23. Ceza Dairesi Esas No: 2015/2358 Karar No: 2015/869 Karar Tarihi: 22.04.2015
Yargıtay 23. Ceza Dairesi 2015/2358 Esas 2015/869 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanıkların birlikte yaşamasına rağmen boşanmış olduğu ve ölen babasından dolayı hak sahibi sıfatıyla ölüm aylığı alarak kurumu dolandırdıkları iddiasıyla açılan davada, mahkeme suçun yasal unsurlarının oluşmadığına karar vererek sanıkları beraat ettirdi. Mahkeme, boşanma kararlarının hileli olmadığına ve maaş almak amacıyla yapılan boşanmalar dahi hileli davranış olarak görülemeyeceğine hükmetti. Ayrıca, 5510 sayılı Kanun'un 56. maddesiyle gelir ve aylığının kesilmesi ve ödenmiş tutarların geri alınması hükme bağlanmış olsa da, bu durum için cezai müeyyide getirilmemiş olduğundan, suçun yasal unsurlarının oluşmadığına karar verildi. Mahkeme, Türk Medeni Kanunu'nun 166/3 maddesinde belirtilen evliliğin en az bir yıl sürmesi ve eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılacağına ve boşanmaya hükmedileceğine vurgu yaptı. Kanun maddelerine göre açılan boşanma davalarında yasa, boşanma gerekçesinin doğruluğunu araştırma hususunda boşanma kararını verecek hakime araştırma yetkisi vermediğinden, maaş almak amacı ile yapılan boşanmalar dahi hileli davranış olarak vasıflandırılamaz.
23. Ceza Dairesi 2015/2358 E. , 2015/869 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi HÜKÜM : Beraat
Dosya incelenerek gereği düşünüldü: 03/06/2003 tarihinde mahkeme kararıyla resmen boşanan sanıkların, fiilen birlikte yaşamayı sürdürmelerine rağmen, sanık ...’un 16/09/1976 tarihinde vefat eden babasından dolayı hak sahibi sıfatıyla ölüm aylığı aylık almak suretiyle haksız şekilde menfaat temin ettikleri ve bu yolla katılan ... Kurumu Başkanlığı"nı dolandırdıkları iddia edilen olayda; Hukuken geçerliliği hususunda tereddüt bulunmayan boşanma kararlarından sonra eski eşlerin bir arada yaşamasını yasaklayan kanuni bir düzenleme bulunmadığından; boşanmanın hileli davranış olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Kaldı ki, Türk Medeni Kanunu"nun 166/3 maddesinde, evliliğin en az bir yıl sürmesi ve eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılacağı; hakimin, tarafların iradelerini serbestçe açıkladıklarına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması halinde de boşanmaya hükmolunacağı vurgulanmaktadır. Olaya bu açıdan bakıldığında zikredilen maddeye göre açılan boşanma davalarında yasa, boşanma gerekçesinin doğruluğunu araştırma hususunda boşanma kararını verecek hakime araştırma yetkisi vermediğinden, maaş almak amacı ile yapılan boşanmalar dahi hileli davranış olarak vasıflandırılamaz. Üstelik 5510 sayılı Kanun"un 56. maddesi ile bu durumu tespit edilen kimselerin gelir ve aylığının kesileceği ve ödenmiş tutarların geri alınacağı hükme bağlanırken, bu hususta cezai müeyyide getirilmemiş olması anlaşmazlığın hukuki ihtilaf niteliğinde kaldığını göstermektedir. Bu açıklamalar, kanuni düzenlemeler ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 26.11.2013 tarih ve 2012/15-1363 esas 2013/533 karar sayılı ilamı çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; suçun yasal unsurlarının oluşmadığına yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan kurum vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 22/04/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.