Esas No: 2020/594
Karar No: 2021/1633
Karar Tarihi: 16.12.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/594 Esas 2021/1633 Karar Sayılı İlamı
T.C. ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
...
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
...
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : ... ...
ÜYE : ... ...
ÜYE : ... ...
KATİP : ... ...
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/11/2019
NUMARASI :....
DAVANIN KONUSU : İstirdat
Taraflar arasında görülen davada ... 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 07/11/2019 tarih ve 2017/338 E. - 2019/772 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi asıl davada -davalı birleşen davada davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Asıl davada davacı vekili, müvekkili Şirketin, davalının üstlendiği ... Üniversitesi Vakfı Koleji öğrenci taşımacılığı işinde taşeron olarak 19/09/2016-24/03/207 tarihleri arasında, aylık olarak ve araç başı 4.000,00-TL+KDV bedel ile iki araçla çalıştığını, ancak davalıya verilen fatura konusu bakiye hizmet bedeli alacağının müvekkiline ödenmediği gibi başlatılan icra takibine de davalının itiraz ettiğini, davalının icra takibine itirazından sonra 17/04/2017 tarihinde toplam 9.042,00 TL ödeme yaptığını, ancak icra takibinden sonra yapılan ödemelerin haksız itiraz ortadan kaldırmadığını ileri sürerek davalının ... 6.İcra Müdürlüğü’nün 2017/7457E. sayılı takip dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin devamını, davalı tarafça icra takibinden sonra yapılan ödemelerin infazda dikkate alınmasını, % 20 oranında icra-inkâr tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, dava konusu faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini,buna rağmen ileride yaşanacak olumsuzlukları önlemek adına davacı tarafa toplam 13.042,00 TL ödeme yapıldığını, faturaların davacı tarafça tek taraflı olarak düzenlendiğini, alacak miktarının , akdi ilişkinin ve sözleşme gereklerinin eksiksiz olarak yerine getirildiğinin davacı tarafça ispatlanması gerektiğini, davacının kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddi ile % 20'den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının tahsilini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, davalı Şirketin yerine getirdiği taşıma hizmeti haricinde yerine getirmediği taşıma hizmeti bedellerini de faturalandırarak müvekkilinden haksız yere fazladan fatura bedeli tahsil ettiğini ileri sürerek 4.035,76-TL fazla ödeme tutarının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı ile davalı Şirket arasında taşıma ilişkisi bulunduğunun dava ve cevap dilekçe içeriği ile sabit bulunduğu, davacı yanın takibe konu faturalara ilişkin taşıma hizmetini ifa ettiğini kanıtladığı, davacının yerine getirdiği taşıma hizmeti nedeniyle icra takip tarihi itibariyle davalıdan 14.268,64-TL alacaklı bulunduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü ile davalının ... 6. İcra Müdürlüğü'nün 2017/7457E. sayılı takip dosyasına vaki haksız itirazının iptaline takibin 14.268,64-TL asıl alacak ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık % 9 oranındaki yasal faizi ile birlikte devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine (tahsilde tekerrüre sebebiyet vermemek ve dava tarihinden sonra yapılan ödemeler icra müdürlüğünce infaz sırasında nazara alınmak kaydı ile), birleşen davanın ise davacının fazla ödeme iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl davada davalı birleşen davada davacı vekili, asıl davada davacı-birleşen davada davalının müvekkili şirketin taşeronu olarak ... ... Okullarının öğrenci servis taşımacılığı işini gerçekleştirdiğini, asıl davada davacı birleşen davada davalı şirketin yapmadığı işin bedelini de faturalandırarak müvekkilden fazla tahsilat yaptığını ve yapmaya çalıştığını, zira taraflar arasında fiili çalışma gün hesabına göre aylık ödeme yapıldığını, yani ödemelerin günlük sefer bazında gerçekleştirildiğini, buna rağmen davacının çalışmadığı günleri de dahil edilerek aylık bazda fatura düzenlediğini, taşıma işinin yapıldığı günlerin tespiti amacıyla dava dışı asıl işveren ... müzekkere yazılmasını talep etmelerine rağmen bu taleplerinin yerine getirilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, asıl davaya konu faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, öncelikle dava konusu faturaların aylık olarak mı yoksa çalışılan gün sayısı dikkate alınarak düzenlendiğinin tespit edilmesi, davacının araçlarının çalışmadığı dönem için fatura tanzim etmesinin dürüstülük kuralı ile bağdaşıp bağdaşmadığı, davacının hangi günler hizmet verdiği, fatura tutarlarından davacının çalışmadığı günler çıkarıldığında haksız kazanç elde edip etmediği, davacının araçları için ceza tutanağı düzenlenip düzenlenmediği, düzenlenmişse ne kadar ceza verildiği ve bu cezaların kim tarafından ödendiği, davacı araçlarının okula geç gelmesi veya gelmemesi sebebiyle okula taksi ile gitmek zorunda kalan öğrenciler için ulaşım giderlerinin ne kadar olduğu ve bu giderlerin kim tarafından ödendiği hususlarının açıklığa kavuşturulması gerektiğini, bu hususlar açıklığa kavuşturulmadan düzenlenen bilirkişi raporuna dayalı olarak asıl dava yönünden hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı bulunduğunu ileri sürerek asıl ve birleşen davaya yönelik ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: 1- HMK'nın 341/2 maddesine göre miktar ve değeri 3.000 TL'sini geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesin olup bu miktar 11/04/2019 karar tarihi itibariyle 4.400. TL'dir.
Birleşen davada, davacı tarafça fazla ödendiği iddia olunan 4.035,76 TL taşıma ücretinin tahsili talep edilmiş olup mahkemece yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir. Buna göre istinaf incelemesine esas miktarın HMK'nın 341/2. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı kapsamında kaldığı anlaşılmakla asıl davada davalı birleşen davada davacı vekilinin, birleşen davaya yönelik istinaf başvuru dilekçesinin HMK'nın 352. maddesi uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Asıl davada davalı birleşen davada davacı vekilinin, asıl davaya yönelik istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; asıl dava taşıma ücretinin tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Asıl davada davacı, 10/04/2017 tarihinden başlatılan ve davaya konu edilen icra takibinde, taşıma ücretine ilişkin olarak düzenlenen 20/02/2017, 20/03/2017 ve 24/03/2017 tarihli faturalardan kaynaklı bakiye 14.971,28 TL alacağın tahsilini talep etmiştir. Asıl davada davalı, davaya cevap dilekçesinde fatura tutarlarının davacı tarafça tek taraflı olarak düzenlendiğini ve yine faturalara konu taşıma hizmetinin eksiksiz olarak yerine getirildiğinin davacı tarafça ispatlanması gerektiğini savunmuşsa da davalı vekili 16/11/2017 tarihli ön inceleme duruşmasında, davacı tarafça belirtilen tarihler arasında taşıma işinin gerçekleştirildiği konusunda herhangi bir uyuşmazlığın olmadığı, yapılan iş için talep edilen bedele de itirazlarının bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın fatura bedellerinin ödenip ödenmediği ve temerrüt tarihi noktasında olduğunu beyan etmiştir. Davalı vekilinin bu beyanıyla, icra takibine konu edilen faturalara konu taşıma işinin davacı tarafça yerine getirildiği ve faturalarda belirtilen taşıma ücretine ilişkin miktarın kabul edildiği anlaşıldığından asıl davada davalı vekilinin taşıma işinin gereği gibi yerine getirilmediğine ve fatura tutarlarına yönelik istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Bu duruma göre ve icra takibinde sadece asıl alacak talep edilip işlemiş temerrüt faizi talep edilmediği gözetildiğinde, uyuşmazlığın icra takibinde talep edilen fatura bedellerinin ödenip ödenmediğinden kaynaklandığı anlaşılmışır. Hemen belirtmek gerekir ki davalı taraf ödeme savunmasında bulunduğundan dava konusu icra takibine talep edilen alacağın ödendiğinin ispat yükü de kendisindedir.
İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında, davacının incelenen ticari defter ve kayıtlarından, davacı tarafça davalıya verilen taşıma hizmetine ilişkin olarak toplam bedeli 26.588,64 TL olan, 19/01/2016, 20/02/2017, 20/03/2017 ve 24/03/2017 tarihli faturaların düzenlendiği, bu faturalara karşılık olarak davalı tarafça icra takibinden önce toplam 12.320,00 TL ödeme yapıldığı, icra takibinden sonra ve fakat dava tarihinden önce 17/04/2017 tarihinde 9.042,00 TL ödeme daha yapıldığı, davalının ticari defter ve kayıtlarından da, davacının kayıtlarında yer alan 4 adet faturadan sadece 19/01/2017 tarihli faturanın davalı kayıtlarında yer aldığı, davacıya icra takibinden önce toplam 12.320,00 TL ödendiği, icra takibinden sonra dava tarihinden önce de 9.042,00 TL ödem yapıldığı hususlarının tespit edildiği ve davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarına göre , icra takip tarihi itibariyle 14.268,64 TL alacaklı olduğu, dava tarihi itibariyle ise 5.226,64 TL alacaklı bulunduğu bildirilmiştir.
Görüldüğü üzere, tarafların ticari defter ve kayıtları davalı tarafından davacıya yapılan ödemeler konusunda birbiriyle uyumludur. Uyuşmazlık konusu olan faturalar davalının ticari defter ve kayıtlarında ye almasa da, yukarıda da ifade edildiği gibi davalı vekilinin ön inceleme duruşmasındaki beyanı ile faturalara konu taşıma hizmetinin yerine getirildiğinin ve fatura miktarlarının kabul edilmesi nedeniyle bu durum davacı aleyhine sonuç doğurmayacaktır. Bu itibarla davalı tarafça icra takibinden önce yapılan ödemeler düşüldükten sonran davacının icra takip tarihi itibariyle 14.268,64 TL alacaklı olduğu dosya kapsamı ile sabit olup mahkemenin bu yöndeki kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak, mahkemece davacının icra takip tarihindeki alacağı dikkate alınarak hüküm tesis edilmişse de , yukarıda da ifade edildiği üzere, davalının icra takip tarihinden sonra ancak dava tarihinden önce 17/04/2017 tarihinde 9.042,00 TL ödeme yaptığı anlaşılmakta olup, esasen bu husus asıl davada davacının da kabulündedir. Nitekim dava dilekçesinde icra takip tarihinden sonra yapılan bahsi geçen ödeme miktarını kabul etmekle birlikte ödemenin icra takibinden sonra olması nedeniyle icra takibine yapılan itirazı kaldırmadığı bu ödemelerin infazda dikkate alınması gerektiğini ileri sürmüş, diğer bir deyişle icra takibinden sonra yapılan ödemeler yönünden de dava açmakta hukuki yararı bulunduğunu iddia etmiştir.
Oysa Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.10.2011 tarih ve 2011/19-532 E.- 2011/640 K. , 12.11.2003 gün ve 2003/19-589 E, 2003/645 K sayılı ilamlarında icra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması halinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerektiği, dolayısıyla, takipten sonra, ancak dava açılmadan önce yapılmış olan ödemeler yönünden dava açılmasında, davacı tarafın hukuki yararı bulunmadığı kabul edilmiştir.
Yine aynı konuda Yargıtay 11. H.D.'nin 11.03.2015 tarih ve 2014/17299 E.- 2015/3353 K. sayılı ilamında da "Sonuç itibariyle, icra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması halinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerekir. Yani, takipten sonra, ancak davadan önce yapılmış olan ödemeler yönünden dava açılmasında, davacı tarafın hukuki yararı bulunmamaktadır.(HGK'nın 19.10.2011 gün ve 2011/532-640 E.K. Sayılı ilamı). Bu itibarla, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davalının icra takibinden sonra, ancak davadan önce yapmış olduğu ödemeler nazara alınarak davacının 818 sayılı BK'nın 84. ve 6098 sayılı TBK'nın 100. maddesi uyarınca ne miktar bakımından hukuki yararının bulunduğu tartışılıp, değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir." denilmek suretiyle icra takibinden sonra ve dava tarihinden önce yapılan ödeme bulunması halinde yapılması gereken iş belirtilmiştir.
Dolayısıyla somut uyuşmazlıkta da, icra takibinden sonra dava tarihinden önce yapılan ve icra takibine konu alacakla ilgili olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmayan 9.042,000 TL ödeme dikkate alınarak, davacının ödeme yapılan 17/04/2017 tarihinde , somut olaya uygulanması gereken 6098 sayılı TBK'nın 100. maddesi uyarınca ne miktar bakımından dava açmakta hukuki yararının bulunduğunun tespiti ile belirlenen miktar üzerinden takibin devamına, ödenen miktar için davanın reddine karar verilmesi gerekirken, icra takip tarihinden sonra davadan önce yapılan ödemeler nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi, davalı tarafça dava tarihinden sonra yapılan bir ödeme bulunmamasına rağmen dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin icra müdürlüğünce infaz sırasında nazara alınmasına karar verilmesi de yerinde görülmemiştir.
Bu durumda HMK.'nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse "düzelterek yeniden esas hakkında" duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, anılan hesaplamanın Dairemizce yapılmasına karar verilmiş ve davacının 17/04/2017 tarihinde toplam 14.268,64 TL asıl alacak ve icra takip tarihinden anılan ödeme tarihine kadar icra takibinde talep edilen yasal faiz oranı dikkate alınarak 21,11 TL işleyen faiz alacağının bulunduğu, davalının bu tarihte yaptığı toplam 9.042,00 TL ödemesinin, öncelikle faiz alacağından düşülmesi gerektiği, bu durumda da anılan tarih itibariyle davacının 5.247,65 TL asıl alacağının kaldığı ve bu miktar yönünden dava açmakta hukuki yararının bulunduğu belirlenmiştir. Belirlenen alacağın ise davalı tarafça ödendiği ispatlanamadığından davacının 17/04/2017 tarihi itibariyle 5.247,65 TL davalıdan alacaklı olduğu , ayrıca alacağın önceden belirlenebilir bulunduğu dolayısıyla likit niteliği olduğu gözetildiğinde davacının alacaklı olduğu belirlenen miktar yönünden icra inkar tazminatı talebinin de yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Her ne kadar davalı tarafça cevap dilekçesinde kötü niyet tazminatı talep edilmişse de ilk derece mahkemesince davalının bu talebi hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmemesine rağmen davalının bu yöne ilişkin istinaf itirazı bulunmadığından Diaremizce de bu hususta değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Sonuç olarak, yukarıda açıklanan nedenlerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile infazda tereddüt yaratmamak adına ilk derece mahkemesince birleşen dava yönünden verilen karar da yeniden hükme yazılarak HMK.'nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuş,
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilinin birleşen dava yönünden istinaf başvuru dilekçesinin HMK 352. maddesi uyarınca miktar yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilinin asıl dava yönünden istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, ... 4. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 07/11/2019 gün ve 2017/338 E. - 2019/772 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
3-Asıl davanın kısmen kabulü ile ... 6.İcra Müdürlüğünün 2017/7457 sayılı takip dosyasında davalının takibe itirazının 5.247,65 TL asıl alacak miktarı yönünden kısmen iptaline, anılan miktarda asıl alacağa 17/04/2017 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına,
4-Fazlaya ilişkin istemin reddine
5- Hüküm altına alınan alacağın %20'si oranında 1.049,53-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine
6-Harçlar Kanunu'na göre alınması gereken 358,47 TL. nispi karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 255,68 TL harcın mahsubu ile bakiye 102,79 TL'nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan ve istinaf eden davalı aleyhine hüküm kurulamayacağından ilk derece mahkemesi karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 600,00 bilirkişi ücreti, 180,90 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 7,10 TL tebligat masrafından oluşan toplam 788,00 TL'nin, davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan takdiren 276,21 TL.'ye, 31,40 TL başvurma harcı ile 255,68 TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 563,29 TL.'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan tebligat ve posta giderleri toplamı 49,40 TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan takdiren 32,08 TL.'nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
11-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re'sen taraflara iadesine (HMK m.333),
12-Birleşen davanın REDDİNE,
13-Harçlar Kanunu'na göre alınması gereken 44,40 TL. maktu karar ve ilam harcının, peşin olarak alınan 68,93 TL harçtan mahsubu ile bakiye 24,53 TL'nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
14-Davacı tarafından yapılan giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
15-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
16-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re'sen taraflara iadesine (HMK m.333),
17-Asıl davada davalıdan peşin olarak alınan 243,67 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
18-Birleşen davada davacıdan peşin olarak alınan 44,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
19-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
20-İİK'nun 36. maddesi uyarınca, Dairemizce hüküm altına alınan 5.247,65 TL asıl alacak ve ferilerini aşan teminatın asıl davada davalıya iadesine,
21-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 16/12/2021 tarihinde HMK 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle KESİN olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 06/01/2022
...
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.