4. Hukuk Dairesi 2018/4575 E. , 2019/1645 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine 12/02/2015 gününde verilen dilekçe ile haksız fiil nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 26/12/2017 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ile davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan davalının temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava tarihi, 12/02/2015 olmasına rağmen karar başlığında 26/12/2017 olarak yazılması mahallînde düzeltilebilir bir maddi hata olarak değerlendirilmiş ve bozma sebebi yapılmamıştır.
1- Davacının temyiz itirazları yönünden;
Karar, taraflarca temyiz edilmiştir. Bunlardan davacı, HUMK’un 432/1. maddesinde yazılı on beş günlük ve 427/4 ve 433/2. maddelerinde belirlenen on günlük süreleri geçirdikten sonra kararı temyiz ettiğine göre temyiz dilekçesi reddedilmelidir.
2- Davalı ..."in temyiz itirazları yönünden;
Dava, haksız fiil nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davacı ile davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; olay tarihinde müvekkilinin icra müdür yardımcısı, davalı ..."in ... Polis Karakolu amiri, davalı ..."ın ise ... İlçe Emniyet Müdürü olduğunu, haciz mahallinde müvekkiline zorluk çıkarılması üzerine kolluk kuvvetlerinden yardım talep edildiğini, davalıların amir olarak ek kuvvet ile birlikte olay mahalline geldiklerini, aralarında yaşanan tartışma neticesinde davalılar tarafından müvekkiline kelepçe takılarak zorla göz altına alındığını ve hakarete maruz kaldığını belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı ... vekili; davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuş, davalı ... davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davacının görevli olarak haciz mahallinde bulunduğu sırada, gerekli güvenliğin sağlanıp sağlanamaması konusunda çıkan tartışma sonucu, davalıların yaptıkları gözaltı işlemlerinin usul ve yasaya aykırı olduğu, davacıya karşı kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun işlendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine
açılmalıdır.( TC Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler, emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan sorumluluk hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da; bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır.
Davaya konu edilen olayda; davalının görevi sırasında ve görevinden dolayı davacıyı zarara uğrattığı ileri sürülmektedir. Anayasanın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu"nun 13/1. maddesi gereğince; kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen koşullara uygun olarak, idare aleyhine açılabileceğine göre; davalıya husumet tevcih edilmesi doğru değildir.
Mahkemece açıklanan yasal düzenlemeler gözetilerek, davalı ... hakkında davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile işin esasına girilerek davanın kısmen kabulüne hükmedilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... yararına BOZULMASINA, davacının temyiz dilekçesinin (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle REDDİNE, bozma nedenine göre davalı ..."in diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve davacı ile davalı ..."den peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 21/03/2019 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
(M)
KARŞI OY YAZISI
Davacı taraf davalının kişisel kusuruna dayanarak tazminat talebinde bulunmuştur. Kamu görevlileri, görev sırasında salt kişisel kusurlarına dayanan eylemlerde kişisel olarak sorumludur.
Anayasa"ın 129/5 maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu"nun 13/1. maddesi gereğince memurlar ve diğer kamu görevlilerinin kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davalılarının kendilerine rücu kaydıyla idare aleyhine açılabileceğine ilişkin düzenlemeler, haksız eylemi gerçekleştiren kamu görevlisine karşı doğrudan tazminat davası açmaya engel değildir. Zarar görenlerin haksız eylem failine karşı doğrudan dava açmayacaklarını savunmak, temel haklardan olan ve Anayasa"ın 36 ve AİHS"nin 13. maddesinde güvence altına alınan "hak arama özgürlüğüne" aykırı olacaktır. Zarar görenler isterse, doğrudan kişisel kusurlarından dolayı haksız eylemi gerçekleştiren kamu görevlisine karşı tazminat davası açabilecekleri gibi, isterlerse Devlete karşı da dava açabilirler.
Somut olayda davacı, davalının kişiel kusuruna dayanarak dava açtığından pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı düşüncesiyle değerli çoğunluğun kararına katılmıyorum. 21/03/2019