3. Hukuk Dairesi 2020/9922 E. , 2020/8261 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; maliki olduğu taşınmazın davalı tarafından imar planına alındığını ve akabinde taşınmaza el atıldığını, Bakırköy 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/57-96 E.-K. sayılı kararıyla davalı belediye tarafından kamulaştırmasız el atıldığı tespit edilen taşınmazın davalı belediye adına tesciline karar verildiğini, taşınmaza el atılarak tasarruf yetkisi kısıtlanmasına rağmen 2003-2008 yılları arası döneme ilişkin emlak vergisinin talep edildiğini, bu nedenle İstanbul 3.Vergi Mahkemesinde dava açtığını, ancak bilahare 6111 sayılı Yasadan faydalanarak vergiyi Zeytinburnu Belediyesine ödendiğini, taşınmazın imar planında yeşil alan ve yol olarak belirlenmesi nedeniyle tasarruf hakkının kısıtlandığını, bu nedenle emlak vergisi ödemesinin durması gerektiğini, ayrıca kamulaştırmasız olarak el atıldığı için emlak vergisinden el atan idarenin sorumlu olduğunu ileri sürerek; davalı yararına ödenen 135.167,05 TL’nin, ödeme tarihi olan 13.06.2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; taşınmazı 18.09.2008 tarihinde edindiğini, bu tarihten öncesi için vergi tahakkuk ettirilemeyeceğini, davanın Vergi Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; taşınmazdaki tasarruf hakkının kısıtlanması halinde, malikin emlak vergisi yükümlülüğünün devam edip etmediği hususunun tartışılmasının adli yargının değil vergi mahkemelerinin görevinde olduğu gerekçesiyle verilen görevsizlik kararı, davacı tarafından temyiz edilmiş ve Dairece verilen 07.02.2013 tarihli ve 2013/355-1857 E.-K. sayılı kararıyla; idare tarafından tek taraflı olarak tesis edilen ve re’sen uygulanabilir nitelikte olan bir hukuki tasarruf bulunmadığı, dava konusu uyuşmazlığın idari nitelikte olmadığı, özel hukuk hükümlerine ve BK’nın 61-66. (TBK 77-78) maddelerinde belirtilen sebepsiz zenginleşme koşullarına göre Adli Yargıda çözümlenmesi gerektiğine değinilerek bozulmuştur.
Bozma sonrası, Zeytinburnu Belediyesi"nin dahili davalı sıfatı ile davaya dahiline karar verilerek yapılan yargılama sonucunda, mahkemece; vergi tahakkukunun davacının taşınmaza malik olduğu dönemler için belirlendiği, sebepsiz zenginleşmenin olmadığı, vergi tahakkuk işlemi yapmayan, Büyükşehir Belediyesine husumet yöneltilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın İstanbul ... yönünden husumet nedeniyle reddine, Zeytinburnu Belediyesi yönünden ise esastan reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine Dairece verilen 05.06.2018 tarihli ve 2016/15602-2018/6352 E.-K. sayılı kararıyla; 1086 sayılı HMUK ve 6100 sayılı HMK"da dahili dava şeklinde bir müessese bulunmadığı, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen kişiler dışında hüküm kurulamayacağı gibi mecburi dava arkadaşlığı dışında dahili dava edilerek yargılama yapılmasının da uygun olmadığı, Zeytinburnu Belediyesi"nin davalı İstanbul ... ile mecburi dava arkadaşlığı bulunmayıp, bu şekilde davaya, davalı olarak dahil edilip hakkında hüküm tesisinin hatalı olduğu, öte yandan davacının, maliki olduğu taşınmaza İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı"nın kamulaştırmasız el atması nedeniyle tasarruf hakkının kısıtlandığını, taşınmazdan Belediye"nin yararlanması nedeniyle tahakkuk eden emlak vergilerinden davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek, davalı yararına ödemiş olduğunu iddia ettiği vergilerin iadesini talep ettiği, davacının tahakkuk eden emlak vergilerine itirazı bulunmadığına göre, davalı İstanbul Belediye Başkanlığı yönünden davanın esasına girilerek sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekirken davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; vergi kanunlarında kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek ve tüzel kişiler denilerek vergi mükellefinin tarif edildiği, kamulaştırmasız el atma dolayısıyla açılan davada bedelin davacıya tam olarak ödendiği, taşınmaza kamulaştırmasız el atılmış olsa dahi taşınmazın davalı adına tescil edilmeyip bu dönemde davacı tarafından başka hukuki yollara da başvurma olanağı bulunduğu, emlak vergisinin davalı idare tarafından ödenmesi gereken bedelden sayılamayacağı gerekçesiyle İstanbul Belediyesi yönünden davanın reddine, davalı ... Belediye Başkanlığı HMK"da yer almayan bir usule göre davaya dahil edildiğinden bu davalı hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığı ancak bu durumda lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle; Zeytinburnu Belediye Başkanlığı hakkında karar oluşturulmasına yer olmadığına, İstanbul ... hakkındaki davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davada, davacı yasal olarak davalının sorumlu olduğunu iddia ettiği emlak vergisini ödediğini belirterek, sebepsiz zenginleşme ve vekaletsiz iş görme hukuksal nedenine dayanarak alacak talep etmektedir.
Davaya konu edilen taşınmaz davacı ... Kilise ve Hastanesi adına tapuda kayıtlı iken, davacının kamulaştırmasız el atma sebebiyle 07.09.2004 tarihinde açtığı dava sonucunda; 748,92 m²’lik kısmının yol olarak terkinine ve 4992,08 m²’lik kısmının yeşil alan olarak İstanbul ... adına tesciline karar verilmiş, verilen bu karar temyiz incelemesinden geçerek 15.09.2008 tarihinde kesinleşmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, taşınmaza kamulaştırmasız el atılan dönemde taşınmazın emlak vergisinden kimin sorumlu olduğuna ilişkindir. Davalı Belediye, vergi tahakkukunun davacının taşınmaza malik olduğu dönemler için belirlendiğini, bu nedenle vergi mükellefinin davacı olduğunu savunmakta, davacı ise davalının kamulaştırmasız el atması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkının kısıtlandığını, taşınmazdan Belediyenin yararlanması nedeniyle tahakkuk eden emlak vergilerinden davalının sorumlu olduğunu iddia etmektedir.
Zeytinburnu Belediyesi’nin 03.12.2014 tarihli yazısında; ...,... Hastanesi Vakfının maliki olduğu ...,... parsel sayılı taşınmaz ile ilgili Arsa Vergisi tahakkuklarına 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunun 30. maddesi istinaden kısıtlılık uygulandığı, mükellefin 22/05/2008 tarihinde verdiği dilekçesine istinaden mükellefin 2008 yılında Emlak Vergisi mükellefiyetinin sona erdirildiği ve tecil edilen 9/10 oranındaki verginin 2003 yılından 2008 yılına kadar tahakkuk ettirildiği, ...,... Ermeni Hastanesi Vakfının yapılan işlem için vergi mahkemesi nezdinde dava açtığı, açılan davalar devam ederken 6111 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanmak amacıyla davalardan feragat ederek istenen vergileri ödediği belirtilmiştir.
İmar Kanunu’nun 13’üncü maddesinde emlak vergisi ödemesi durdurulan taşınmazların kamulaştırılması durumunda, durdurma tarihi ile kamulaştırma tarihi arasındaki emlak vergisinin kamulaştırma yapan idare tarafından ödeneceği belirtilmiş olmakla birlikte kamulaştırmasız el atma ile ilgili olarak herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
Kamulaştırmasız el atma, kamu idareleri tarafından usulüne uygun olarak yapılmış bir kamulaştırma işlemi olmaksızın özel mülkiyette bulunan taşınmazlara fiilen el konulması olarak tanımlanabilir. Kamulaştırmasız el atma durumunda taşınmazın gerçek maliki tapuda malik olarak görünse bile fiilen taşınmazı üzerinde tasarruf etme imkanı kalmamaktadır. Kamulaştırmasız el atmanın söz konusu olduğu durumlarda gerçek anlamda bir mülkiyetten ve emlak vergisi mükellefiyetinden söz etmek mümkün olmayacaktır.
Kamulaştırma yapılmaksızın karayolu yapılmak suretiyle el konulan bir taşınmazın malikinin emlak vergisi mükellefiyetini değerlendiren Danıştay 9. Dairesi 12.03.1991 tarihli ve 1989/843 E. 1991/796 K. sayılı kararında; “Her ne kadar 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesinde Arazi Vergisi mükellefinin malik olduğu belirtilmiş ve Vergi Mahkemesince de ihtilaflı taşınmazın tapuda halen yükümlü üzerine kayıtlı olduğu tespit edilmişse de, olayda söz konusu taşınmaza kamulaştırma yapılmaksızın el konulduğu ve üzerinden Devlet Karayolu geçirildiği anlaşılmış olup, ihtilaflı taşınmaz tapuda yükümlü adına kayıtlı bulunsa bile artık yükümlünün bu taşınmaz üzerinde dilediği gibi tasarruf etme yetkisi ortadan kalkmış olduğundan gerçek anlamda mülkiyetten söz edilmesi mümkün değildir.” değerlendirmesi bulunmaktadır.
Yine Danıştay 9. Dairesi’nin 16.09.1997 tarihli ve 1996/6414 E., 1997/2503 K. sayılı kararında; imar programına alınan alanlarda kamulaştırma yapılıncaya kadar emlak vergisi ödemesinin duracağı, durdurma tarihi ile kamulaştırma tarihi arasında doğacak emlak vergisini kamulaştırmayı yapan idarenin ödeyeceği, tasarrufu kısıtlanan taşınmazın emlak vergisinin kısıtlama devam ettiği sürece 1/10 oranında ödeneceğine ilişkindir.
Yine Danıştay 9. Dairesinin 31.05.2007 tarih ve 2007/1783-2143 E.-K. sayılı kararında; imar planına alınan yerlerin tasarrufu kısıtlanan yerlerden sayılacağı, imar programına alınan alanlarda kamulaştırma yapılıncaya kadar emlak vergisi ödemesinin durdurulacağı, durdurma tarihi ile kamulaştırma tarihi arasında doğacak emlak vergisini kamulaştırmayı yapan idarenin ödeyeceği belirtilmiştir.
Fiilen kamu idaresince el konulan taşınmazın emlak vergisi için tapu malikine ödeme emri gönderilmesi de, Danıştay tarafından yasaya aykırı bulunmaktadır. (Danıştay 9. Dairesi’nin 24.09.1997 tarihli ve E:1996/3371, K:1997/2693 sayılı kararı, 12.03.1991 tarihli ve E:1989/843, K:1991/796 sayılı kararı)
Açıklanan mevzuat hükmü ile bu hükme ilişkin yargı kararlarına göre; kamulaştırmasız el atmalarda, fiilen el atmanın başladığı tarihten itibaren taşınmaza ilişkin emlak vergisinin, el atan kamu idaresi tarafından ödenmesi gerekmektedir.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan hususlar gözetilerek, davaya konu edilen taşınmaza kamulaştırmasız el atılan tarih itibariyle davacının taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlandığı (bu şekilde mülkiyet hakkının nimetlerinden yararlanamamasına rağmen külfetine katlandığı), ancak tahakkuk eden emlak vergisini ödemek zorunda kaldığı, halbuki fiilen el atmanın başladığı tarihten itibaren taşınmaza ilişkin emlak vergisinin kamu idaresi tarafından ödenmesi gerektiği dikkate alınmak suretiyle, gerekirse ödenen emlak vergisi hakkında bilirkişi görüşüne başvurulması ve hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Davacı, dava dilekçesinde davasını İstanbul Büyükşehir Belediyesine yöneltmiş olup, Zeytinburnu Belediyesini dava açarken davalı olarak göstermemiştir. Yargılama sırasında mahkemece, re’sen Zeytinburnu Belediyesinin davaya dahil edilmesi davacı taraftan istenmiş, bu nedenle Zeytinburnu Belediyesi davaya dahil edilmiştir.
Bu göre mahkemece; hakkında usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı kabul edilerek ve buna bağlı olarak hakkında karar oluşturulmasına yer olmadığına karar verilen Zeytinburnu Belediye Başkanlığı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olması da usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün HUMK’nın 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
PÇB/MG