20. Hukuk Dairesi 2012/916 E. , 2012/2132 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki orman kadastrosuna itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine, ... beldesinde 1949 yılında yapılan orman tahdidi ile orman sınırlarının oluşturulduğunu, dava konusu 1010, 1011, 1012 ve 1013 parsel sayılı taşınmazların tahdit dışında bırakıldıklarını, Gemlik Tapulama Mahkemesinin 1978/8-1984/418 sayılı ilamı ile çekişmeli yerlerin çalılık niteliğiyle Hazine adına tescil edilerek tapu kaydı oluşturulduğunu, daha sonra imar uygulamasına tabi tutulduklarını buna rağmen bölgede 2008 yılında 6831 sayılı yasanın 4999 sayılı Yasa ile değişik 7. maddesine göre yapılan çalışmalarda bir kısmının tahdit içine alındığını belirterek yapılan uygulamanın iptali ile tahdit içerisinde kalan kısımlarının orman tahditi içerisinden çıkarılmasını istemiştir. Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, altı aylık ilan süresi içerisinde açılan orman kadastrosuna itiraz niteliğindedir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve dava konusu ... beldesi 1010, 1011, 1012 ve 1013 parsel sayılı taşınmazların geldisi olan 20 nolu parsel malikleri tarafından tapuya dayanılarak taşınmazların bulunduğu alanın orman tahdidi dışında kaldığı halde 1948 yılında yapılan çalışmalarda orman sınırları içerisine alındığı iddiasıyla orman tahdidine itiraz davası açıldığı, dava sonucu Gemlik Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1948/ 436 - 1949/273 sayılı ilamıyla dava konusu alanın davacıların dayandıkları tapu kapsamında kalan zeytinlik olduğu gerekçesiyle davalarının kabul edildiği ve tahdidin iptal edildiği, daha sonra 1977 yılında yapılan arazi kadastrosu çalışmaları sırasında 20 nolu 93.6752 m² yüzölçümlü taşınmazın 20.04.1972 tarihli 57 nolu tapu kaydı uygulanarak ... adına, uygulanan tapu kaydı çalılık sınırlı olduğundan çekişmeli 1010, 1011, 1012 ve 1013 nolu parsellerin ise 20 nolu taşınmazın tapu kaydı miktar fazlası olarak çalılık niteliğiyle Hazine adına tespit edildikleri, Hazine tarafından 20 nolu parsele, ... mirasçıları tarafından ise 1010, 1011, 1012 ve 1013 nolu parsellere yönelik kadastro tespitine itiraz davası açıldığı, Gemlik Tapulama Mahkemesinin 1978/8- 1984/ 418 sayılı kararıyla çekişmeli 1010, 1011, 1012 ve 1013 nolu parsellere yönelik ... mirasçılarının davalarının reddedilerek Hazine adına tapuya tescillerine karar verildiği, bu kararın Yargıtay 7. Hukuk Dairesince onanarak 28.09.1986’da kesinleştiği, bölgede 1977 yılında yapılan 2. madde çalışmalarının hatalı yapıldığı gerekçesiyle iptal edildiği, çekişmeli yerlerin 1986’da yapılan 2/B madde çalışmalarına konu olmadığı, 2008 yılında yapılan çalışmalarda çekişmeli 1010 sayılı parselin zaten orman sayılmayan yer olarak sınırlandırıldığı, diğer 1011,1012 ve 1013 nolu parsellerin
orman olarak sınırlandırıldıkları, 1011,1012 ve 1013 nolu taşınmazların % 12 - 25 eğimli, parselasyon için makineli çalışma yapılan alanlardaki bitki örtüsü kaldırılmış, toprak örtüsü bozulmayan yerlerde akçakesme, yabani zeytin, meşe ağaçlarıyla kaplı oldukları, eski tarihli memleket haritasında yeşil renkli ormanlık alanlarda görüldükleri, bu nedenle 2008 yılında 6831 sayılı Yasanın 4999 sayılı Yasa ile değişik 7. maddesine göre yapılan çalışmaların yerinde olduğu belirlenerek mahkemece red kararı verilmiş olduğuna göre, davacı Hazinenin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Yasasının değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 09/02/2012 günü oyçokluğu ile karar verildi.
Davacı Hazine, dava konusu 1010, 1011, 1012 ve 1013 parsel sayılı taşınmazlarda, 1949 yılında tahdit çalışması yapıldığı ve bununla ilgili hukuki ihtilafın Gemlik Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen dava ile çözülerek dava konusu taşınmazların tahdit dışında bırakıldıkları halde 2008 yılında yapılan tahdit çalışmalarında yeniden tahdit kapsamına alındığından bahisle tahdit işleminin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava konusu yerlerin unutulmuş orman ya da her ne surette olursa olsun orman tahditi dışında kalan yerlerden olup olmadığı ve bu yüzden orman tahditi içine alınması gereken yerlerden olup olmadığı açısından değerlendirildiğinde, bu yerde daha önceden orman ya da arazi kadastrosunun yapılıp yapılmadığının araştırılması gerekmiştir.
Dava konusu yerde 1949 yılında 4785 sayılı Yasa hükümleri de göz önünde tutularak tahdit çalışması yapıldığı ve tapu sahibi kişilerin yaptıkları itiraz neticesi Gemlik Asliye Hukuk Mahkemesinin 1948/436- 1949/273 sayılı kararı ile bu yerlerin orman olmayan kişi zeytinlikleri olduğuna karar verildiği ve bu yerlerin orman olup olmadığı yönünden vasfının belirlendiği anlaşılmaktadır.
Aynı yerde 1977 yılında arazi kadastrosu yapılmış, davalı parseller dava konusu yerde tapu kaydına dayanan ... mirasçılarının dayandığı tapu kaydının sınırının çalılık olarak okuduğu gerekçesiyle miktar fazlası olan kısımlar hazine adına çalılık olarak tespit görmüştür. Buna itirazen açılan ve Gemlik Kadastro Mahkemesince görülen kadastro tespitine itiraz davası, 1978/8 - 1984/418 sayılı kararıyla kişilerin sabit sınırlı olmayan tapu kaydına göre kazanabilecekleri yerin miktarı belirlenerek, miktar fazlası yerlerin hazine adına tesciline dair hüküm kurulmuş; karar 7. Hukuk Dairesinin tasdiki ile kesinleşmiştir.
Böylece ... orman kadastrosu sonucu lehine hüküm kurulan kişilerin halefi konumuna gelmiştir. Hazineye ait orman olmayan bu yerlerde 1996 yılında imar uygulaması yapılmış ve İmar Kanunu 18. Madde uyarınca birçok imar parseli oluşmuştur. İmar planları da herhangi bir itiraza uğramadığından kesinleşmiştir.
2008 yılında, 45 sayılı Orman Kadastro komisyonunca, dava konusu yerlerden 1011, 1012 ve 1013 numaralı parseller, 4999 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile değişik 6831 sayılı Kanunun 7. maddesinin birinci fıkrasındaki ‘Devlet ormanları ile evvelce sınırlaması yapılmış olup da herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların, hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanların, hususi ormanların, orman kadastrosu ve bu ormanların
içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti ile 2 nci madde uygulamaları ile ilgili olarak kadastrosu kesinleşmiş yerlerde tespit edilen fenni hataların düzeltilmesi işleri orman kadastro komisyonları tarafından yapılır’ hükmü uyarınca yeniden orman tahditi içerisine alınmıştır.
Hâlbuki bu kanun maddesinin dava konusu yerlerde uygulanma kabiliyeti yoktur. Zira üzerinde hem orman kadastrosu hem arazi kadastrosu yapılıp her iki kadastro çalışması sonrasında ortaya çıkan hukuki ihtilafın da kesinleşmiş yargı kararıyla çözülmüş olduğu yerlerin hukuki niteliği artık tartışmalı olmaktan çıkmıştır. Bu nitelikteki yerlerde yapılacak her hangi bir kadastro çalışması Kadastro Kanunu’nun 22.maddesi uyarınca ikinci kadastro niteliğinde olup bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır ve tapu sicil müdürlüğünce re"sen iptal edilmesi gerekir.
Dava konusu yerin eylemli durumuna göre maliki olan Hazine tarafından orman olarak tahsis edilebileceği gibi, yerleşim olanı olarak tahsis edilmesinde de herhangi bir hukuki engel bulunmamaktadır. Aksi halde yapılan orman tahdit ve kadastro çalışmaları ve aradan geçen süre dikkate alınmadan yapılan vasıf değişiklikleri kaosa yol açacaktır. Kaldı ki dava konusu yerde her iki kadastro çalışmasından sonra kesinleşmiş yargı kararı bulunmaktadır. Kesinlemiş yargı kararları davanın tarafları için bağlayıcı olduğu kadar hukuki halefleri için de bağlayıcıdır.
Yerel mahkemece 2008 yılı içersinde yapılan tahdit çalışmaları ile tahdit içine alınan 1011, 1012 ve 1013 numaralı parsellerle ilgili davanın kabulü; tahdit dışında bırakılan 1010 numaralı parselle ilgili davanın hukuki yarar bulunmadığından reddine karar verilmesi gerekirken davanın tüm parseller yönünden reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemece verilen kararın BOZULMASI gerektiği kanaatinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun ONAMA kararına katılmıyoruz.