14. Hukuk Dairesi Esas No: 2012/14273 Karar No: 2013/8091 Karar Tarihi: 28.05.2013
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/14273 Esas 2013/8091 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2012/14273 E. , 2013/8091 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 04.02.2009 gününde verilen dilekçe ile inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ikinci kademede tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; ispatlanamayan davanın reddine dair verilen 08.05.2012 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 12.03.12013 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... ile karşı taraf davalı ... vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _K A R A R_ Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, inanç ilişkisi kanıtlanamadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Davacı vekili tarafından temyizi üzerine karar Dairemizin 24.05.2010 tarihli bozma ilamı ile “…davalılardan ... taşınmazı 16.04.2004 tarihinde kayıt maliki diğer davalıdan tapudan satın alan üçüncü kişidir. Türk Medeni Kanununun 1023. maddesine göre tapu kütüğündeki sicile iyiniyete dayanarak mülkiyet hakkı kazanan üçüncü kişinin kazanımının korunması gerekir. Ne var ki, aynı yasanın 1024. maddesi uyarınca bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz. Kayıt malikinin kötüniyetle mülkiyet kazandığını ispat yükü ise bunu iddia eden tarafa düşer. Herne kadar davacı, dava açmak suretiyle kayıt malikinin kötüniyetli olduğunu iddia etmiş ise de buna ilişkin bir delil getirmediğinden kazanımının yukarıda sözü edilen 1023. madde uyarınca korunması gerekir. Ancak; davada ikinci kademede tazminat talebinde bulunulmuştur. Dayanılan ve “ben ... 1954 Erzincan doğumluyum” sözleriyle başlayan belge yazılı delil başlangıcı olup burada davalı İngiltere ve Türkiye’deki malların Yusuf, Avni ve ... arasında ortak olduğunu kabul etmiş, verdiği 30.03.2009 tarihli dilekçesinde tanık deliline de dayanmış, tanık listesini bilahare vereceğini belirtmiştir. O yüzden davacıdan tanıkları sorulmalı, gösterildiği taktirde bunlar dinlenmeli, dava konusu 1001 sayılı parselin hukuki durumu açıklığa kavuşturulduktan sonra davalının tazminatla sorumlu tutulup tutulmayacağı değerlendirilmelidir…” gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda davanın kanıtlamadığından bahisle reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı temyiz etmiştir. Davacının dayanağı delil başlangıcı niteliğindeki belge, dinlenen davacı tanığının beyanı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmazın davacı ile dava dışı Yusuf ve ... adına davalı ... tarafından inanç ilişkisi ile satın alındığı anlaşıldığından, son kayıt maliki davalı ...’in de kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığından tapu iptali ve tescil isteminin reddi yerinde ise de, davalı ... hakkındaki tazminat istemi yönünden taşınmazın 1/3’ünün davacıya ait olduğunun kabulü ile ikinci kademedeki tazminat istemi yönünden bir karar verilmesi gerekirken; davalı ... tarafından dinletilen tanıkların beyanlarına itibar edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 990 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalı ..."dan alınarak davacıya verilmesine, 28.05.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.