zarar vermesi ve tespit hükmünün bu tehlikeyi ortadan kaldıracak kabiliyette olması gerekir.
Bir davada hukuki yararın bulunup bulunmadığı dava şartıdır. Tespit davası açılabilmesi için henüz eda davası açma zamanının gelmemiş olması veya eda davası açılmasının mümkün olmaması ve böyle bir davanın açılmasında davacının hukuki yararının bulunması gerekir. Bunu hakim görevi gereği re"sen araştırmak durumundadır.
Eda davasında da yine davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması gerekir. Eda davasında davacının hukuki yararının bulunması için davalının davacının hakkını inkar etmiş olması şart değildir. Davalı davacının hakkını ikrar eder ve fakat yerine getirmezse, davacı icraya konulabilecek bir hüküm elde etmek için de davalıya karşı dava açabilir. Eda davasının konusu hem kişisel hem de ayni haklar olabilir. Burada davalının olumlu (yapmak, vermek) veya olumsuz (yapmamak, yapamamak) bir edaya (edime) mahkum edilmesi istenebilir.
../....
Eda davası açılması mümkün olan hallerde de tespit davası açılmasında hukuki yarar mevcut değildir. Çünkü, eda davası sonunda verilen hüküm ile, aynı zamanda dava konusu hukuki ilişkinin var olup olmadığı da tespit edilir ve ondan sonra bu tespite dayalı olarak eda hükmü kurulur. Yargıtay"ın kararlı uygulamasına göre de, eda davası açmak mümkün ise, tespit davası açılamaz.
Eda davası açmak mümkün ise tespit davası açılamaz kuralının geçerli olabilmesi için, eda davası sonunda verilecek hükmün tespite ilişkin bölümü ile tespit davası sonunda alınacak tespit hükmü arasında, meydana getirdikleri kesin hüküm (m. 237) etkisi bakımından hiçbir fark bulunmaması gerekir. Diğer bir söyleyişle tespit davası ile istenen hukuki korunma, eda davası ile tamamen elde edilebilecekse, o zaman, davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. ( Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. II. 2001 baskı s. 1409-1448 ).
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının eldeki davada ilk talebi, davalı ...’na kapatma tutarının geç ve eksik ödenmesinden ve haksız olarak faiz ödenmesi nedeniyle davalı bankaların kusurlu olduklarının tespitine karar verilmesidir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı ...’ın davacının Yapı Kredi Bankası’ndaki hesabına hukuka aykırı olarak kredi kullanım bedeli ve ipotek ücreti adı altında yaptığı kesintiler nedeniyle eksik ödeme yaptığı tespit edilmiştir. Davacının davalı ...’a karşı hukuka aykırı olduğu iddia edilen kesintilerin tahsili amacıyla eda davası açabilecekken, bu kesintiler nedeniyle yapılan eksik ödemeden kaynaklı olarak davalı ... ile birlikte davalı ...’ın kusurlu olduğunun tespitinin talep edilmesinde meşru ve güncel bir hukuki yarar bulunmamaktadır.
Diğer yandan davacı, davalı ... yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş olup, ayrıca kredinin kapatılması için eksik ödeme yapılması hususunda davalı ... ile birlikte davalı ...’nın da sorumlu olduğunun tespitine karar verilmesine ilişkin talebinde meşru ve güncel bir hukuki yarar bulunmamaktadır. Hal böyle olunca davacının, davalı ...’na kapatma tutarının geç ve eksik ödenmesinden ve haksız olarak faiz ödenmesi nedeniyle davalı bankaların kusurlu olduklarının tespitine karar verilmesi isteminin reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Davacı; davalı ... tarafından davalı ...’ndaki hesabına, bu bankaya olan kredi borcunun kapatılması için gönderilen bedelin kredi borcunun kapatılması amacıyla kullanılmadığını, davalı ...’nın gönderilen bedeli kredi hesabına aktarmak suretiyle aylık taksitleri tahsil etmeye devam ettiğini ileri sürerek, davalı ...’na borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiş; davalı ... havale edilen bedelin kredi borcunu kapatmaya yetmediğini, davacının ilgili hesaptan harcama yaptığını, davacı ile aralarındaki kredi sözleşmesi gereği krediden doğan alacakları bitene kadar herhangi bir bildirim yapmaksızın davacının hesaplarından tahsilat yapmaya hakkına sahip olduklarını savunmuştur. Dosya kapsamında davalı ... tarafından davacının davalı ...’ndaki kredi hesabına gönderilen 11.04.2013 tarihli 66.500 TL bedelli havale işleminin “... kredi kapatma” açıklamasıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. Havale işleminde yer alan açıklamanın, davacının kredinin kapatılması yönünde iradesini gösteren yazılı bir talimat niteliğinde olduğu dikkate alındığında gönderilen bedelin, davalı ...’nın alacaklı olduğu kredinin kapatılması amacıyla havale edildiği tartışmasızdır. Bu durumda mahkemece bilirkişi marifetiyle davacının havalenin yapıldığı 11.04.2013 tarihi itibariyle gönderilen 66.500 TL bedelin kredinin kapatılması için yeterli bir bedel olup olmadığı hususu ve bu tarih itibariyle ödenen miktara göre davacının kredi borcundan sorumlu tutulamayacağı miktar tespit edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne dair hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nun 371. maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edenlere iadesine, dosyanın bölge adliye mahkemesine, kararın bir örneğinin de ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 24/12/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.