7. Hukuk Dairesi 2015/6108 E. , 2016/7532 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davalı ..... ve davalı ... vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı ..... ve davalı ... Müdürlüğünün aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı, davalı .... Genel Müdürlüğü’ne ihale suretiyle hizmet satan davalı . bünyesinde güvenlik görevlisi olarak işe başladığını, 01/06/2009 tarihinde bu şirketin ihaleyi kaybetmesi üzerine bu kez diğer davalı ...... bünyesinde sigortalı gösterildiğini, ......"nin ihaleyi kaybetmesi üzerine tekrar ihaleyi alan ."nin tüm işçilerden ibraname istediğini, ibranameyi imzalamayan davacının iş akdinin 15/10/2012 tarihinde feshedildiğini, ..."nün asıl işveren, diğer davalıların alt işveren olduğunu, iş sözleşmesi uyarınca günlük brüt asgari ücretin %50 fazlası kadar ücret alacağının hükme bağlandığını, 2008 yılından beri işyeri uygulaması gereğince 104,00 TL yol yardımı, 104,00 TL yemek yardımı aldığını, ancak kendisine bu tutarlardan daha az maaş ödemesi yapıldığını, fazla çalışma yaptığını ve bu çalışmalarının ücretlerinin ödenmediğini beyanla; kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, ödenmeyen ücret alacağı ve yıllık izin ücret alacağının faiziyle birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı ..., davacının diğer davalı şirketler bünyesinde çalıştığını, maaş ve sair özlük hakları ile ödemelerin bu şirketler tarafından yapıldığını, bu nedenle husumetten davanın reddi gerektiğini, davacıya eksik ödeme yapılmadığını, fazla çalışma yapmadığını; diğer davalı ....."nin davacının tüm ilişkisinin asıl işverenle olduğunu, tüm emir ve talimatları diğer davalı ... Müdürlüğün "den aldığını, alacakların zamanaşımına uğradığını, hizmet sözleşmesi gereğince tüm yasal ve akdi sorumlulukların yerine getirildiğini, davacının su deposunda çalıştığı dönemin büyük kısmında kendi yanlarında çalışmadığından fazla çalışmasının olmadığını, eğer fazla çalışması olmuşsa dahi şirketin bilgisi dışında .... tarafından gerçekleştirildiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İşyeri devrinin iş ilişkisine etkileri ile işçilik alacaklarından sorumluluk bakımından taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
İşyeri devri halinde kıdem tazminatı bakımından devreden işveren kendi dönemi ve devir tarihindeki son ücreti ile sınırlı olmak üzere sorumludur. 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, devreden işverenin sorumluluğu bakımından bir süre öngörülmediğinden, 4857 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinde sözü edilen devreden işveren için öngörülen iki yıllık süre sınırlaması, kıdem tazminatı bakımından söz konusu olmaz. O halde kıdem tazminatı işyeri devri öncesi ve sonrasında geçen sürenin tamamı için hesaplanmalı, ancak devreden işveren veya işverenler bakımından kendi dönemleri ve devir tarihindeki ücret ile sınırlı sorumluluk belirlenmelidir.
Feshe bağlı diğer haklar olan ihbar tazminatı ve kullanılmayan izin ücretlerinden son işveren sorumlu olup, devreden işverenin bu işçilik alacaklarından herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
İşyerinin devredildiği tarihe kadar doğmuş bulunan ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücretlerinden 4857 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca devreden işveren ile devralan işveren müştereken müteselsilen sorumlu olup, devreden açısından bu süre devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlıdır. Devir tarihinden sonraki çalışmalar sebebiyle doğan sözü edilen işçilik alacakları sebebiyle devreden işverenin sorumluluğunun olmadığı açıktır. Bu bakımdan devirden sonraya ait ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücreti gibi işçilik alacaklarından devralan işveren tek başına sorumlu olacaktır.
Somut olayda, davacının davalı ... Müdürlüğüne ait işyerlerinde güvenlik görevlisi olarak çalıştığı , ilk işvereninin ..... Ltd Şti, son işvereninin ise ...... Şti. olduğu hizmet döküm cetvelinden anlaşılmaktadır. Yukarıdaki açıklamalar ışığında davacının kıdem ve ihbar tazminatı alacağından asıl işveren .... ile birlikte son alt işveren ...... Şti."nin müştereken müteselsilen sorumlu olması gerekirken davalı ..... Ltd. Şti."nin müştereken müteselsilen sorumlu tutulması doğru değildir. Davalı ..... Ltd Şti ihbar tazminatından sorumlu tutulmaması doğru ise de kıdem tazminatından sadece kendi çalıştırdığı dönem ve devir tarihindeki ücret ile sınırlı sorumlu olup bu hususun dikkate alınmaması hatalıdır.
3.Davacı fazla çalışma yaptığını ileri sürerek fazla çalışma ücreti isteğinde bulunmuştur. Davalı ..... Ltd. Şti. son alt işveren olmadığından sadece davacıyı çalıştırdığı dönem olan 01.06.2008 – 15.10.2009 tarihleri arasındaki fazla çalışma ücret alacağından sorumlu tutulması gerekirken mahkemece davacının 01.06.2008 – 31.01.2011 tarihleri arası fazla çalışma ücretinden davalıların müşterek müteselsilen sorumlu tutulması da isabetsizdir.
4.İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmektedir. Dairemiz, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir. Davacı ile davalı ...... Şti. arasında bağıtlanan 16.10.2009-15.10.2012 tarihleri arasında geçerli iş sözleşmesinde davacının asgari ücretin %50 fazlası ücret alacağı ve ücrete fazla çalışma ücretinin de dahil olduğu düzenlemiştir. Bu nedenle iş sözleşmesindeki hükmün dosya içeriği ile bir değerlendirmeye tabi tutulmadan ve gerekirse yeniden rapor alınmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
5. Davacı ücret alacağının da eksik ödendiğini ileri sürerek bakiye alacak talebinde bulunmuştur. Son işveren olması nedeniyle davalı ...... Şti. ile asıl işveren ....’nin tüm ücret alacağından, davalı ..... Ltd Ştinin ise kendi çalıştırdığı dönemdeki ücretten sorumlu tutulması gerekirken tüm davalıların müştereken müteselsilen sorumlu tutulması doğru değildir.
6. Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır.
İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:
Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir.
İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.
İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.
Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.
İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.
İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.
Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır .
Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir.
Somut olayda davacı tarafından imzalanan 06.11.2009 tarihli ibranamenin geçerli olduğu anlaşıldığından ve ibranamede kısmi ödeme bulunduğundan anılan belgenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilerek sonuca gidilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
O halde davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, 30.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.