11. Hukuk Dairesi 2019/1543 E. , 2019/3471 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 28/01/2015 tarih ve 2013/371-2015/34 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının, dava dışı ... ile evli olduğunu ve davaya konu bağımsız bölümü birlikte kullandıklarını, davacının eşinin SİA İnş.Paz.Ltd.Şti. adına davalı ...."den çekilen krediye kefil olup ayrıca rehin olarak bağımsız bölümü gösterdiğini, söz konusu taşınmaz üzerine davalı banka tarafından ipotek konulduğunu, davacının eşinin gerek borca kefil olurken gerekse taşınmaza ipotek koydururken davacının rızasını almadığını, davalı bankanın da basiretli bir tacir gibi davranmadığını, müvekkilinin rızası olup olmadığını araştırmadığını, davacının eşinin kredi borcunu ödememesi üzerine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlatıldığını, taşınmazın satışının talep edildiğini, ikinci açık artırma sonucu dava konusu taşınmazın ihale edilerek banka adına tescilinin yapıldığının taşınmazın aile konutu olması ve müvekkilinin rızasının alınmaması nedeni ile ipoteğin geçersiz ve dolayısıyla taşınmazın satışının da hükümsüz olduğunu, ileri sürerek bağımsız bölümün davalıya devrine ilişkin işlemin iptaline, iptal talebi kabul edilmediği takdirde satış bedeli olan 154.000,00 TL"nin davacıya maddi tazminat olarak ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davayı kabul etmediklerini, öncelikle davacının taraf sıfatı bulunmadığını, davanın reddi gerektiğini, davada Aile Mahkemelerinin görevli olduğunu, esas yönünden ise, müvekkili bankanın Beşiktaş Şubesinden kredi kullanan SİA İnş.Paz.Ltd.Şti.nin kullandığı kredinin teminatı olarak dava dışı ..."ın taşınmazı üzerine ipotek konulduğunu, bu kişinin kefil sıfatı ile sözleşmeyi imzaladığını, borcun ödenmemesi üzerine ödeme ihtarı gönderildiğini ve buna rağmen ödeme yapılmayınca yasal takibe geçildiğini, taşınmazın cebri icra yolu ile satışa çıkarıldığını ve yapılan ihale sonucu müvekkili bankaya ihale edilip, tescil edildiğini, borçlular tarafından ihalenin feshi davası açıldığını, İcra Hukuk Mahkemesince davanın reddedildiğini ve
Yargıtay"ca onanarak kararın kesinleştiğini, taşınmaza ipotek tesis edildiğinde aile konutu şerhi bulunmadığı gibi eşin rızasının da alınması gerekmediğini, müvekkili bankanın alacağını teminat altına almak amacı ile hareket ettiğini, iyi niyetli olduğunu, davanın iyi niyetle açılmadığını, taşınmazın satışına ilişkin kıymet takdir raporunun bizzat 25.06.2012 tarihinde davacıya tebliğ edildiğini, aile konutu olduğunu ileri sürmediğini, davanın yasal dayanağının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacının eşi ..."ın, dava dışı SİA İnş.Taah.Ltd.Şti.ile davalı banka arasında imzalanan 02.06.2010 tarihli genel kredi sözleşmesinin kefili olduğu, kullanılan kredinin teminatı olarak (7) no"lu bağımsız bölümün tapu kaydına 24.06.2010 tarihinde ipotek konulduğu, borcun ödenmemesi üzerine şirket hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapıldığı, takibin kesinleştiği ve taşınmazın davalı bankaya ihale edilip, adına tescil edildiği , her ne kadar davacı taşınmazın aile konutu olduğunu iddia etmiş ise de, bu konuda bir belge sunmadığı gibi Ataşehir Tapu Sicil Müdürlüğünden gelen yazı cevabı ve tapu kaydı incelendiğinde, ipoteğin konulduğu tarihe ve satış tarihine kadar aile konutu olduğuna dair şerhin yer almadığı, davacı taraf, ipotek konulurken eş sıfatı ile kendisinin rızası bulunmadığını savunmuş ise de, 6098 Sayılı TBK.nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihine kadar eşlerden birinin kefil olabilmesi için diğer eşin rızasının alınması gerektiğine dair yasa kuralı bulunmadığı, eşin rızasının alınmasına dair TBK.nun 584.maddesinin işlemin tesisinden çok sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiği, bankanın eşin rızasını araması gerekmediği ve davacının taşınmazın tapu kaydının iptalini veya giderek bedelini talep etmesinin hukuksal dayanağının bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, aile konutu olduğu iddia edilen taşınmazın davalı adına cebri ihale ile oluşan tapu kaydının iptali olmadığı takdirde satış bedelinin tahsili istemine ilişkindir. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun m.4,b.1 hükmü gereğince 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun Üçüncü kısım hariç olmak üzere ikinci kitabı ile 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler 20.04.2004 tarihinden sonra aile mahkemesinde görelecektir hükmünü içermektedir. Bu sebeple konulan ipoteğe dayalı olarak yapılan cebri icra sonucu konutun devrine ilişkin aile konutu iddiasıyla açılan davalarda görevli mahkeme aile mahkemesidir. Bu nedenle öncelikle dava dilekçesinin mahkemenin görevsizliği nedeniyle reddi ile dosyanın görevli aile mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz iddialarının kabulü ile kararın re"sen BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 06/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.