14. Hukuk Dairesi 2013/6660 E. , 2013/8411 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 14.02.2011 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve kal karşı dava temliken tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine, karşı davanın kabulüne dair verilen 18.10.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı-karşı davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, elatmanın önlenmesi ve kal, karşı dava TMK’nın 725. maddesine dayalı temliken tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, elatmanın önlenmesi ve kal talebinin reddine, temliken tescil talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı karşı davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve dosya içeriğine göre, davacı karşı davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Davacı karşı davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanununun 684/1 ve 718/2. maddelerine göre arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Bu kuralın istisnalarından birisi de 3l94 sayılı İmar Kanununun 18/9. maddesinde yer almaktadır. Anılan madde; “Düzenleme sırasında, plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur bulunmayan bir yapı, ancak bir imar parseli içerisinde bırakılabilir. Tamamının veya bir kısmının plan veya mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülmeyen yapılar ise, birden fazla imar parseline de rastlayabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel
sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe, bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur” şeklinde düzenlenmiştir.
Getirilen bu özel hüküm ile mütemmim cüz (ayrılmaz parça) olan yapı ile zemin arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerince kullanma imkânı sağlanmış, zemin malikinin tasarruf gücü kısıtlanmıştır.
298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi ile de aynı doğrultuda hüküm getirilmiştir.
Yukarıda açıklanan ayrıcalıklar ile bir kimse kendi taşınmazı üzerine mütemmim cüz (ayrılmaz parça) niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer üçüncü kişiye ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamamış ve imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğu duyulmuştur.
Somut olaya gelince; mahkemece yerinde yapılan keşif sonucu 20.03.2012 tarihli inşaat mühendisi tarafından düzenlenen bilirkişi rapor ve krokisinde, davalı karşı davacı tarafından 10208 ada 2 parsel sayılı taşınmazda inşa edilen iki katlı binanın imar uygulamasından önce yapıldığı, imar uygulaması sırasında yapının dikkate alınmadığı belirtilmiştir. Davalıya ait binanın saçak payının imar uygulaması sonucunda davacı karşı davalıya ait 10208 ada 1 parsel sayılı taşınmaza taşkın hale geldiği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dairemizin yukarıda belirtilen ilkeleri gereğince söz konusu binanın taşkın kısmının yıkımına karar verilebilmesi için yapı bedelinin ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmek üzere elatmanın önlenmesi ve kal isteyen davacı tarafından depo ettirilmesi gerekir. Elatmanın önlenmesi ve kal isteyenler bu bedeli ödemedikleri takdirde taşkın inşaat sahipleri taşkın yapıyı ömrünü dolduruncaya kadar kullanmaya devam edebilir. Ancak, mahkemece, imar uygulaması sonucu taşkın hale gelen yapı sahibinin imar sonucu oluşan parsellerin çapını bozacak şekilde Türk Medeni Kanununun 725. maddesine dayalı temliken tescil talebinin kabulüne karar verilemez.
Öte yandan, elatmanın önlenmesi ve kal isteyen davacının bu bedeli ödemeyi kabul etmesi halinde de yapının taşkın kısmının yıkımına karar verilebilmesi için ayrıca yapının üzerinde bulunduğu 2 parsel sayılı taşınmazın tüm maliklerinin davada davalı olarak yer almaları gerekir.
Mahkemece, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davacı-karşı davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte gösterilen nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 31.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.