Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2018/159
Karar No: 2018/485
Karar Tarihi: 14.03.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/159 Esas 2018/485 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2018/159 E.  ,  2018/485 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “işçilik alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 6. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 16.07.2012 gün ve 2011/626 E.-2012/419 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 25.02.2013 gün ve 2012/22280 E.- 2013/3659 K. sayılı kararı ile;
    "...Davacı vekili, müvekkilinin 10.04.2002 yılından bu yana davalı işletmede forklift ve kepçe operatörü olarak çalıştığını, davacının toplu iş sözleşmesinden faydalandığını, davacı müvekkili ile yaklaşık yüzyirmi işçinin iş sözleşmesinin davalı tarafından askıya alındığını, bu işçilerin bir süre sonra davalı tarafından çağırılmaya başlandığını, ancak yirmi işçinin iş sözleşmesinin askıda oluğunu, işçilerin işe çağrılma şekline uyulmadığını, daha az kıdemli ve verimli olmalarına rağmen bir kısım işçilerin işe çağırıldığını, askı hali sona erdirilip işe çağırılan işçilerin davacıdan daha az kıdemli işçiler olduğunu,davacının iş sözleşmesinin askı halinin sona erdirilmesi için davalı işyerine ihtarname çektiğini, tebliğine rağmen cevap verilmediğini, davalı işyerinin zımmen eylemli olarak davacının iş sözleşmesini feshettiğini, bu sebeplerle kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin alacağının davalıdan tahsili talep etmiştir.
    Davalı vekili, davacının iş sözleşmesini haksız olarak feshettiğini, davacı işçinin iş sözleşmesinin askıya alınan yüzyirmi üç işçiden biri olduğunu, davacının forklift kepçe operatörü olarak çalıştığını, ihtiyaç duyulan bölüme göre işçilerin işe çağırılmaya başlandığını, bunun toplu iş sözleşmesine uygun olarak yapıldığını, çağırılan işçilerden hiçbirinin forklift kepçe operatörü olmadığını, davacının sendikal sebeplerle işe çağırılmadığı iddiasının doğru olmadığını, tüm askıdaki işçilerin işe çağırıldığını ancak davacının iş sözleşmesini haksız olarak feshettiği için işe başlamadığını, toplu iş sözleşmesinde bahsedildiği gibi üç günlük bir sürenin olmadığını, toplu iş sözleşmesi 60. maddeye göre dört ay içinde işe davet edilmeyen işçilerin müracaat etmeleri halinde iş sözleşmelerinin işverence feshedilmiş sayılacağının belirtildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesin talep etmiştir.
    Mahkemece, davacının mevsimlik işçi olduğunu ileri sürerek uyuşmazlığın bu kapsamda çözümlenmesi gerektiğini istediğini, işçinin iş sözleşmesinin askıya alındığı tarihten itibaren dört ay süre geçmesi gerektiği, oysa ki davacı işçinin iş bu davayı iş sözleşmesinin askıya alınmasından sonraki dört aylık süre dolmadan açtığı, bu sebeple iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedilmiş gibi hak talebinde bulunamayacağını, ancak işçinin iş sözleşmesinden doğan maddi haklarının ödenmemesinin haklı fesih sebebi olarak sayıldığı, bunun yanında işçinin iş sözleşmesinin askıya alınmasında toplu iş sözleşmesinden doğan haklarının ihlalinin de sonuç itibarı ile işçi açısından gelir kaybı doğuracak olması sebebiyle işçi açısından haklı fesih sebebi oluşturduğunu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Karar davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Taraflar arasında davacının davalı işyerinde mevsimlik işçi statüsünde çalışıp çalışmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
    İşyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinin 60. maddesinde davacı ve aynı durumda olanları mevsimlik işçi olarak nitelendirdikleri ve bu işçilerin işe çağırılma usul ve esaslarının düzenlendiği görülmektedir. Toplu iş sözleşmesinin söz konusu hükmüne göre mevsimlik işçilerin işe çağırılması hususunda işverene dört aylık bir süre tanınmıştır.Buna göre işveren mevsimlik işçi statüsünde çalışmaları nedeniyle iş sözleşmelerini askıya alınmış olan işçilerin dört aylık süre içerisinde ve bu dört ay doluncaya kadar her zaman çağırma imkanına sahiptir.
    Somut olayda, davacının iş sözleşmesi 04.05.2011 tarihinde askıya alındığı, davanın ise toplu iş sözleşmesinde işverene tanınmış olan dört aylık süre dolmadan 02.08.2011 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. İşverenin davacıyı işe çağırıp çağırmayacağı ancak dört aylık sürenin dolmasından sonra belli olabilir. Bu süre dolmadan askıda olan iş sözleşmesinin feshinden söz edilemeyeceğinden davacının feshe bağlı taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken belirtilen yönler dikkate alınmadan yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir..."
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı vekili müvekkilinin davalı işletmede forklift ve kepçe operatörü olarak çalıştığını, davacı ile birlikte iş sözleşmesi askıda bulunan işçilerin bir süre sonra davalı tarafından çağırılmaya başlandığını, ancak aralarında davacının da bulunduğu yirmi işçinin iş sözleşmesinin askıda olduğunu, yirmi işçi dışında kalan işçilerin işe çağrılmasında Toplu İş Sözleşmesinin (TİS) 60"ıncı maddesindeki kurala uyulmadığını, bunun üzerine davacının noter ihtarı ile askı hâline son verilmesini talep ettiğini, davalı işverenin bu talep hakkında TİS"in 60"ıncı maddesine göre oluşturulacak komisyon aracılığıyla karar vermesi gerekirken bunu yapmadığını, bu şekilde iş sözleşmesinin davalı işverence eylemli olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücretinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı vekili forklift kepçe operatörü olan davacı işçinin iş sözleşmesi askıya alınan yüzyirmiüç işçiden biri olduğunu, işletmenin iş durumuna ve bölümlerdeki ihtiyaç duyulan işçi sayısına göre 2011 yılı Haziran ayından itibaren işçilerin küçük gruplar hâlinde işe çağırılmaya başlandığını, çağırılan işçilerden hiçbirinin forklift kepçe operatörü olmadığını, kaldı ki iş sözleşmesi askıda olan tüm işçilerin işe davet edildiğini, ancak davacının iş sözleşmesini haksız olarak feshetmesi nedeni ile işe başlamadığını, davacının TİS"de hükme bağlanan 4 aylık süreyi dikkate almadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
    Mahkemece davacının iş sözleşmesinin askıya alındığı tarih itibari ile kıdemi daha az olan işçilerin çalıştırılmaya devam edilmesinin toplu iş sözleşmesinin ihlali niteliğinde olduğu ancak iş sözleşmesinin işverence feshedildiğinin kabul edilebilmesi için askı tarihinden itibaren 4 aylık sürenin geçmesi gerektiği, davacının 4 aylık süre dolmadan dava açtığı, bu nedenle iş sözleşmesi işverence feshedilmiş gibi talepte bulunamayacağı, iş sözleşmesinin askıya alınması ile toplu iş sözleşmesinden doğan maddi haklarının ödenmemesi gelir kaybı doğuracak nitelikte olduğundan davacı işçi açısından 4857 sayılı İş Kanunu"nun 24"üncü maddesinde hükme bağlanan haklı fesih hâlinin oluştuğu, feshe dayalı alacak davası açılmasının iş sözleşmesinin işçi tarafından feshi niteliğinde olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenle bozulmuştur.
    Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme kararı davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından mahkeme ve Özel Dairece mevsimlik işçi olduğu kabul edilen ve 04.05.2011 tarihinde iş sözleşmesi askıya alınan davacının kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretine hak kazanması için iş yerinde uygulanmakta olan Toplu İş Sözleşmesinin 60"ıncı maddesindeki 4 aylık süreyi beklemesinin gerekip gerekmediği, iş sözleşmesi askıya alınan davacı işçinin ihtarname ile askı hâline son verilmesini talep etmesi karşısında davalı işverence TİS"in 60"ıncı maddesi uyarınca oluşturulacak komisyonca talebinin değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği, bu usule riayet edilmemesinin işçiye iş sözleşmesini haklı nedenle fesih hakkı verip vermediği ve burada varılacak sonuca göre davacının kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce direnme adı altında verilen kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı ve burada varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Özel Dairece mi yoksa Hukuk Genel Kurulunca mı yapılması gerektiği ön sorun olarak öncelikle tartışılıp değerlendirilmiştir.
    Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30"uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429"uncu maddesi).
    Mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozma kararında işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
    Somut olayda, mahkemece ilk kararda davacının iş sözleşmesinin askıya alındığı tarih itibari ile kıdemi daha az olan işçilerin çalıştırılmaya devam edilmesinin toplu iş sözleşmesinin ihlali niteliğinde olduğu ancak iş sözleşmesinin işverence feshedildiğinin kabul edilebilmesi için askı tarihinden itibaren 4 aylık sürenin geçmesi gerektiği, davacının 4 aylık süre dolmadan dava açtığı, bu nedenle iş sözleşmesi işverence feshedilmiş gibi talepte bulunamayacağı, iş sözleşmesinin askıya alınması ile toplu iş sözleşmesinden doğan maddi haklarının ödenmemesi gelir kaybı doğuracak nitelikte olduğundan davacı işçi açısından 4857 sayılı İş Kanunu"nun 24"üncü maddesinde hükme bağlanan haklı fesih hâlinin oluştuğu, feshe dayalı alacak davası açılmasının iş sözleşmesinin işçi tarafından feshi niteliğinde olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Bu gerekçe ile verilen kararın Özel Dairece bozulmasından sonra mahkemece bu sefer davacının yürürlükteki Toplu İş Sözleşmesinin 60"ıncı maddesi hükmüne göre daha erken işe alınması gerekirken, buna uyulmaması sebebi ile işe başlatılmasını talep ettiğini davalı işverene gönderdiği 18.07.2011 tarihli ihtarname ile itirazen bildirdiği, bu hâlde işverenin TİS"in 60"ıncı maddesine göre işveren ve sendika tarafından görevlendirilecek üçer üyeden oluşan komisyonu toplayarak davacının itirazı hakkında karar verilmesini sağlaması gerektiği, bu kuralın uygulanması için 4 aylık sürenin dolmasının gerekmediği, bu durumda davalının, davacı işçinin müracaatına rağmen TİS"in 60"ıncı maddesinde yer alan komisyonu toplayarak itirazın karara bağlanmasını sağlama yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve işçinin bu karara karşı yasal haklarını kullanma imkânını ortadan kaldırmasının, toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan bir hakkın kullanımını ve buna bağlı olarak gelir temini imkânını ihlal niteliğinde olduğundan davacının bu davayı açmasının işçinin feshi olarak değerlendirildiği, feshin haklı nedene dayandığı gerekçesi kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti taleplerinin kabulüne, ihbar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
    Görüldüğü üzere mahkemece ilk karardaki gerekçe ile direnme adı altında verilen karardaki gerekçe birbirinden farklıdır.
    O hâlde direnme kararının varlığından söz edilemeyeceğinden, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu karar yeni bir hüküm niteliğindedir.
    Hâl böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
    Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.


    S O N U Ç: Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 22. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 14.03.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi