Esas No: 2021/9191
Karar No: 2022/2194
Karar Tarihi: 14.03.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/9191 Esas 2022/2194 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2021/9191 E. , 2022/2194 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen menfi tespit ve istirdat davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; kot yıkama işini yaptığı iş yerini 15/05/2015 tarihinde kiralayıp 26/05/2015 tarihinde de davalı şirketle sözleşme imzaladığını, 26/05/2015 ile 29/02/2016 tarih aralığında bu adreste faaliyetine devam ettiğini, davalı şirket görevlilerince 29/02/2016 tarihinde "mıknatıs vasıtasıyla kaçak elektrik kullandığı" gerekçesiyle hakkında 11/03/2016 son ödeme tarihli 80.913,70 TL kaçak ve 133.780,30 TL kaçak ek tahakkuk olmak üzere toplamda 214.694,40 TL tahakkuk yapıldığını, davalı şirkete yaptığı itirazlarının dikkate alınmadığını, davalı şirketin elektriği kesme tehdidi nedeniyle 09/03/2016 tarihinde 40.000 TL ve yine davalı şirketin taksitlendirme yapmaya zorlaması nedeniyle 18/03/2016 tarihinde de 15.000 TL olmak üzere toplam 55.000 TL’yi davalı şirkete ödediğini, iş yapamaz duruma gelmesi nedeniyle 21/03/2015 tarihinde makinelerini dava dışı şahsa satarak iş yerini kapattığını ve aboneliği iptal ettiğini, 10.989 TL’lik güvence bedelinin de tarafına iade edilmediğini, iş yerinde kaçak elektrik kullanmadığını, davalı şirketçe yapılan kaçak ve ek tahakkukun haksız olduğunu ileri sürerek; 80.913,70 TL kaçak ve 133.780,30 TL kaçak ek tahakkuklarının iptali ile borçlu olmadığının tespitine, kendisinden haksız şekilde tahsil edilen 55.000 TL'nin 18/03/2016 ödeme tarihinden ve 10.989 TL güvence bedelininde aboneliğin iptal edildiği tarihten itibaren işletilecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; davacı hakkında yapılan kaçak ve kaçak ek tahakkukunun mevzuata uygun olduğunu, davacının protokol gereği ödenmemiş borçları olduğundan güvence bedelinin iadesinin mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; bilirkişi raporunda grafik olarak belirtilen endeks ve güç dikkate alınarak yapılan değerlendirmeler sonucu tutanak öncesi kaçak elekrik tüketimin varlığının ispat edilmediğinin bildirildiği, bu hali ile davacının kaçak enerji kullandığı iddiasıyla yapılan tahakkuk ve ek tahakkukun yerinde olmadığı, davacının bu borç nedeni ile cebri icra tehdidi altında ödenen 55.000 TL'nin istirdatı talebi yönünden ise, davacının kaçak elektrik kullanmasının söz konusu olmadığı, dolayısıyla kaçak elektrik faturasından dolayı borçlu olmadığı bir bedeli cebri icra tehditi altında 18/03/2016 tarihinde ödediği sabit olmakla bu bedelin de ödeme tarihinden itibaren işleyen ticari faizi ile birlikte istirdadı talebinin de kabulü gerektiği, 10.989 TL güvence bedelinin istirdatı talebine ilişkin olarak ise, davacının 26/05/2015 tarihinde 10.920 TL güvence bedeline yatırdığı, aboneliğinin 25/03/2016 tarihinde iptal edildiği anlaşılmakla 10.920 TL güvence bedelinin de iptal tarihinden itibaren işleyen ticari faizi ile birlikte davalıdan istirdadı gerektiği gerekçesiyle; davanın kabulü ile davacıya ait 11/03/2016 son ödeme tarihli 80.913,70 TL kaçak ve 133.780,30 TL kaçak ek tahakkuk olmak üzere toplam 214.694,40 TL olarak tahakkuk ettirilen borçtan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine; davacının faturalara istinaden haciz baskısı altında ödediği 55.000 TL'nin ödeme tarihi olan 18/03/2016 tarihinden ve güvence bedeli olarak yatırılan 10.989 TL'nin aboneliği iptal tarihi olan 25/03/2016 tarihinden itibaren işleyen ticari faizi ile birlikte davalıdan istirdatı ile davacıya verilmesine karar verilmiş; karara karşı, davalı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; davalı tarafça tutulan kaçak tutanağının gerçeği yansıtmadığı, sayaç yanında mıknatısla müdahale edildiğinin karanlık fotokopi fotoğraflardan anlaşılamadığı, sayacın yanında olduğu bildirilen mıknatısın delil olarak muhafaza altına alınmadığı gerekçesiyle, davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş; karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının iş yerinde kaçak elektrik kullanıp kullanmadığı ve buna ilişkin olarak davalı şirketçe yapılan kaçak ve kaçak ek tahakkukun doğru olup olmadığı, güvence bedelinin iadesi ve davalıya elektrik kesme tehdidi altında ödendiği iddia edilen 55.000 TL’nin davalıdan istirdadı istemine ilişkindir.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından hazırlanan ve 08/05/2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği'nin 26. maddesinin (b) fıkrasında; gerçek veya tüzel kişilerin, "Dağıtım sistemine veya sayaçlara veya ölçü sistemine ya da yapı bina giriş noktasından sayaca kadar olan tesisata müdahale ederek, tüketimin doğru tespit edilmesini engellemek suretiyle, eksik veya hatalı ölçüm yapılması veya hiç ölçülmeden veya yasal şekilde tesis edilmemiş sayaçtan geçirilerek, mevzuata aykırı bir şekilde elektrik enerjisi tüketmesi," kaçak elektrik enerjisi tüketimi olarak tanımlanmış olup, kaçak elektrik enerjisi tüketimi halinde tüketim miktarının hesaplanmasına yönelik;
Aynı Yönetmeliğin 28. maddesinde ise;
“ (1) 26 ncı maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bendi kapsamındaki kaçak olarak tüketilen elektrik enerjisi miktarı, tüm tüketiciler için,
a) Öncelikle tüketimi doğru olarak kaydetmiş olan sayaç değerine göre,
b) Tüketimi doğru olarak kaydetmiş olan sayaç değerinin bulunmaması durumunda, ihtilafsız aynı dönemki tüketim miktarına göre,
hesaplanır. (b) bendi kapsamında, kaçak kullanım tespitinin yapıldığı tarihten geriye dönük olarak yapılan incelemeler sonucunda, tüketim değerlerinin düşmeye başladığı tarih tespit edilebiliyorsa, bu tarihten önceki aynı dönem, ihtilafsız dönem olarak kabul edilir.
(2) Birinci fıkra kapsamında doğru tespit edilmiş tüketim değeri yoksa, kullanım yerinin müstakil trafolu olup olmamasına bakılmaksızın;
a) Meskenlerde, proje varsa projesinde belirtilen gücün kullanma faktörü olan 0,60’ı, projesi yok ise, basit yapılarda 3 (üç) kW, diğerlerinde 5 (beş) kW’ın altında olmamak üzere bağlantı gücüne ve ortalama günlük çalışma saatine göre, yöresel özellikler ve benzer yapılar göz önüne alınarak,
b) Diğer abone gruplarında, tespit edilen kurulu gücün kullanma faktörü olarak alınan 0.60 ile çarpımı sonucu bulunan değer bağlantı gücü olarak kabul edilir ve bu değer 3 kW’ın altında olmamak üzere ortalama günlük çalışma saatlerine göre, hesaplanır. Bu tür hesaplamaların yapılamaması durumunda, tüketilen elektrik enerjisi miktarı aynı yörede bulunan benzer kullanım yerlerinin ortalama tüketimlerine göre hesaplanarak tespit edilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
HMK'nın 266.maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hâkimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hâkimlik mesleğinin gereği olarak hâkimin hukukî bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her hâlde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir. Bilirkişi raporu, kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasında çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; davacının dava konusu iş yeri için davalı ile 26/05/2015 tarihinde elektrik satış sözleşmesi imzaladığı, davacı hakkında dava konusu işyerinde mıknatıs vasıtasıyla kaçak elektrik kullandığı gerekçesiyle 29/02/2016 tarihli kaçak tutanağının tanzim edildiği, yine bu tutanağa istinaden de 80.913,70 TL kaçak ve 133.780,30 TL kaçak ek tahakkuku olmak üzere toplam 214.694,40 TL tahakkuk yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece 29/05/2018 tarihli elektrik-elektronik müdendisi bilirkişiden alınan raporda, davacının kaçak elektrik kullandığı kabul edilerek, 66.152,84 TL kaçak ve 37.892,69 TL kaçak ek tahakkuku olmak üzere toplam 104.045,53 TL kaçak tahakkukundan sorumlu tutulması gerektiği bu miktar dışındaki bakiye kısım yönünden ise menfi tespit talebinin yerinde olduğu belirtilmiştir.
Bu rapora itirazlar üzerine üçlü bilirkişi heyetinden alınan raporda ise, tutanak öncesi dönemde kaçak elektrik tüketiminin varlığı konusunda izlenim edinilemediği, eğer kaçak kullanım tespiti delillendirilemiyorsa, endeks verileri üzerinden kaçak kullanımın varlığı konusunda yeterli bulgu ve belgeye ulaşılamadığından kaçak tahakkuku yapılmasının uygun olmadığı, eğer mıknatıs ile müdahale edildiği tespiti kesin olarak delillendirilebilirse (fotoğraf ve tutanak sırasında mühürlü torba ile alınmış mıknatısın kendisi vb.) davalı şirket tarafından davacıya son endeks okuma tarihi olan 26/02/2016 ile tutanak tarihi olan 29/02/2016 arasındaki 3 günlük süre için kaçak tahakkuku yapılmasının uygun olacağı, son endeks okuma tarihi olan 26/02/2016 öncesi dönem tüketimi için eksik tüketim hesabı yapılmasının uygun olmadığı belirtilmiş ve 3 günlük kaçak tahakkuku ise 4.623,64 TL olarak hesaplanmıştır.
Her ne kadar ilk derece mahkemesince, bilirkişi raporunda grafik olarak belirtilen endeks ve güç dikkate alınarak yapılan değerlendirmeler sonucu tutanak öncesi kaçak elekrik tüketimin varlığının ispat edilmediğinin bildirildiği, bu hali ile davacının kaçak enerji kullandığı iddiasıyla yapılan tahakkuk ve ek tahakkukun yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dosya kapsamı dikkate alındığında davacı tarafça kaçak elektrik kullanımı olup olmadığı noktasında alınan her iki bilirkişi raporu arasında çelişki olup, ikinci bilirkişi heyetince hazırlanmış olan asıl ve ek rapor da çelişkileri gidermeye yeter nitelik ve nicelikte olmadığından hükme esas alınamayacağı kuşkusuzdur.
Bu itibarla ilk derece mahkemesince; dosyanın alanında uzman ayrı bir üç kişilik bilirkişi heyetine tevdi edilmesi, öncelikle davacı iş yerinde kaçak kullanım olup olmadığı, kaçak kullanım olduğunun tespiti halinde ise kaçak tutanak tarihinde yürürlükte olan Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği'nin yukarıdaki maddeleri uyarınca hesaplamayı içeren ayrıca davacının davalıya icra tehdidi altında ödediğini iddia ettiği 55.000 TL ile 10.989 TL'lik güvence bedeli talebi yönünden de değerlendirmeler içeren Yargıtay ve taraf denetimine elverişli rapor alınması ve ulaşılacak sonuca uygun hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile
yetersiz ve çelişkileri gidermeyen ikinci bilirkişi asıl ve ek raporuna göre hüküm tesisi, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 14/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.