Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/10471
Karar No: 2015/11159
Karar Tarihi: 08.06.2015

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/10471 Esas 2015/11159 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2015/10471 E.  ,  2015/11159 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
    Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.

    Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davacı Kurum ile davalılar... avukatları ve ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2-(a)Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinin birinci fıkrasında işverenin sorumluluğu, ikinci fıkrasında ise üçüncü kişilerin sorumluluğu düzenlenmiştir. Zararlandırıcı sigorta olayında; devlet adına sosyal güvenlik kanunlarını uygulamakla görevli Sosyal Güvenlik Kurumu birinci kişi, risklerin gerçekleşmesi halinde sigortalının ya da hak sahiplerinin Kurumdan yardım görmesi için primleri ödeyen işveren ikinci kişi konumundadır. Bunun dışında kalanlar ise üçüncü kişi olarak tanımlanmaktadır.
    818 sayılı Borçlar Kanununun 332/1"inci maddesinde belirtilen işçi - işveren arasındaki akde aykırılık eylemleri ve bu çerçevede maddenin 2"nci fıkrası gereğince işverenin akde aykırı davranışları (işçi sağlığı ve iş güvenliğinin gerektirdiği önlemlerin alınmaması vs.) sonucu 26/1"inci maddeyle yapılan ilişkilendirme ile bir bakıma akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabii olmakla; zamanaşımının, işverenler açısından uygulanması gereken Borçlar Kanununun 125"inci maddesine göre on yıl olduğu belirtilmelidir.
    Zamanaşımının başlangıcı konusuna gelince; 506 sayılı Kanunda zamanaşımının (özel olarak) düzenlenmediği düşünüldüğünde; genel hükümler çerçevesinde çözüm arama gereği vardır. Gerçekten de Borçlar Kanunun 128 maddesinde: “Zamanaşımı, alacağın muaccel olduğu zamanda başlar” denilmektedir. Kurum açısından alacak hakkı, bağladığı gelirin yetkili organ tarafından onaylandığı tarihte ödenebilir hale geleceğinden, muacceliyet’in onay tarihi olacağı açıktır. O halde, masraflar için sarf ve ödeme, gelirler için ilk peşin sermaye değerinin başlangıçtaki gelir bağlama onay tarihinde zararın öğrenmiş olacağının ve zamanaşımının bu tarihte başlayacağının kabulü gerekir. Dolayısıyla, onay, sarf ve ödeme tarihinden itibaren 10 yıllık sürenin geçmesi halinde alacağın zamanaşımına uğrayacağı belirgindir.
    506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinde üçüncü kişiler aleyhine açılan rücu davalarının tabi olduğu zamanaşımı süresine ilişkin açık hüküm bulunmamaktadır. Üçüncü kişi ile sigortalı arasında akdi bir ilişki söz konusu değildir. Ancak anılan maddenin ikinci fıkrasında Borçlar Kanununa yollamada bulunulmuştur. Hal böyle olunca; üçüncü kişiler aleyhine açılan davalar Borçlar Kanunu’nun 60’ıncı maddesinde öngörülen bir ve her halükarda haksız fiil tarihinden itibaren on yıllık haksız fiil zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir.
    Öte yandan işveren vekili, 506 sayılı Yasanın 4"üncü maddesinde, “İşveren nam ve hesabına işin yönetimi görevini yapan kimseler, "İşveren vekili" dir.” şeklinde tanımlanmış, anılan maddenin devamındaki, “Bu kanunda geçen işveren deyimi işveren vekilini de kapsar. İşveren vekili, bu Kanunda belirtilen yükümlülüklerinden dolayı aynen işveren gibi sorumludur.” hükmü ile işveren vekilinin sorumluluğunun kapsamı belirlenmiştir. Bu kapsamda işveren vekilinin de, zamanaşımı yönünden aynen işveren gibi sorumlu olacağı gözetilmelidir.
    Borcu ortadan kaldırmamakla birlikte yerine getirmekten kaçınma yetkisi veren zamanaşımı defi, ancak bunu ileri süren taraf yönünden sonuç doğurmakta olup, bir başka anlatımla, mahkemece kendiliğinden gözetilemeyen ancak yasal süre içerisinde ileri sürüldüğü takdirde değerlendirilmesi gerekir ve başlangıcı da; “zarar ve faile ıttıla” tarihidir. Bilindiği üzere zarar ve faile ıttılanın birlikte gerçekleşmesi gerekir ve sadece birinin gerçekleşmesi zamanaşımı süresinin başlaması için yeterli değildir. Zarara ve faile ıttıla, Kurumun yetkili organının ıttılaı olduğundan, zararın ıttıla tarihi sigortalı ya da hak sahibine bağlanan gelirler yönünden tahsis onay tarihi, masraf ve ödemeler yönünden sarf ve ödeme tarihidir. Faile ıttılanın ise özel bir duyarlılıkla araştırılıp incelenmesi gerekmektedir. Uygulamada, devam eden ceza davasında verilen mahkûmiyet kararının kesinleştiği tarih, Kurum sigorta müfettişi veya...iş müfettişi raporunun Kurumun yetkili makamlarına intikal tarihi ya da ilk rücu davasının açıldığı tarih, faile ıttıla tarihi olarak kabul edilmektedir.
    Somut olayda, 04.10.2012 tarihinde açılan birleşen dosyanın davalıları ... ve ...’nun davaya konu iş kazasının meydana geldiği tarih itibariyle hukuki statülerinin ne olduğu, işveren vekili olup olmadıkları ... sorulmak suretiyle kuşku ve duraksamaya yer kalmayacak şekilde

    belirlendikten, hukuki statülerinin işveren vekili olmadığının anlaşılması halinde 3. kişi oldukları gözetilerek,her iki durumda da davalılar ... ve ...’nun süresinde ileri sürdükleri zamanaşımı defi, yukarıda açıklanan yasal mevzuat çerçevesinde yapılacak irdeleme sonucuna göre değerlendirildikten sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    (b) Türk Medeni Kanun’un 605. maddesi, “ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” hükmünü içermektedir. Şayet, mirasın açıldığı sırada, terekenin pasifi, aktifinden fazla ise tereke borca batık sayılır.
    Diğer yönden, borca batıklığın tespiti, dava yoluyla istenebileceği gibi açılmış bir davada itiraz olarak da ileri sürülebilir. Mirası reddetme süresinin geçmiş olması durumunda, miras borca batıksa bu, bir davada mirasçıların mirasın borca batık olduğunu savunmalarına engel de değildir.
    Eldeki dosyada, davalı mirasçı Bedriye’nin murisi ağabeyi İsmail Baktimur"dan miras talebi olmadığı, muristen para veya mal varlığıda kalmadığını savunması karşısında, Mahkemece, murisin ölüm tarihine göre terekeye dahil herhangi bir mal varlığı bulunup bulunmadığı, özellikle, tapu sicilinden herhangi bir intikal olup olmadığı araştırılıp, Medeni Kanun"un (eski (545) yeni (605) md.) hükümleri kapsamında davalının sunduğu tüm delillerle birlikte değerlendirilerek, ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, ancak, o takdirde, mirasın reddedilmiş sayılacağı gözönünde tutulup hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    (c)Peşin değer, gelecekte ödenecek gelirlerin, yaş, kesilme ihtimali ve Kurumca belirlenecek iskonto oranı dikkate alınarak hesaplanan tutarını ifade etmektedir.
    506 Sayılı Kanunun 26’ıncı maddesindeki “....sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere...” bölümünün, ... 23.11.2006 tarih ve 2003/10 Esas 2006/106 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş olması karşısında, Kurumun bu maddeden doğan rücu hakkının, “halefiyete” değil, “kanundan doğan basit rücu hakkına” dayandığının kabul edilmesi ve bu kabul çerçevesinde, Kurumun rücu alacağının, ilk peşin değerin kusura tekabül eden miktarıyla sınırlı bulunması; fiili ödemenin mevcudiyeti halinde ise, kurumun talep edebileceği miktarın hesabının da aynı şekilde gerçekleştirilmesi gerekmekte olup; şayet ilk peşin sermaye değerli gelir, fiili ödeme miktarından düşük ise o takdirde ilk peşin sermaye değerine itibar edilmesi; aksine fiili ödeme miktarı ilk peşin değerden düşük ise o takdirde de fiili ödeme miktarının esas alınması gerekir.
    Eldeki dosyada, dava dilekçesine ekli sunulan peşin değer tablosunda, hak sahibi ...’a bağlanan gelirin ilk peşin değerinin 3.028,57TL, sosyal yardım zammı tutarının ise 643,06TL olduğu, yargılama aşamasında Kurumca 24.07.2014 tarihli yazı cevabı ile bildirilen ilk peşin değerinin ise 1.749,58TL, sosyal yardım
    zammı tutarının ise 322,22TL olduğunun bildirilmesi karşısında, peşin değer ve sosyal yardım zammı tutarları arasında mevcut çelişkinin nedeni araştırılıp, çelişki giderildikten sonra yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirme yapılarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davacı Kurum ile davalılar...avukatları ve ...’ın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcını istek halinde tüm davalılara iadesine, 08.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi