16. Ceza Dairesi 2019/11090 E. , 2020/3296 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : Sanıklar ... ve ..."ın TCK"nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK"nın 62, 53, 58/9,63. maddeleri gereğince mahkumiyetlerine, sanık..."ün TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK’nın 62, 53, 58/9, 63. maddelerinden CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraatine dair hükümlere yönelik istinaf başvurularının esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvurularının süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Hükmolunan cezanın süresine göre şartları bulunmadığından, sanık ... müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca REDDİNE,
Temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından, işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
I-Sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan beraatine dair hükmün incelenmesinde;
Ayrıntıları Dairemizin 2017/1809 E. ve 2017/5155 sayılı kararında ve Dairemizce de benimsenen, istikrar kazanmış yargısal kararlarda açıklandığı üzere;
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup, faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, syf. 383 vd.).
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin "suç işlemek amacı" olması aranır (Toroslu özel kısım syf. 263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf. 28, Özgenç Genel Hükümler syf. 280).
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Kuruluş, amaç, örgüt yapılanması ve faaliyet yöntemleri Dairemizin 2015/3 E. sayılı kararında anlatılan ve nihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan katlarla irtibatlı olduğu anlaşılan ve fakat örgütün nihai amacını bildiği,
örgütle organik bir bağ kurarak hiyerarşisine dahil olduğu yönünde herhangi bir delil bulunmayan ve devletin her kurumuna sızan mensupları vasıtasıyla kişi ve kurumlara yönelik, örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığı, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hale geldiği, üst düzey hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda “paralel yapı” veya “terör örgütü” olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten sonra görgüye yönelik olmayan, duyuma dayalı tanıklar beyanları kapsamında örgütle bağlantıları zayıfladığı anlaşılan, örgüte müzahir Bylock programını kullandığına ilişkin hakkında bir iddia ve tespit olmayan, Bank Asya"da herhangi bir hesap hareketi bulunmayan, hakkında mahkeme huzurunda dinlenen tanık ..."in ""17-25 Aralık 2013 olayları sonrasında cemaatle ilişiğini kestiğini bizzat kendisi söylerdi"" şeklinde beyanı bulunan sanık hakkında gizli tanık anlatımlarının delil olarak gösterildiği, ne var ki, hiçbir somut delille desteklenmeyen gizli tanık anlatımıyla ilgili Tanık Koruma Yasasının 9/8 maddesi düşünüldüğünde ve ikametinde yapılan aramada örgüte ait kitapların ve yayınların ele geçirilmesinin, sanığın konum ve kişisel özellikleri de nazara alındığında sempati ve iltisak boyutunu aşan, örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetildiğinde, istinaf mahkemesince kurulan beraat hükmü usul ve yasaya uygun bulunduğundan;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden, CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA,
II-Sanıklar ... ve ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkumiyetlerine dair hükümlerin incelenmesinde;
Sanıklar müdafilerinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Celse arasında 01.11.2018 tarihinde yazılı olarak sunulan iddia makamının esas hakkındaki mütalaasının sanıklar müdafiilerine CMK’nın 176/4 maddesinde öngörülen sürede tebliğ edilmemesi ve mütalaanın yazılı olarak dosyaya sunulduğu tarihten bir gün sonra 02.11.2018 tarihinde yapılan karar oturumunda iddia makamının esas hakkındaki görüşünün hazır bulunan sanıklar ve müdafiileri yüzüne karşı okunmaması ve duruşma tutanağına geçirilmemesi suretiyle CMK’nın 176/4, 190/2 ve 216. maddelerine muhalefet edilerek savunma hakkının kısıtlanması,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün öncelikle bu sebepten dolayı CMK"nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanıklar ... ve ..."ın tutuklulukta geçirdiği süre, bozma nedeni, atılı suç için kanun maddelerinde öngörülen ceza miktarı ve mevcut delil durumu gözetilerek tahliye taleplerinin reddi ile tutukluluk hallerinin devamına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı
Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.07.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.