16. Hukuk Dairesi 2013/4091 E. , 2013/7622 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen gün ve saatte temyiz eden Hazine vekili Avukat ... ile ... Belediyesi Başkanlığı vekili Avukat ... ile aleyhine temyiz istenilen ... mirasçısı vekili Avukat ...geldiler. Gelenlerin yüzlerine karşı duruşmaya başlandı. Tarafların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Dava konusu taşınmaz, Şekerpınar Köyü çalışma alanında 1956-1957 yıllarında yapılan kadastro sonucu taşlık ve çalılık olarak tespit harici bırakılıp, müteakiben 25.02.1997 tarihinde ihdasen 35.179,23 m2 yüzölçümünde ve ham toprak vasfıyla 1619 parsel numarası ile Hazine adına tescil edilmiş, bilahare imar uygulamalarına tabi tutularak çok sayıda imar parseli oluşturulmuştur. Davacılar imar-ihya, miras yoluyla gelen hak (irsen intikal) ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın kabulü ile davaya konu edilen Şekerpınar köyü 1 pafta 1619 parsel nolu taşınmaza yönelik tapu iptal ve tescil talebinin kabulü ile, 1619 parsel nolu taşınmazın gittilerini de kapsayacak şekilde tapu kaydının iptali ile dosyada mevcut Gebze 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 02.08.2012 tarih ve 2012/922 Esas 2012/993 Karar nolu muris ..."ya ilişkin veraset ilamı uyarınca muris ..."nın mirasçıları adına ve veraset ilamında açıklanan hisseleri oranında tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Dava idari yoldan oluşan tapu kaydının tesis tarihine kadar, öncesi taşlık-çalılık olan yerde kişiler adına 3402 sayılı Yasa"nın 14 ve 17. maddesinin koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi ile çözüme kavuşturulacak nitelikteki tapu iptali ve tescil davasıdır. Hal böyle olunca; imar-ihyanın ne zaman başladığı, ne zaman tamamlandığı ve zilyetliğin ne şekilde sürdürüldüğü önem arzetmektedir. Dosyadaki ziraatçı raporu ile harita mühendisleri raporu çelişkili olduğu gibi ormancı bilirkişi raporu da ihtilafı aydınlatmaktan uzaktır. Harita mühendisleri ve orman mühendisi raporu, hava fotoğrafındaki renk tonlarından hareket etmekte ve kıyas yöntemi kullanarak tespit yapmaya çalışmaktadır. Renk tonunun ne anlama geldiği kesin olarak belirli olmadığı gibi, kıyaslamanın yapıldığı parsellerin fiili ve hukuki durumları da kıyasa esas teşkil edemez. Doğru sonuca
varılabilmesi için 1970 yılı ve sonrasından itibaren Hazine adına sicil kaydının tarihe kadar olan tüm hava fotoğraflarının birbirleriyle jeodozi ve fotogrametri mühendislerinden oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla kıyaslanması yoluyla sonuca varılmaya çalışılmalıdır. Ayrıca, Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü Öğretim Üyelerinden seçilecek üç kişilik bilirkişi heyetinden, çekişmeli taşınmazın Hazine adına tescil edildiği tarihe kadarki niteliği, imar-ihya olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, zilyetliğin ne şekilde sürdürüldüğü hususlarında, toprak numuneleri alınarak bilimsel yöntemlere uygun rapor alınmalıdır. Yine, bilirkişilerden önceki raporların irdelenmesi, varsa çelişkilerin giderilmesi istenmelidir. Öte yandan, davacıların miras bırakanı ... bakımından belgesiz araştırması yapılmalı, (Tapu, Kadastro ve Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri-Müdürlüklerinden ... adına belgesizden tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarları, çalışma alanları, tescil tarihleri sorulup belirlenmeli, bildirilmesi durumunda belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanakları ile tapu kayıtları Tapu Sicil Müdürlüğünden, tescil davalarına ait dosyalar ise ait olduğu mahkemelerden getirtilerek 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14. maddesinde öngörülen miktar sınırlamaları yönünden göz önünde tutulmalı) davalı tarafça bildirilen tescil dosyaları getirtilip incelenerek, dava konusu yerle ilişkisi açıklığa kavuşturulmalıdır. Yine, Hazine adına tescil öncesi düzenlenen 06.06.1996 tarihli mahalli tespit tutanağındaki kişiler de mahkemece usulüne uygun olarak dinlenilmelidir.
Diğer yandan; dava konusu 1619 parsel sayılı taşınmaz Hazine adına tescilden sonra 30.04.2004 tarihinde imar uygulamasına tabi tutulmuş ve kayden imar parselleri oluşturulmuşsa da, bu imar uygulamasının iptali üzerine taşınmazlar yargılama sırasında 22.02.2008 tarihinde yeniden şuyulandırma görerek çok sayıda imar parselinin meydana geldiği ve bunlardan 400 ada 12 sayılı imar parselinin Hazine tarafından 05.09.2008 tarihinde başkasına devredildiği dosya kapsamıyla sabittir. Bilindiği üzere, dava açıldıktan sonra sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş 1086 sayılı HUMK"nun l86.maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usulü işlemler düzenlenmiştir. Söz konusu madde hükmüne göre iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir. Ne var ki, 01.11.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK"nun 125. maddesi “(1) Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:
a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde davacı davayı kazanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.
b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.
(2) Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder” şeklinde düzenlemeler getirmiştir.
O halde, 6100 sayılı HMK"nun 125. maddesi gözetilerek işlem yapılması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekeceği açıktır.
Kabule göre de; hükmün açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak kapsamda olması gerektiği, 1086 sayılı Yasa"nın 388. maddesinde olduğu gibi 6100 sayılı Yasa"nın 297.maddesinde de vurgulanmıştır. O halde mahkemece, hem sicil kaydı kapatılan 1619 sayılı ihdas parseli hakkında hem de “gittilerini kapsayacak şekilde” denilmek suretiyle müphem ve infaza elverişsiz olarak hüküm kurulmuş olması da isabetsizdir. Davalı Hazine vekili ile davalı ... vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, Yargıtay duruşması için belirlenen 990.00 TL vekalet ücretinin, aleyhine temyiz olunan taraftan alınarak kendilerini duruşmada vekil ile temsil ettiren temyiz eden tarafa verilmesine, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davalı ... vekiline iadesine, 02.07.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.