20. Hukuk Dairesi 2011/14211 E. , 2012/2281 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Hükmüne uyulan Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 30.11.2010 tarih 2010/12282-14862 sayılı bozma kararında özetle “ Davacı Hazinenin, taşınmazın zilyetlikle kazanılacak yerlerden olmadığı, davalı yararına zilyetlik koşullarının oluşmadığı iddiasıyla açtığı davada, Mahkemece; çekişmeli taşınmazın 1969 yılında ilan edilip kesinleşen orman kadastrosunda orman tahdit sınırları dışında kaldığı ve davalı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu kabulü toplanan delillere ve dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Şöyle ki, yörede ilk orman kadastrosunun 1969 yılında herhangi bir köy ya da belde sınırı esas alınmadan seri bazında yapıldığı ve köyün tamamını kapsamadığı anlaşılmaktadır. 6831 sayılı Yasanın 1744 sayılı Yasa ile değiştirilen 12/3 maddesine dayanılarak çıkartılan ve 19 Ağustos 1974 günlü Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Orman Kadastro Yönetmeliğinin "Sınırlama Dışı Kalan Ormanlar İçin Yapılacak İşlemler" başlıklı 128. maddesinin (b) fıkrasında “Sınırlaması yapılan devlet ormanının dış ve iç sınırlarına bitişik olmayan devlet ormanları hakkında orman kadastro komisyonunca herhangi bir karar verilmiş olmayacağından ve bu gibi devlet ormanlarının orman kadastrosu yapılmış sayılmayacağından ıttıla hasıl oldukta hemen orman kadastrosunun yapılması merkezce sağlanır. Bu gibi ormanlarda orman kadastrosu yapılıncaya kadar ilgili kanun hükümlerine göre işlem yapılır” hükmü bulunmaktadır.
Bu durumda; yörede seri usulde yapılan orman kadastrosunda, devlet ormanı olarak sınırlandırılan yerlerin dışında kalan taşınmazların orman kadastro komisyonlarınca incelemesi yapılamadığı ve niteliği belirlenmediğinden o yerde orman kadastrosunun yapılmış sayılmayacağı, bir başka anlatımla, o orman serisi dışında kalan yerlerde bir orman sınırlandırılmasının varlığından söz edilemeyeceğinden, bu nitelikteki taşınmazların orman olup olmadıkları ve hukuki durumlarının eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarının uygulanması, üzerindeki bitki örtüsü, toprak yapısı, eğimi ve çevresinin de incelenmesi sonucu belirlenmesi gereklidir. Uzman orman ve ziraat bilirkişi raporlarında taşınmazın (A) işaretli bölümünün 30-35 yaşlarında kızılçam ağaçları ile örtülü olduğu, 1983 ve 1995 tarihli memleket haritalarında çok büyük bölümünün orman sayılan yeşil alanda kaldığı, kalan bölümde ise ibreli ağaç rumuzlarının görüldüğü, keşif sırasında hakim gözetiminde çekilen fotoğraflardan taşınmazın orman ağaçları ile kaplı olduğu ve tarımsal kullanıma elverişli olmadığı, üzerinde ziraat yapıldığına ilişkin emare görülmediği anlaşılmaktadır.
02.12.2003 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 4999 sayılı Yasanın 3. maddesi ile değişik 6831 sayılı Yasanın 7/1. Maddesi "... evvelce sınırlaması yapılmış olup da
herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların, kadastrosu orman kadastro komisyonları tarafından yapılır.” hükmü getirilmiş ve bu hükümle daha önce sınırlaması yapılmış olup da her hangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların kadastrosunu yapma görev ve yetkisini vermiştir. Yine 15.07.2004 günlü Resmi Gazetede yayınlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmelik’in 10. maddesinin (a) bendinde orman kadastro komisyonlarının aynı görev ve yetkisi tekrarlandıktan sonra 26/h maddesinde “Herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanlar,”ın devlet ormanı olarak sınırlandırılacağı, aynı maddenin ikinci paragrafında da "4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş ormanlar ile yukarıda belirtilen .... (j) bentlerine göre orman rejimine girmiş olan sahaların herhangi bir şekilde komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya orman sayılmamış olması bu yerlerin orman olma vasfını ortadan kaldırmayacağı öngörülmüştür. Kaldı ki; eylemli orman alanları orman kadastro sınırları dışında kalsa dahi zilyetlikle kazanılamazlar. Açıklanan nedenlerle, Hazinenin davasının kabul edilmesi gerektiği ” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın kabulüyle 172 ada 13 parselin tapu kaydının iptaliyle orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava tapu iptali tescil davası niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 1969 yılında seri bazında yapılmış ve 22.9.1969 tarihinde ilan edilerek kesinleşmiştir. Yörede genel arazi kadastrosu 2007 yılında yapılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre mahkemece davanın kabulü yolunda yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesi ile 3402 sayılı Yasaya eklenen 36/A maddesinin “Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için devlet veya diğer kamu ve kuruluşları tarafından kayıt lehdarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekalet ücreti dahil yargılama giderine hükmolunmaz” ve yine 6099 sayılı Yasanın 17. maddesi ile 3402 sayılı Yasaya eklenen geçici 11. maddesinin “Bu Kanununun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekalet ücreti dahil yargılama giderleri içinde uygulanır” hükümleri uyarınca çekişmeli taşınmazın tapu maliki olan davalı aleyhine vekalet ücreti dahil yargılama giderlerine hükmedilemeyeceğinden davalı aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değil ise de; bu hususlar hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple, hükmün 2, 3 ve 4. bendlerinin kaldırılarak bunun yerine “19.01.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasayla 3402 sayılı Yasaya eklenen 36/A ve geçici 11. maddeleri uyarınca, davacı Hazine tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına ve Hazine yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi göndermesiyle H.Y.U.Y.’nın 438/7. maddesine göre bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesi ile 3402 sayılı Yasaya eklenen 36/A maddesi gereğince davalıdan onama harcı alınmasına yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 20/02/2012 günü oybirliği ile karar verildi.