14. Hukuk Dairesi 2013/6790 E. , 2013/8092 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 02.09.2005 gününde verilen dilekçe ile muarazanın giderilmesi ve kal; 03.04.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile değer kaybının tespiti istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; bir kısım davalılar yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, davalı GSM şirketleri ve davalı ... yönünden ıslah edilen tespit isteminin kabulüne dair verilen 26.09.2012 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı ..., davalı ... ve davalı ... vekilleri ile duruşmasız temyizi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 26.03.2013 günü mürafaa icrasından sonra dosyada görülen eksiklik nedeniyle evrak mahalline iade edilmiştir. Anılan eksikliğin giderilmesinden sonra dosya tekrar Dairemize gönderilmiş olmakla içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı, sağlığa zarar verdiği iddiası ile davalı GSM şirketlerine ait baz istasyonunun kaldırılması isteğinde bulunmuş, 03.04.2012 tarihli dilekçesi ile de davayı tamamen ıslah ederek, komşu taşınmaza kurulan baz istasyonları nedeniyle taşınmazında meydana gelen değer kaybının tespitini istemiştir.
Davalı GSM şirketleri davanın reddini savunmuşlar, davalı idareler vekilleri haklarında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddini istemişlerdir.
Mahkemece, davalılar Sağlık Bakanlığı, ..., Çevre Bakanlığı, ... ve Gölcük (Değirmendere) Belediye Başkanlığı aleyhine açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine, davalılar ... A.Ş., ... A.Ş., ... A.Ş. ve ... aleyhine açılan davanın kabulü ile davalı ...’a ait 193 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerine diğer davalılarca kurulan baz istasyonları nedeniyle, 193 ada 10 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki davacıya ait binanın dava tarihi itibariyle değerinde 31.000 TL azalma meydana geldiğinin tespitine karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar ... A.Ş., davalı ...Ş., davalı ...Ş. ile davalı ... vekilleri temyiz etmiştir.
Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından olup, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmaktadır. Islah ile taraflar dava sebebini, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilirler. Usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunması şartı ile davanın tamamen veya kısmen ıslahı mümkündür. Dava sebebinin veya dava konusunun tamamen değiştirilmesi ıslah halleridir.
Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmaktır.
Islah, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 176 ila 182. maddelerinde, tamamen ıslah ise 180. maddede düzenlenmiştir. Davanın tamamında ıslah dava dilekçesinden itibaren (dava dilekçesi dahil) bütün usul işlemlerin yapılmamış sayılması için yapılır (6100 sayılı HMK"nın 180. (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 87.)). Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda belirtilen durumda yeni bir davanın açılmış sayılamayacağı, tamamen ıslah edilen davanın ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğu kabul edilmektedir.
Tespit davaları ise genel olarak bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığının tespitine ilişkin davalardır. Hukuki ilişkiden maksat, bir kimse ile diğer bir kimse veya eşya arasında mevcut olan ve somut bir olaydan doğan hukuki ilişkidir. Buna karşılık, bir hukuki ilişki niteliğinde olmayıp maddi vakıadan ibaret olan ilişkilerin tespiti için açılan tespit davası dinlenmez. Ayrıca tespit davasında hukuki ilişkinin hemen tespitinde hukuki yararın bulunması da lazımdır.
Nitekim bu husus, 6100 sayılı HMK"nın 106/2 maddesinde aynen “Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır” Şeklinde ifade edilmiştir.
Her dava için dava şartı olan hukuki yararın, tespit davalarında da bulunması zorunludur. Hukuki ilişkinin mevcut olması tespit davası açmak için yeterli olmayıp, hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığının mahkemece tespitinde davacının hukuki yararı bulunmalıdır. Hukuki yarar, hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığının hemen tespitine ilişkin olmalıdır. Başka bir deyişle davacının hukuki korunma ihtiyacı güncel olmalıdır. Bu korunma ihtiyacı doğmadan (yani bu hukuki korunma ihtiyacının gelecekte duyulacağından bahisle) tespit davası açılamaz. Bir hukuki ilişkinin tespit edilmesinde hukuki yararın bulunması da şu üç şartın birlikte varlığına bağlıdır:
1-Davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel (halihazır) bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı,
2-Bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı,
3-Yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen (icraya konulamayan) tespit hükmü, bu tehlikeyi kaldırmaya elverişli olmalıdır.
Kural olarak da gelecekteki yararlara veya zararlara dayanılarak tespit davası açılamaz. Tespit davalarında hukuki ilişki ve hukuki yarar dava şartıdır. Hakim, bir tespit davasında bu iki şartın da var olup olmadığını yargılamanın her safhasında re’sen göz önünde bulundurmakla görevlidir. Açılan bir tespit davasında hukuki yarar yoksa dava esastan değil, dinlenemeyeceğinden (mesmu olmadığından) dolayı reddedilir. Çünkü, bir tespit davasını dinlenemeyeceğinden dolayı reddeden hüküm, dava konusu hakkında maddi anlamda kesin hüküm oluşturmaz. Aynı konuda açılacak ikinci bir dava, kesin hüküm sebebiyle reddedilmeyip, tespitte hukuki yarar görüldüğü takdirde dinlenip esastan karara bağlanır.
Türk Medeni Kanununun 730. maddesinde de malikin mülkiyet hakkının sınırlarını aşarak başkalarına zarar vermesi veya zarar verme tehlikesi yaratması halinde taşınmaz malikinin sorumluluğunu düzenlemiştir. Anılan hüküm uyarınca zarara uğrayan kişiler mevcut zararının parasal olarak giderilmesini ve eski halin yeniden iadesini veya zarar tehlikesi bulunduğu hallerde bunun önlenmesini dava yoluyla talep edebilir. Burada taşınmaz malikinin sorumluluğu kanunun emrettiği özen gösterme borcunun ihlaline dayanan bir kusursuz sorumluluk halidir.
Taşınmaz malikinin taşınmazını taşkın olarak kullanıp başkasına bu şekilde zarar verip vermediğini tayinde malikin komşuluk hukukunun kendisine yüklediği mükelefiyetleri ihlal edip etmediğine, komşular arasında yerel örf ve âdetin hoş karşılamayacağı davranışlarda bulunup bulunmadığına bakmak gerekir. Diğer taraftan anılan yasa hükmü gereği taşınmaz malikini sorumlu tutabilmek için orta yerde taşkın kullanma sayılan fiilin hukuka aykırı olduğunun, bir zararın ve ayrıca zararla taşkın kullanma arasında illiyet bağının varlığının saptanması gerekir.
İstisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya TMK’nın 737 ve bu maddenin müeyyidesi olan 730. maddesi uyarınca zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Bütün bu anlatılanlardan sonra somut olaya gelince;
Başlangıçta açılan eda davası ile davalı şirketlere ait baz istasyonlarının davacıya zarar verdiği iddia edilmiş ve zararın ispatlanması halinde bu zararın giderilmesi mümkün iken sonrasında davanın tamamen ıslahı ile baz istasyonları nedeniyle davacı taşınmazının gelecekte uğranabileceği varsayılan değer kaybının tespiti istenmiştir.
Henüz zarar gerçekleşmeden ve somut bir zarar tehlikesi de mevcut değilken, gelecekte zarar doğabileceği iddiası ile tespit talep edilmiştir. Davacının henüz gerçekleşmemiş (güncel olmayan) gelecekte duyabileceği hukuki korunma ihtiyacı doğmadan, tespit davasının dinlenmesinde hukuki yarar bulunmamaktadır. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken davacı tarafın sübjektif kaygılarına göre (taşınmazını kiraya vermekte, satmakta, trampa etmekte) ileride sorunlar yaşayabileceği ve taşınmazının değerinde azalma olacağından bahisle kabul hükmü kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
Hükmün açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 990 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ...Ş., ... A.Ş., ... A.Ş. ve ...’a; 990 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin yine davacıdan alınarak davalı ..., Ulaştırma ve Çevre Bakanlığı’na verilmesine, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, 28.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.