10. Hukuk Dairesi 2020/10991 E. , 2021/10186 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye Mahkemesi : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
İlk DereceMahkemesi : Zonguldak 1. İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davacı Kurum vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine, karar verilmiştir.
Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı Kurum vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; kurum sigortalısı...’ın davalıya ait işyerinde çalışırken 07.02.2012 tarihinde iş kazası geçirip % 34,20 oranında meslekte kazanma gücünden kaybettiğini, iş kazasının oluşunda davalı işverenin % 100 kusurlu olduğunu, kurumun iş kazası nedeniyle sigortalıya 51.893,17 TL ilk peşin sermaye değerli gelir bağladığını, 12.925,57 TL geçici iş göremezlik ödeneği ve 8.462,63 TL tedavi masrafı ödediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 2.000,00 TL peşin sermaye değerli gelirin onay tarihinden itibaren, 1.000,00 TL iş göremezlik ödemesinin ve 500,00 TL tedavi giderinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir
II-CEVAP
Davalı taraf usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara katılmamış, cevap dilekçesi de sunmamıştır.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
“Davacının davasının kabulü ile, Davalının % 50 kusurlu, 3. Kişi ..."nun %25 kusurlu olduğu anlaşılmakla, davacının davalıdan bağlanan gelirden kaynaklı isteyebileceği alacağının 32.433,24 TL, ödenen geçici iş göremezlik ödemesinden kaynaklı alacağının 9.694,18 TL ve yapılan masraflardan kaynaklı isteyebileceği alacağının 6.346,98 TL olduğu anlaşılmakla birlikte taleple bağlı kalınarak;
Hak sahibine bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinden kaynaklı alacak olarak 2.000,00 TL"nin gelirin onay tarihinden itibaren,
Hak sahibine ödenen geçici iş göremezlik ödemesinden kaynaklı alacak olarak 1.000,00 TL"nin ödeme tarihinden itibaren,
Kurum tarafından yapılan masraflardan kaynaklı alacak olarak 500,00 TL"nin sarf tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK"nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı SGK vekili temyiz dilekçesinde özetle: davalı işverenin iş kazasının gerçekleşmesinde %100 Kusurlu kabulü gerektiğini, işverenin sigortalıyı iş sağlığı ve güvenliği konusunda eğitim vermemiş ve denetim ve gözetim altında bulundurmamış, işin yürütümünü uzman bir sorumlu ya da mühendis gözetiminde tutmamıştır. Davalıya %50, 3 Kişi ustaya %25 oranında kusur verilmesinin hatalı olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava; iş kazası sonucu malul kalan sigortalıya bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelir, ödenen geçici iş göremezlik geliri ve tedavi giderlerinin tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte bulunan ve 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 21. maddesidir.
5510 sayılı Kanun"un iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin sorumluluğunu düzenleyen 21"inci madde hükmü, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşulları düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Buradan, işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan Sosyal Güvenlik Kurumu"na karşı rücuan sorumlu olduğu sonucu çıkarılmaktadır.
Diğer taraftan, Anayasanın 168. maddesi ve 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 4. maddesi gereği devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, arama ve işletme hakkının gerçek ve tüzel kişilere devri ancak Kanunun öngördüğü şartlarda mümkündür.
Madenler üzerindeki hakların bölünmezliğini, devir ve intikalini düzenleyen anılan Yasanın 5. maddesinde, madenler üzerindeki hakların hiç birisinin hisselere bölünemeyeceği ve her bir hakkın bir bütün halinde muameleye tabi tutulacağı hüküm altına alınmıştır. Anılan Yasal düzenleme çerçevesinde, ruhsat sahibi tarafından maden sahası üzerinde, ruhsatın verdiği yetkilerin tamamının yada bir bölümünün sözleşme ile 3. kişilere devri mümkün değildir.
Ancak uygulamada, ruhsat sahipleri özel hukuk alanına giren kimi sözleşmelerle ve belirli bir bedel karşılığında maden çıkarma ve satış haklarını özel kişilere bırakmaktadırlar. Rödovans olarak adlandırılan bu yöntemle ruhsat sahipleri, taşeron olarak üretim yapan üçüncü kişilere süreli sözleşmeler ile maden çıkarma ve satış haklarını kiralamaktadırlar.
Günümüz literatüründe rödovans, “maden ruhsat alanlarının, hukuki hak ve sorumlulukları kendisinde kalması koşuluyla hak sahibi tarafından sözleşme ile özel veya tüzel bir kişiye, bir süre tahsis edilmesi durumunda, maden ocağının işletilmesini üstlenen özel veya tüzel kişinin, esas ruhsat sahibine, ürettiği her bir ton maden için ödemeyi taahhüt ettiği meblağ” olarak tanımlanmaktadır.
Rödovans sözleşmesine Maden Kanunu"nda özel bir düzenleme olmadığı için Borçlar Kanununun 270 ve devamı maddelerinde düzenlenen "hasılat kirasına" ait hükümler uygulanır. Türk Borçlar Hukukunda sözleşmelerde şekil serbestisi geçerlidir. Yasada özel olarak bir şekle bağlanmayan sözleşmeleri taraflar istedikleri şekilde yapabilirler. Rödovans sözleşmesi maden ruhsatının, devri anlamına gelmediğinden, devir sözleşmesinin Maden İşleri Genel Müdürlüğünde yetkili memur huzurunda yapılması zorunluluğu yoktur.
1990 yılında Maden Kanunu"nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 32. maddesinin son fıkrası değiştirilerek, üçüncü kişi ve kuruluşların ruhsat sahipleri ile yapmış oldukları rödovans, kira, taşeron vb. sözleşmelere dayanılarak ruhsat sahasında faaliyette bulunabilmesi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının iznine bağlanmıştır. Ruhsat sahiplerinin, sözleşmeleri bir ay içinde Maden Dairesi’ne bildirerek uygun görüş alması şartı getirilmiştir. Ancak 03.02.2005 tarihinde yayımlanan Maden Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin geçici 2. maddesindeki “Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden sonra, ruhsat sahiplerinin Kanun kapsamındaki faaliyetleri ile ilişkili olarak üçüncü kişi ya da kuruluşlarla yaptığı sözleşmelerin Genel Müdürlüğe bildirilmesine ve görüş alınmasına gerek yoktur. Ancak ruhsat sahasındaki tüm faaliyetlerden Genel Müdürlüğe karşı ruhsat sahibi sorumludur.” hükmü gereği bildirim yükümlülüğü kaldırılmıştır. Anılan yönetmelik, 06.11.2010 tarihinde yayımlanan Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliğinin 168. maddesi ile yürürlükten kaldırılarak, Rödövans sözleşmeleri ile ilgili olarak geçici 1. maddesinde aynı düzenlemeye yer verilmiştir.
Rödovansçının sorumluluğu konusunda 24.06.2010 tarih 27621 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5995 sayılı Kanunun 17. maddesi ile Maden Kanunu"na eklenen Ek 7. maddesi ile yeni düzenleme yapılmıştır. Anılan madde de; maden ruhsat sahiplerinin, ruhsat sahalarının bir kısmında veya tamamında üçüncü kişilerle yapmış oldukları rödovans sözleşmelerinde, bu alanlarda yapılacak madencilik faaliyetlerinden doğacak İş Kanunu, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili idari, mali ve hukuki sorumluluklarının rödovansçıya ait olacağı, ancak bu durumun ruhsat sahibinin Maden Kanunu"ndan doğan sorumluluklarını ortadan kaldırmayacağı belirtilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü hususunda ayrıca üçüncü kişinin aracılığının düzenlendiği 5510 sayılı Kanun"un 12. maddesi hükmüne göre alt işveren, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentisinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran 3. kişidir.
Asıl işveren alt işveren ilişkisinin varlığı için, öncelikle, işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıl işverinin işverenlik sıfatına sahip olması, asıl işyeri ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir.
İşin belirli bir bölümünde değil de tamamının bir bütün halinde ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenler de asıl işveren olarak nitelendirilemeyecektir.
Alt işveren sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise, asıl işverenden istenilen işin, asıl iş, ya da, işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır.
Somut olayda, ruhsat sahibi dava harici Türkiye Taş Kömürü (TTK) Genel Müdürlüğünün rödovans sözleşmesine bağlı olarak kömür madeni sahasındali işletme hakkını davalı ... Orman Ürünleri Nakliye Madencilik Akaryakıt İnşaat Taahhüt Pazarlama San Ve Tic Ltd Şti’ne devrettiği, ...’ın bu işveren sigortalısı olarak 07.02.2012 tarihinde maden ocağı içerisinde ustası ... ile beraber bağ yaptıkları sırada, arın tavanın sigortalı üzerine çökmesi neticesinde, sigortalının çöküntü altında kalarak iş kazası geçirdiği ve bu iş kazası neticesinde %34,2 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, iş bu davada ruhsat sahibi TTK Genel Müdürlüğünün kusuru hakkında bir değerlendirmeye yer verilmeksizin, davalı şirkete %50, davacı sigortalı işçiye %25, usta ...’ya %25 oranında kusur veren rapora itibar edildiği halde, Aynı olayla ilgili olarak, SGK tarafından açılan Zonguldak 3. İş Mahkemesinin 2017/548 Esas, 2018/797 Karar sayılı tazminat davasında hükme esas alınan kusur raporunda iş bu temyize konu davada alınan ilk heyet kusur raporunda olduğu gibi, ruhsat sahibi TTK Genel Müdürlüğünün kusursuz olduğu belirtildikten sonra, davalı şirkete %70, sigortalı işçiye %25, usta Selim Soylu’ya %5 oranında kusur verilmişken; Bölge Adliye Mahkemesince TTK Genel Müdürlüğünün asıl işveren olduğu kabul edilerek tazminattan sorumlu tutulduğu anlaşılmıştır.
Somut olayda kusur oranları ve aidiyeti noktasında uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır.
O halde, Mahkemece ruhsat sahibi TTK Genel Müdürlüğü’nün davalı işveren şirketle arasındaki ilişki ile Rödovans sözleşmesi hükümleri, bu sözleşme gereğince taraflara yüklenen yetki ve yükümlülükler bir bütün olarak değerlendirilmek, TTK Genel Müdürlüğü’nün kanunda tarif edilen teknik nezaretçisi dışında, ayrıca maden sahasında nezaretçilerinin olup olmadığının, aynı sahada TTK Genel Müdürlüğü’nün işçilerinin çalışıp çalışmadığının, rödövans sahasında TTK Genel Müdürlüğü’ne ait olan işletme alet ve teçhizatların bulunup bulunmadığının, rödovans verenin işten el çekip çekmediğinin ve sonuç olarak, başka bir deyişle, davalının rödovansı aşan bir faaliyetinin olup olmadığının yöntemince araştırılması, sigortalı tarafından açılan tazminat davasındaki kusur oranları ile iş bu dava dosyasındaki kusur oranları arasındaki çelişkinin giderilmesi için iş kazası tarihinde yürürlükte bulunan İş Sağlığı ve Güvenliği mevzuat hükümleri gözetilmek suretiyle ayrı ayrı kimlerin, hangi önlemleri alması gerektiği ve buna göre ne oranda kusurlu oldukları Rödovans sözleşmesi hükümlerindeki yetkiler ve işyeri çalışma koşulları bir bütün olarak değerlendirilip, TTK Genel Müdürlüğünün asıl işveren sıfatı ile kusurunun bulunup, bulunmadığı hususlarının da değerlendirilmesi için maden iş kazaları alanında uzman iş güvenliği uzmanları heyetinden usule uygun kusur raporu alındıktan sonra, yargılamanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi hatalı olmuştur.
O halde, davacı kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan itirazları kabul edilmeli ve Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Dairesi kararının HMK’nın 373/1. maddesi gereği kaldırılarak ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 14.09.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.