Esas No: 2021/9261
Karar No: 2022/2191
Karar Tarihi: 14.03.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/9261 Esas 2022/2191 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2021/9261 E. , 2022/2191 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... 2. ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; 21/08/2012-26/08/2012 tarihleri arasında davalı şirket tarafından işletilen otelde tatil yaptıklarını, kızları...’in su kaydırağından kayarken kaza geçirdiğini ve üst dişleri ile damağının parçalandığını, otel görevlilerinin yardımcı olmaması ve tanıtım reklamlarında otelde doktor bulunduğu belirtilmesine rağmen doktor bulunmaması nedeniyle davacılardan ...’ün kızını kendi aracı ile hastaneye götürmeye çalıştığını, bu sırada kaza yaptığını, kaza nedeniyle kendi aracı ve kazaya karışan diğer araçlarda maddi zararlar oluştuğunu, davacı ...'ün olay esnasında alkollü olması nedeniyle zararın sigorta şirketlerince karşılanmadığını, olay nedeniyle büyük üzüntü yaşadıklarını ileri sürerek; davacılardan... için 100.000 TL, ... için 25.000 TL, Hatice için 25.000 TL manevi tazminat ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere konaklama bedeli, tedavi giderleri, davacı ...’ün kendi aracı dahil diğer araçlara vermiş olduğu zararlar nedeniyle uğradığı zararlar yönünden şimdilik 1.000 TL maddi tazminatın davalıdan yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı; meydana gelen olayda kusurları bulunmadığını, davacı ...’ün çağrılan doktor ve ambulansı beklemeden kızı...’i alıp aracına binip başka araçlara da hasar vererek otelden ayrıldığını, turistik tesis olarak üzerlerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiklerini, olayın meydana geldiği iddia edilen su kaydırağının gerekli standartlara sahip olduğunu, davacılardan... için talep edilen manevi tazminatın yüksek olduğunu, diğer davacıların ise anne baba olmaları ve olayda ağır bedensel zarar oluşmadığı için manevi tazminat talebinde bulunamayacaklarını, davacılardan ...’ün kendi aracı ile alkollü şekilde araç kullanarak bir çok araca zarar verdiğini ve maddi tazminat isteminde bulunamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; dava konusu kaza ile konaklama bedeli arasında illiyet bağı olmadığı, rezervasyonun bitmesine bir gün kala kaza meydana geldiği, davacının konaklama bedelinin iadesine dair talebinin yerinde olmadığı, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davacı ...’in tüm tedavi giderlerinin SGK tarafından karşılandığı, davacıların SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderine ilişkin delil ibraz edemedikleri, araç hasarına dayalı talebin ise, davacının zarar gördüğünü iddia ettiği araçlara ait herhangi bir kaza tutanağı, kaza yeri inceleme tutanağı, onarım tutanak veya faturaları benzeri hiçbir bilgi ve belgeyi mahkemeye sunamadığı, davacı ...’ün alkollü araç kullanması nedeniyle meydana gelen araç hasarları yönünden davalıya atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı, yine bilirkişi raporunda davacı ... için efor kaybı zararı hesaplanmış ise de davacıların böyle bir talepte bulunmadıkları gerekçeleriyle maddi tazminat taleplerinin tümden reddi gerektiği, manevi tazminat talepleri yönünden ise, davacı ...’de meydana gelen yaralanmanın ağır bedensel zarar kapsamında olmadığı, zira davacı ...’de sürekli maluliyet oluşmadığı, bu nedenle davacılardan anne ve babanın manevi tazminat isteminde bulunamayacakları, ...’in meydana gelen kazada kusursuz olması, yaralanmasının kendisinde yarattığı manevi zarar, acı ve elem, tedavi süreci, iki aylık iyileşme süresi, kazanın meydana geliş şekli, tazminatın amacı ve kendisinden tazminat talep edilen davalı şirketin kazada %25 oranında kusurlu olmasının da dikkate alındığında davacı ...’in manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 2.500 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 03/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı ...’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacılar ... ile ...nin manevi tazminat taleplerinin ve davacı ...’ün maddi tazminat talebinin ayrı ayrı reddine karar verilmiş; karara karşı, davacılar tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; olayın meydana geliş şekline, olay nedeniyle yaralanan davacı ...'in sürekli iş göremezlik hali bulunmamasına, geçici iş göremezlik süresinin iki ay olmasına, tarafların kusur oranlarına, tarafların sosyal ve ekonomik durumu ile hak ve nesafet kuralları gözetildiğinde davacı ... lehine hükmedilen manevi tazminatın somut olaya uygun bulunmasına, davacı ...'in ağır bedensel zararı söz konusu olmadığından anne ve babası olan davacılar ... ve ...nin TBK'nın 56. maddesinde ifade edilen ağır bedensel zarar koşulunun oluşmaması nedeniyle manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin doğru olduğu gerekçesiyle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davacıların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2)Uyuşmazlık; davacıların kızı...’in, davalı şirkete ait otelde bulunan su kaydırağından kayması esnasında meydana gelen yaralanmasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Olay tarihinde yürürlükte olan TBK’nın 56. maddesinde; "Hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.
Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir’’ düzenlemesine yer verilmiştir.
Zarar görene tanınmış olan manevi tazminat hakkı, kişinin sosyal, fiziksel ve duygusal kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda öngörülen bir tazminat türüdür. Amacı ise kişinin, hukuka aykırı olan eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi, kişinin duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar vereni bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkoyması gibi olguları karşıladığı bir gerçektir.
Manevi tazminat, kişinin çekmiş olduğu fiziksel ve manevi acıları dindirmeyi, hafifletmeyi amaçlar. Bu tazminat bizzat yaşanan acı ve elemin karşılığıdır. Bu tazminat türü, kişinin haksız eylem sonucu duyduğu acı ve elemin giderilmesini amaçladığı için, zarar gören kişi, öngördüğü miktarı belirleyerek istemde bulunabilir.
Maddi zararda olduğunun aksine manevi tazminatta kesin bir hesabın yapılması olanaksızdır. Bunun için miktarı, somut olayın özelliği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak TMK’nın 4. maddesi uyarınca hakim tarafından takdir ve tayin edilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını belirlemede geniş bir yetkiye sahiptir. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 tarihli ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir. Hakim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; davacıların 25/08/2012 tarihinde davalı şirkete ait otelde yaptıkları tatil esnasında, davacı ...'in su kaydırağından kayarken ağız ve çene kısmından yaralandığı dosyada yer alan kayıt ve raporlarla sabittir. Dosya kapsamında yer alan Gaziantep Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinin 26/05/2014 havale tarihli raporunda; davacı ...’in 13/05/2014 tarihinde yapılan ağız içi muayenesinden ve radyografik değerlendirmesinden sonra, ön iki keser dişinin (11 ve 21 nolu) eksik olduğunun tespit edildiği, hastaya gelişmesi tamamlanana kadar yandaki dişlerden (12 ve 22 nolu) destek alınarak geçici protez köprü yaptırıldığının görüldüğü, kırılan ön iki keser dişin(11 ve 21 nolu) daimi diş olması nedeniyle bir daha çıkmayacağı, hastanın yaşının küçük olmasından dolayı gelişimi tamamlanana kadar implant veya daimi protez köprü yapılamayacağı belirtilmiştir.
Her ne kadar ilk derece mahkemesince; dosya kapsamında yer alan adli tıp kurumu raporu nazara alınarak davacı ...’deki yaralanmanın ağır bedensel zarar niteliğinde olmadığı değerlendirilerek davacılardan anne ve babanın manevi tazminat talepleri reddedilmiş ise de, olayın gelişimi, olay tarihinde davacı ...’in 9 yaşında olması, Gaziantep Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinden alınan raporla da sabit olduğu üzere genç yaşta davacı ...’in ön iki keser dişini (11 ve 21 nolu) kaybetmesi, yaşının küçük olmasından dolayı gelişimi tamamlanana kadar implant veya daimi protez köprü yapılamayacağı da dikkate alındığında, davacı ...’de meydana gelen bu yaralanmanın ‘’ağır bedensel zarar’’ kavramı içerisinde değerlendirilerek
davacı anne ve baba için de tarafların sosyal ve ekonomik durumu, olayın gelişimi, olayın davacı anne ve babada meydana getirdiği elem ve üzüntü derecesi dikkate alınarak uygun bir miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, davacı anne ve babanın manevi tazminat istemlerinin tümden reddi hatalıdır.
Yine, olayın gelişimi, davacı ...’in yaşı, olay nedeniyle yaşadığı elem ve üzüntünün derecesi dikkate alınarak davacı ... için de daha uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, Helin için çok düşük miktarda manevi tazminata hükmedilmesi de doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacılar yararına BOZULMASINA, davacı tüketiciler harçtan muaf olmalarına rağmen peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 14/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.