Esas No: 2020/484
Karar No: 2021/1616
Karar Tarihi: 16.12.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/484 Esas 2021/1616 Karar Sayılı İlamı
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/484
KARAR NO : 2021/1616
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/12/2019
NUMARASI : 2018/342 E. - 2019/443 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararı İptali ve Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 04/12/2019 tarih ve 2018/342 E. - 2019/443 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin 1961 yılından bu yana faaliyet gösterdiği alanda birçok ürünün tanıtımı ve geliştirilmesini sağlayarak bir kalite sembolü olduğunu, müvekkilinin özellikle; bisküviler, krakerler, gofretler, pastalar, tartlar, kekler ve sair ürünlerin imali, ithali, ihracı ve ticareti alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkili adına tescilli "..." asıl unsurlu markaların bulunduğunu, davalı Şirketin ise 2017/04860 sayılı "... ..." ibareli marka başvurusunu yaptığını, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, oysa müvekkiline ait "..." ibareli markalarla davalı başvurusunun hem esas unsur hem de kapsamlarının birebir aynı olmasından dolayı benzer olduklarını ve bu benzerliğin iltibasa yol açacağını, davalı Şirketin ticaret unvanının başvuru markasında kullanıldığını, ticaret unvanının diğer ibarelerle birlikte marka tescil başvurusuna konu oluşturması halinde esas unsur olarak değerlendirilemeyeceğini, davalının zaten 49 adet "..." ibareli tescilli markasının bulunduğunu, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olarak yapıldığını ileri sürerek, YİDK'in 2018-M-6051 sayılı kararının iptaline, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunnadığını savunarak, davanoın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkili başvurusu ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik olmadığını, davacı markalarının ana unsuru "..." ibaresi iken müvekkilinin markasında bu ibarenin tali unsur olarak kullanıldığını, markaların logo bakımından da farklı olduğunu, davacı markaları düz yazıdan oluşurken müvekkili markasının kendisine ait logosunun bulunduğunu, markaların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının "... ... " ibareli marka başvurusu ile davacının "..." ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, taraf markalarında ortak unsur olan ... ibaresinin davalı başvuru markasında tali unsur olarak kullanıldığı, asli ve baskın unsurun ise "..." ibaresi olduğu, diğer yönden "..." ibaresinin özellikle üzerinde kullanıldığı ürünlerin diyet ürünler olduğunu işaret etmek üzere gıda sektöründe yaygın kullanımı bulunan bu ibare niteliğinde bulunduğu, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK'nın 6/5 maddesindeki tanınmışlık koşulunun da oluşmadığı, ayrıca davalı başvurusunun haksız rekabet oluşturacak şekilde ve kötü niyetli yapıldığının da somut delillerle kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, yerel mahkeme tarafından gerekçe gösterilmeksizin dosyada var olmayan karşı görüşe itibar edildiği bildirilerek alanında uzman bilirkiler tarafından tanzim edilen bilirkişi raporunun aksine hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, yerel mahkeme tarafından, taraflarınca dosyaya sunulan ve dilekçelerinde defaatle bahsedilen tüm emsal kararların aksine müvekkiline ait "..." markasının zayıf marka olduğunu belirtilmesinin ve buna dayanılarak markalar arasında iltibas bulunmadığına karar verilmiş olmasının hukuka açık aykırılık taşıdığını, yerel mahkemece iltibas incelemesi yapılırken ortalama tüketici kriterinin adeta yok sayıldığını, dava konusu markada bulunan diğer unsurlar tali unsur konumunda olduğundan markanın asli unsurunun "..." ibaresi olduğunun yerel mahkeme tarafından göz önüne alınmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, YİDK kararı iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı Şirketin 2017/04860 sayılı "... ..." ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvuru kapsamında 30. sınıftaki malların yer aldığı, davacı Şirketin "..." asıl unsurlu markaların adayalı olarak başvuruya itiraz ettiği, davacı itirazının nihai olarak YİDK'in 27.07.2018 tarih ve 2018-M-6051 sayılı kararı ile reddedildiği, kararın 30.07.2018 tarihinde davacıya tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Dava konusu başvuru tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 6/1. maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (karıştırılma) kavramı açıklanmalıdır. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru 30. sınıfta yer alan malları kapsamaktadır. Davacının itirazına mesnet markalar ise 29.,30.,32.35. sınıf mal ve hizmetlerde tescillidir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin yerleşik kararlarında açıklandığı üzere mal ve hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı değerlendirilirken her iki grup mal ve hizmetlerin aynı tüketici kitlesine hitap edip etmediği, birbirine alternatif olup olmadıkları, aynı dağıtım veya dolaşım yollarına sahip olup olmadığı, hammadde-mamül ilişkisinin bulunup bulunmadığı, birbirlerini bütünleyici/ tamamlayıcı olup olmadıkları gibi hususlarının dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre, içinde gıda mühendisi de bulunan bilirkişi heyetince hazırlanan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere dava konusu başvuru kapsamında yer alan malların tamamı, davacının itirazına mesnet markaların kapsamlarındaki mallarla aynı ve/veya benzerdir.
Marka işaretlerinin karşılaştırılmasına gelince; dava konusu başvuru "... ..." ibarelidir. Başvuruda "..." ibaresi kırmızı ve büyük puntolarla dikkat çekecek şekilde konumlandırılmış, "Makarna" ve "..." kelimeleri ise marka kombinasyonunda "..." ibaresine nispeten daha küçük harflerle bu ibarenin alt kısmında beyaz ve yeşil renkler kullanılmak suretiyle yer almıştır. Her ne kadar dava konusu başvuruda "..." ibaresi kırmızı ve daha büyük puntolarla dikkat çekecek şekilde yazılmış ise de bu ibare, davalı Şirketin ticaret unvanının çekirdek kısmını oluşturduğu gibi aynı zamanda davalı Şirketin çatı markasıdır. Başvuruda yer alan "..." ibaresinin de başvuru kapsamındaki mallar yönünden ayırt ediciliği olmadığından, dava konusu başvuruda ayırt ediciliği sağlayan, marka algısı oluşturan esas unsur "..." ibaresidir. Davacının itirazına mesnet markaların asli unsuru da "..." ibaresinden oluştuğundan, asli unsurları itibariyle dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında 6769 sayılı SMK'nın 6/1 maddesi uyarınca benzerlik ve karıştırma tehlikesi bulunmaktadır.
İlk derece mahkemesince "..." ibaresinin özellikle üzerinde kullanıldığı ürünlerin diyet ürünler olduğunu işaret etmek üzere gıda sektöründe yaygın kullanımı bulunan bu ibare niteliğinde bulunduğu ve bu itibarla ayırt ediciliğinin düşük olduğu kabul edilmiş ise de Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25/09/2019 tarih ve 2018/4202 E.- 2019/5804 K. sayılı kararında, ""..." ibaresinin her iki tarafa ait markalarda da markanın asıl unsurları arasında yer almış olması nedeniyle örtüşen mal ve hizmet sınıfları yönünden karıştırma ihtimalini de içerecek şekilde benzer olduğunun kabulü gerektiği" belirtilmiş, yine Yüksek Dairenin 2019/3833 E.- 2020/2305 K. sayılı kararında ... ibareli, 2020/6329 E-2021/5023 K. sayılı kararında ... ibareli, 2020/1488 E.-2021/596 K. sayılı kararında ... ibareli marka tescil başvuruları, davacının "..." esas unsurlu markaları ile benzer bulunduğundan, istikrar kazanan bu kararlar karşısında ilk derece mahkemesinin "..." ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu yönündeki kabulüne itibar edilmemiştir. Bu itibarla, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında, başvuru kapsamında yer alan malların tamamı yönünden 6769 sayılı SMK'nın 6/1 maddesi anlamında benzerlik ve karıştırılma tehlikesi mevcut olup, aksi yöndeki mahkeme kabulü yerinde görülmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiş, teknik yönlerden dosyada mevcut bilirkişi raporundan faydalanılmıştır.
HMK'nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse "düzelterek yeniden esas hakkında" duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerle kabulü ile HMK'nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 04/12/2019 gün ve 2018/342 E. - 2019/443 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile TÜRKPATENT YİDK'in 27.07.2018 tarih, 2018-M-6051 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Davalı Şirket adına tescilli 2017/04860 sayılı "... ..." ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜ ile SİCİLDEN TERKİNİNE,
4-Harçlar Kanunu'na göre alınması gereken 59,30 TL. maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 35,90 TL. harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL'nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 152,70 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan tebligat ve posta giderleri toplamı 89,80 TL olmak üzere toplam 2.042,50 TL yargılama giderine, 35,90 TL başvurma harcı ile 35,90 TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.114,30 TL'nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re'sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 16/12/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 06/01/2022
Başkan
...
Üye
...
Üye
...
Katip
...
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.