1. Hukuk Dairesi 2016/15708 E. , 2020/970 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan anneleri ...’nün 16 ada 22 parsel sayılı taşınmazdaki 2/3 payını davalı oğlu ...’e satış suretiyle temlik ettiğini, öncesinde mirasçılar arasında yapılan rızai taksim sebebiyle dava konusu taşınmaz üzerine ev yaptırdıklarını, ancak mirasbırakanın ölümünden sonra tapu müdürlüğüne gittiklerinde taşınmazın davalıya devredildiğini öğrendiklerini, mirasbırakanın davalıya başka bir taşınmaz daha verdiğini, davalının miras hakkını aldığını, işlemin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, davacılarla anne bir baba ayrı kardeş olduklarını ve dava konusu taşınmazın babasından mirasen intikal ettiğini, taşınmazı resmi şekilde ve şahitler huzurunda satın aldığını, çekişmeli taşınmazın 1/3 payının da öncesinde mirasbırakan tarafından davacılardan Adnan’a satış yoluyla devredildiğini, davacıların kötüniyetli olarak dava açtığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1932 doğumlu mirasbırakan Hatice Kömürcü’nün 23.01.2015 tarihinde ölümü üzerine geride mirasçı olarak ikinci eşinden olma davacı çocuklar...,..,...,...ile ilk eşinden olma davalı oğlu Hacı ...’in kaldığı, mirasbırakanın çekişme konusu 16 ada 22 parsel sayılı taşınmazdaki 2/3 payını 15.08.2014 tarihinde davalı oğlu ...e satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın öncesinde taşınmazdaki 1/3 payını da 27.01.2014 tarihinde davacı oğlu Adnan’a satış yoluyla devrettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; dosya kapsamında dinlenen tanık beyanlarından mirasbırakana davalı ... ve davacı ...’ın baktığı, murisin çekişmeli taşınmazın 1/3 payını davacı ...’a, 2/3 payını da davalı ...’e temlik ettiği, yukarıda açıklanan ilkeler ve tespit edilen olgular bir bütün halinde değerlendirildiğinde, mirasbırakanın mal kaçırma kastıyla hareket etmediği, temlikteki asıl amacının kendisine baktırmak olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.