16. Hukuk Dairesi 2013/9343 E. , 2013/8278 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen 25.12.2012 gün ve saatte temyiz eden davacı ... ile aleyhine temyiz istenilen Hazine vekili Avukat ...geldiler. Gelenlerin yüzlerine karşı duruşmaya başlandı. Tarafların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
1988 yılında yapılan kadastro sırasında 2602 parsel sayılı 1430 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 1744 sayılı Yasa uygulaması ile Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu açıklanarak Hazine adına tespit edilmiş; beyanlar hanesinde ... evlatları ... ve ...’un 1977 yılından beri kullanımında olduğu belirtilmiş ve tespit 02.03.1993 tarihinde kesinleşmiştir. 2009 yılı değişiklik beyannamesi ile 2602 parsel sayılı 3269.67 m2 yüzölçümündeki taşınmazın 215/1430 payının ... oğlu ..., 715/1430 payının ... oğlu ... ve 500/1430 payının Baba oğlu ...’ın kullanımında olduğu şeklinde beyanlar hanesindeki belirtme güncellenmiş ve 16.11.2009 tarihinde tescil edilmiştir. Davacı ... 10.05.2010 tarihli dava dilekçesi ile çekişmeli taşınmazın 1993 yılından beri fiili kullanımında olduğu iddiasına dayanarak dava açmışıtır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... vekili tarafındran temyiz edilmiştir.
Mahkemece; davanın mülkiyeti Hazineye ait taşınmazdaki zilyetlik şerhinin iptali ile tapunun beyanlar hanesine davacının zilyet olduğunun yazılması isteğine ilişkin olduğu, bu isteğin askı ilan süresi içinde Kadastro Mahkemesinde ileri sürülebileceği, genel mahkemede dava açılamayacağı kabul edilerek karar verilmiş ise de, mahkemenin kabul ve değerlendirmesi dosya içeriğine uygun bulunmamaktadır. Çekişmeli 2602 parsel sayılı taşınmazın ilk tespiti 1988 yılında, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu açıklanarak ve tutanağın beyanlar hanesinde zilyetleri gösterilmek suretiyle Hazine adına yapılmış; ilk tespit 02.3.1993 tarihinde kesinleşmiştir. Bu kez çekişmeli taşınmaz hakkında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 5831 sayılı Yasa ile değişik (Ek Madde 4.) maddesi uyarınca yapılan çalışmalar kapsamında güncelleme yapılmıştır. Dosyadaki bilgi ve belgelerden, çekişmeli taşınmaz hakkında güncelleme tutanağı düzenlenmeden çekişmeli taşınmazın güncelleme listesine alındığı anlaşılmaktadır. Dosya içinde bulunan, Antalya Kadastro Müdürlüğünün 18.3.2011 tarihli yazısı eki, askı cetveli ilanı tutanağı incelendiğinde güncelleme eki cetvelin de 15.7.2010 ila 13.8.2010 tarihleri arasında ilan edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumun açıklığa kavuşturulması için, Dairemizin geri çevirme kararı gereğince sorulduğunda, Antalya Kadastro Müdürlüğünün 31.7.2013 tarihli ve 6361 sayılı yazısı ile güncelleme listesinin askı ilanının yapılmadığı bildirilmiştir. Davacı ... 10.5.2010 tarihli dava dilekçesi ile dava açmıştır. Konuya ilişkin düzenleme getiren 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun (Ek Madde-4.) maddesi hükmü ile uygulamayı aydınlatmak için çıkarılmış Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2011/2 ve 2012/5 sayılı genelgeleri birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre; 2011/2 sayılı genelge uyarınca, eğer çekişmeli taşınmaz güncelleme listesine alınarak askı ilanı yapılmışsa askı ilan süresi içinde Kadastro Mahkemesinde, askı ilan süresi geçtikten sonra genel mahkemelerde dava açılması mümkündür. 2012/5 sayılı genelge uyarınca, eğer çekişmeli taşınmaz hakkında güncelleme tutanağı düzenlenmişse, askı ilan süresi içinde Kadastro Mahkemesinde, askı ilan süresi geçtikten sonra ise genel mahkemede dava açılması mümkündür. Hal böyle olunca; mahkemece çekişmeli taşınmazın alındığı güncelleme listesinin askı ilanına alınıp alınmadığı netleştirilmeden ve yukarıda anlatılan ilkeler ışığında kamu düzenine ilişkin olup re’sen gözetilmesi gereken mahkemenin görevi hususu da tartışılıp değerlendirilmeden, mahkeme görevli ise tarafların iddia ve savunmaları uyarınca araştırma, inceleme ve uygulama yapılmadan karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır. Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 17.09.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.