1. Hukuk Dairesi 2016/15661 E. , 2020/987 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davacı ... yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, diğer davacılar yönünden davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukusal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ...’in 1, 891, 2130, 2132 ve 2133 parsel sayılı taşınmazlarını mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla dava dışı ... ...’a temlik ettiğini, ...’in de anılan taşınmazları davalı kardeşleri ...’a devrettiğini, ...’ın kaynı olup, temliklerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının miras payları oranında iptaline karar verilmesini istemişler, aşamada davacılardan ... davadan feragat ettiğini bildirmiştir.
Davalı, yurtdışında yaşadığını, mirasbırakana bir kısım paralar göndermesi ve borçlarını ödemesi nedeniyle çekişme konusu taşınmazların kendi adına emaneten ... ...’a devredildiğini, uygun olduğu bir dönemde de taşınmazları ...’den devraldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı ... yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, diğer davacılar yönünden ise temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1934 doğumlu mirasbırakan ...’in 28.07.2013 tarihinde ölümü üzerine davacı çocukları ...,...,...,...,...,...,...,..,.ile davalı oğlu ..., dava dışı, oğlu ..., oğlu ...’dan olma torunu ... ile ikinci eşi Dönüş’ün mirasçı olarak kaldıkları, mirasbırakan ... Gürlek’in 2130, 2132, 2133 parsel sayılı taşınmazlarını 02.08.2005 tarihinde, 1 ve 891 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını 09.10.2012 tarihinde oğlu ...’ın kayınbiraderi olan dava dışı ...’e satış suretiyle devrettiği, ...’in de anılan taşınmazları davalı ...’a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak, mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile TMK"nin 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
Somut olayda, dinlenen tanıklar temlikin muvazaalı olduğu yönünde beyanda bulunmadığı gibi, tarafların ortak tanığı İlkay Deveci, mirasbırakan ... Gürlek’in tarımsal sulamadan kaynaklı Medaş’a olan borçlarının davalı tarafından ödendiğini beyan etmiştir. Bu durumda muvazaa iddiasının kanıtlandığından söz etme olanağı yoktur.
Hâl böyle olunca, davanın reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.02.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.