14. Hukuk Dairesi 2019/3179 E. , 2020/4765 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve mera olarak sınırlandırma davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 08.05.2019 gün ve 2017/1479 Esas-2019/4113 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, Merkez ilçe Aşıkpaşa Mahallesi 4502 ada 7 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında 775 sayılı Kanuna göre belediye adına tespit ve tescil edildiğini, 775 sayılı Kanunla öngörülen amaç dışında imar ve ifraz uygulamaları ile vasfı değiştirilmek suretiyle özel mülkiyete konu hale getirildiğini, davalıya kooperatif aracılığı ile ve ferdileşme suretiyle satıldığını, dava konusu taşınmazın 1953 yılında tahsis edilen ... Mahallesi mera sınır krokisi içerisinde kaldığını, 4342 sayılı Kanunun 3. maddesindeki şartların oluşmadığını belirterek tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir.
Davalı vekili, davalının dava konusu taşınmazı 28.06.2011 tarihinde S.S. ... Konut Yapı Kooperatifinden ferdileşme suretiyle satın alarak edindiğini, satın aldığı zaman mera kaydı olmadığını, tapuya güven ilkesi gereğince davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmaza ilişkin 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesindeki koşulların oluşmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile mera olarak sınırlandırılarak özel sicile kaydına karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizin 08.05.2019 tarihli ilamı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
27.05.2004 tarihli ve 5178 sayılı Kanunun 5. maddesi ile 4342 sayılı Mera Kanununun bazı maddelerinde değişiklik yapılmış ve eklenen geçici 3. madde ile;
“Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar plânları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera, yaylak ve kışlak olarak kullanımı teknik açıdan mümkün olmayan yerlerin ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır. Ancak, bu nitelikteki taşınmazlardan ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescilleri bedel talep edilmeksizin aynen devam eder. Bunlar hakkında Hazinece dava açılmaz, açılmış davalardan vazgeçilir. Hazinece bu nitelikteki taşınmazlar hakkında ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları aleyhine açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen, kesinleşen ve henüz tapuda işlemleri yapılmamış olan taşınmazlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.
Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazlardan Hazine adına tescil edilmesi gerekirken gerçek ya da özel hukuk tüzel kişileri adına tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin Hazinece açılan davalardan, taşınmazların emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden hesaplanacak bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla vazgeçilir. Bu hüküm, henüz dava açılmamış taşınmazlar hakkında da uygulanır. Evvelce açılan davalarda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen ve kesinleşen kararlara konu olan bu nitelikteki taşınmazların tapuları da talep etmeleri halinde aynı esaslara göre önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına devredilir.
(Ek fıkra: 3/6/2007-5685/1 md.) Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazlardan, Hazine adına tescil edilmesi gerekirken belediyeler adına tescil edilen ve belediyelerce konut veya işyeri yapılmak üzere bedelsiz olarak veya bedeli karşılığında gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine tahsis edilen, daha sonra Hazine tarafından ilgili belediye aleyhine açılan davalar sonucu mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilerek mera, yaylak ve kışlak özel siciline yazılan, fakat daha sonra bu Kanun hükümlerine göre mera, yaylak ve kışlak vasfı değiştirilerek Hazine adına tescil edilen taşınmazlardan; herhangi bir kamu hizmeti için gerekli olmayan, Hazinece herhangi bir tasarrufa konu edilmeyen ve halen tapuda Hazine adına kayıtlı olan taşınmazlar, tahsis tarihindeki arsa değerine devir tarihine kadar geçen süre için yasal faiz eklenerek belirlenecek bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla adlarına tahsis yapılanlara devredilir” hükmü getirilmiştir.
Yukarıya aynen alınan madde hükmünden anlaşılacağı üzere; 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesinin uygulanacağı taşınmazlar, öncesi mera iken yasanın öngördüğü koşulların gerçekleşmesi sebebiyle aslında Hazine
adına tescili gereken veya Hazine adına tescili gerekirken gerçek veya tüzel kişiler adına tescil edilecek taşınmazlardır. Başka bir anlatımla 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3.maddesi hükmü, belediye adına tescil edilerek belediyenin özel mülkü haline gelen taşınmazlara uygulanamaz.
Bir yörede 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesine göre işlem yapılabilmesi için;
a)Mera, 4342 sayılı Kanunun geçici 3. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 03.05.2005 tarihi itibariyle belediye ve mücavir alan sınırları içersinde bulunmalıdır. Zira bu tarih itibariyle köy sınırları içerisinde bulunan veya bu tarihten sonra belediye ve mücavir alan sınırları içerisine alınan meralarda bu madde hükümlerinin uygulanma olanağı yoktur.
b)Mera, 01.01.2003 tarihinden önce kesinleşmiş imar planı içersinde kalmalıdır. Bu tarihten sonra imar planı içerisine alınan veya imar planı bulunmayan yerlerdeki meralarda bu madde hükmü uygulanmaz. Yasa hükmünde geçen “imar planından” maksat ise, her türlü ölçekteki plan yani nazım, uygulama veya mevzi imar planlarıdır.
c)Meranın yerleşim yeri olarak işgal edilmesi yani bu şekilde kullanılması durumunun da 01.01.2003 tarihinden önce mevcut olması gerekir. Bu tarihten sonra işgal edilerek yerleşim yeri olarak kullanılan meralarda bu madde hükmü uygulanamaz. Bu maddenin uygulanmasında “yerleşim yeri” kavramı konut, konaklama, turizm, sanayi, askeri v.b. amaçlar için kullanılmak üzere planlanarak yapılaşmış veya eskiden beri bu amaçlarla kullanılan şehir, kasaba ve beldelerin üzerinde yapılaşma bulunan yerleşim alanlarını ifade etmektedir.
d)Diğer bir koşul da meranın mera niteliği ile kullanılmasının teknik açıdan mümkün bulunmamasıdır.
Yukarıda belirtilen şartların varlığı duraksamasız saptanmadan belediye ve diğer kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş meraların mülkiyeti bu kurum ve kuruluşlara bırakılamaz. Bu gibi yerler yasa uyarınca Hazine adına tescili gereken yerler olacağından, mahkemece 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesi koşullarının varlığı veya yokluğu üzerinde yeterince durulmalıdır.
Somut olayda; dava konusu taşınmazın 324 ada 63 parsel sayılı taşınmazın ifrazı ile oluşan 324 ada 146 parselin ifraz ve imar uygulaması sonucu oluşan imar parseli olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece mahallinde yapılan keşif ve alınan raporlar karar vermeye yeterli görülmemiştir. İtibar edilerek hükme esas alınan bilirkişi raporu denetime elverişli olmadığı gibi tereddütleri ortadan kaldırıcı nitelikte de değildir. Zira, yapılan keşif sonucu fen bilirkişisi ...tarafından düzenlenen 09/04/2015 tarihli rapor ve eki kroki ile aynı bilirkişinin düzenlediği 15/07/2015 tarihli raporda dava konusu 4502 ada 7 parsel sayılı taşınmazın mera krokisi dışında kaldığı belirtilmiş, fen bilirkişisi Yosun Özlem Yapar tarafından düzenlenen 14/06/2016 tarihli krokili raporda ise 4502 ada 7 parsel sayılı taşınmazın 1953 tarihli mera norm sınırlarının içinde kaldığı bildirilmiştir. Görüldüğü gibi raporlar arasında dava konusu taşınmazın mera norm kararı kapsamında kalıp kalmadığı konusunda çelişki bulunmaktadır.
Davacının dayandığı 02.02.1953 tarihli Aşıkpaşa, Medrese ve Ahievran Beldesi için verilen mera norm kararında mera hudutları belirtilmiştir. Her ne kadar mera paftası fenni sıhhate haiz değilse de zeminde bulunan bu sınırlardan mera hudutlarının belirlenmesi mümkün olabilecektir. Bu yüzden mahkemece mahallinde yeniden keşif yapılarak gerekirse keşifte yöreyi iyi bilen mahalli bilirkişilerden de faydalanılarak konusunda uzman olan üç kişiden oluşan harita mühendisi ve ayrıca ziraatçi bilirkişi ve şehir plancısı aracılığıyla uygulama yapılmalı, mera norm kararındaki sınırlar bilirkişilere sorularak arazi üzerinde tespit ettirilmeli, mera norm kararında belirtilen sınırların dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığı duraksamasız belirlenmeli, saptanan sınırlar ve dava konusu taşınmazların konumu teknik bilirkişinin çizeceği krokide işaret ettirilerek denetime elverişli bir rapor aldırılıp sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Yapılan araştırma sonunda dava konusu taşınmazların mera norm kararı sınırlarında kaldığının tespit edilmesi halinde 2981 sayılı Kanunun 10/c maddesi ve imar planı uygulama haritaları kapsamına göre mera olan taşınmazların 01.01.2003 tarihinden önce yerleşim yeri olarak işgal edilen yerlerden olup olmadığı resmi deliller toplanarak bu tarihlere yakın tarihlerde çekilen hava fotoğraflarından da yararlanılarak saptanmalı, öte yandan meranın artık mera olarak kullanılmasının teknik açıdan mümkün bulunup bulunmadığı parsel bazında değil, imar planları ve ada bazında ziraatçi bilirkişiye incelettirilmeli, HMK"nın 290. maddesi hükmü gereğince keşfi izlemeye olanak sağlayacak ve bilirkişi raporlarını denetlemeye yardımcı olacak sayıda fotoğraf çektirilerek dosyaya konulmalı, yukarıda belirtildiği şekilde fen bilirkişilerin raporları arasındaki çelişki giderilmeli, 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesi yönünden yapılacak kapsamlı araştırma ve inceleme sonucunda tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece belirtilen bu hususlar gözetilmeden eksik inceleme ve çelişkili raporlarla verilen kararın belirtilen nedenlerle bozulması gerekirken onanması maddi hataya dayalı olduğundan davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 08/05/2019 tarih ve 2017/1479 Esas-2019/4113 Karar sayılı onama ilamının KALDIRILMASINA, hükmün yukarıdaki gerekçe ile BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 09/09/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi